Kalenderîlik, bugüne kadar yapılan az sayıda da olsa araştırmaların ortaya çıkardığı ve araştırmacıların fikir birliğine vardıkları sonuç itibariyle, geniş ölçüde eski Hint ve İran...
Kalenderîlik, bugüne kadar yapılan az sayıda da olsa araştırmaların ortaya çıkardığı ve araştırmacıların fikir birliğine vardıkları sonuç itibariyle, geniş ölçüde eski Hint ve İran, ama özellikle de Hint mistisizminden ve mistik çevrelerinden etkilenmiş kabul edilebilir. Gerçekten hemen her devirde, Anadolu dahil İslam dünyasının pek çok yerinde görünen muhtelif Kalenderi zümrelerinin. Aralarındaki kılık kıyafet itibariyle beliren az çok farklılıklar bir yana, ortaklaşa sergiledikleri bir takım hususiyetler, onları diğer klasik sufi zümrelerden hemen ayırır. Her devir ve memlekette Kalenderi zümrelerinin ortak vasıfları olan, üç-beş kişilik gruplar halinde dolaşıp gezmek, günlük yiyeceklerini dilenerek sağlamak, vücut ve. Başlarındaki bütün tüyleri (saç, sakal, kaş ve bıyık) kazıtmak ve acayip kılıklarda dolaşmak gibi hususlar da bizi söz konusu mistik çevrelere yönelmeye zorlamaktadır. İslam dünyasında VIII.,IX. ve X. yüzyılların siyasî mücadele ye iktidar değişikliklerinin birbirini kovaladığı, İçtimaî buhranların birbiri peşi sıra patlak verdiği muhtelif mıntıkalarında, özellikle İran'dan Asya içlerine uzanan geniş bir sahada, içinde yaşadıkları siyasî otoritenin ve toplumun sıkıntılarından kaçmak isteyen bu zümre kalenderiliği doğurmuştur. Kalenderlik, Melametîliğin biraz farklılaşmış biçimidir. XII. yüzyılın sonlarıyla XIII. yüzyılın ilk yarısı içinde yaşamış ve bu sûfî akımını ilk defa bir tarikat haline dönüştürmüş bulunan Cemalü'd-Dîn-i Savî'den önce ve sonra olmak üzere iki dönemde ele almak gereği hasıl olmaktadır. İlk dönemin bulutlu ve kısmen karanlık manzarasına karşılık, ikinci dönem özellikle Yeniçağlara yaklaştıkça kaynakların bollaşması sebebiyle berraklık kazanır. IX. yüzyıldan itibaren Horasan ve Maveraünnehr'in Nişabur, Herat, Belh, kabil, Buhara ve Semerkand gibi merkezlerinde ve buraların çevrelerinde yaşamış Melameti şeyhlerinin müridleri arasından, isimleri o zamanlar Kalender olmasa da, ilk Kalenderi sufîlerin belirmeye başladığını söyleyebiliriz. IX. yüzyıldan itibaren, Melametî felsefenin elastikî ve her türlü te'vile uygun yapısı gereği, bu meşrebe mensup sûfîler içinde, adına sonradan Kalenderîlik denilecek bir değişimi başlatmış olanlar mevcuttu. Sûfî kaynaklarının bize Melametî olarak tanıttığı IX., X. ve XI. yüzyıllarda yaşamış bazı sûfîlerin, hakikatte Kalenderî olmaları kuvvetle muhtemeldir. Üstelik, IX. ve X. yüzyıllarda îslam dünyasının hiç bir yerinde teşkilatlı bir tarikat niteliğine bürünmüş hiç bir sûfî teşekkül bulunmadığı muhakkak olduğuna göre, bu Kalenderî sûfiler bağımsız olarak kendi müridleriyle çevrili bir şekilde yaşamaktaydılar. Bu bakımdan, Cemalü'd-Dîn-i Savî'den önce Kalenderiyye Tarikatı adıyla, teşkilatlı bir zümre aramak tarihî gerçeğe ters düşer. Kaldı ki, Cemalü'd-Dîn-i Savî'den sonra dahi Kalenderî zümrelerini yalnızca Kalenderî lakabı veya Kalenderiyye Tarikatı adı altında aramak da bir hatadır. Anadolu Selçuklu ve Osmanlı devirleri ve sahaları da dahil, İslam dünyasının çeşitli zaman ve mekanlarında Kalenderîler pek çok değişik isim ve lakapla varlıklarını sürdürmüşlerdir.Hal böyle olunca, Kalenderiliğin muhtemelen X. yüzyıldan itibaren, henüz teşkilatlanmamış bir halde, Horasan'dan Maveraünnehr'e uzanan geniş bir alan içinde tek tek bir takım sûfîler ve onların çevreleriyle sınırlı bir tasavvuf akımı, fakat aynı zaman da sosyal bir muhalefet unsuru olarak belirdiğini ileri sürmek, kanaatimizce tarihî vakıaya uygun bir varsayımdır.
Sosyal Medya hesablarımız: youtube/İbrahim Yerlikaya
twitter @muabbiri facebook/ibrahim yerlikaya
instagram/değişim uzmanı