İSTANBUL’U İstanbul yapan özellikler nelerdir?
Birincisi güzide mimarlık eserleri anıtları ve şehirciliktir.
İstanbul denilince selatin camilerin siluetleri gelir önce hatıra.
Onlar olmasa şehir bir beton yığınından ibaret kalır, ne tadı olur
ne tuzu.
İyi ki, eskiden Padişahlar, büyük devlet adamları gözlerimize
bayram yaptıran bu güzel camileri inşa ettirmişler.
Mimarlıktan sonra seçkin, kibar, vasıflı İstanbul halkı gelir.
Onların sayısı azalınca şehrin kıymeti de azalır. Onlar biterse
şehir de biter.
İstanbul’u İstanbul yapan İstanbul beyefendileri ve
hanımefendileridir.
İstanbul’un gençliği de çok önemlidir. Küçük İstanbul
beyefendileri, küçük İstanbul hanımefendileri…
İstanbul esnafı da önemlidir. Fütüvvet ahlakı ile ticaret yapan
esnaf. Kendisi sabahleyin siftah yapınca ikinci müşteriyi henüz
siftah yapmamış karşı komşusuna gönderen Müslüman bakkal…
Türkçe her yerde Türkçedir ama İstanbul’da bir başka Türkçe vardır.
Gramer olarak Türkçede harf-i tarif (article) yoktur, lakin
İstanbul Türkçesindeki efendim sanki bir harf-i tarif gibidir. Evet
efendim, hayır efendim, başüstüne efendim, saat kaç efendim, saat
beş efendim. arz-ı hürmet ederim efendim…
Her İslam şehrinde ezan okunur ama İstanbul ezanları bir başkadır.
Saba makamında, hicaz makamında, rast veya dilkeşhâveran makamında
okunan ezanlar…
Hoparlörlerle avaz avaz bangır bangır okunan ezanlar İstanbul ezanı
değildir.
İstanbul kelimesi telaffuz edilince hatıra hemen İstanbul suları
gelir… Tomruk suyu, Çırçır suyu, Karakulak suyu, Çubuklu suyu… Her
birinin ayrı bir lezzeti ve letafeti vardı.
İstanbul bir kitap, kalem, yazı, sanat, tefekkür şehridir. Onlar
olmazsa İstanbul İstanbul olmaktan çıkar.
İstanbul lezzetler diyarıdır… Meşru olmak şartıyla nice zevk ve
sefanın meşheridir.
İstanbul mücâmele ve mürüvvet diyarıdır.
İstanbul Dersaadet’tir… İstanbul Belde-i Tayyibe’dir… İstanbul
Darü’l-Hilâfedir… İstanbul âsitâne’dir…
Halifesiz İstanbul pek öksüzdür, pek garip ve mahzundur.
İstanbul, Ehl-i Zimmet Yahudi ve Hıristiyanların kimliklerini,
kültürlerini, dinlerini, canlarını mallarını ırzlarını muhafaza
ederek yaşadıkları bir dârü’l-eman ve huzurdur.
İstanbul Muhteşem Süleyman’ın payitahtıdır.
İstanbul cuma selamlıkları şehridir.
İstanbul tek başına bir âlemdir.
Şair onun hakkında “Bu şehr-i Stanbul ki, bi misl ü behadır / Her
sengine yekpâre Acem mülkü fedadır” derken boşana
konuşmamıştır.
(İkinci Yazı)
Ezan Düşmanı Hoparlörler
DİYANET Başkanlığına ve müftülüklere:
Ezan ve hoparlör konusu bir türlü halledilemiyor.
Bazıları hoparlörü fetiş haline getirmiş, sonuna kadar açarak
Ezan’a zarar veriyor.
Bu konuda kanun var ama dinlemiyorlar.
On kişilik cemaate, biri sabit, biri seyyar iki mikrofonla namaz
kıldıranlar var.
Hoparlörleri sonuna kadar açıp haddinden fazla yüksek sesle Ezan
okumakta direnenler İslama ve Ümmete zarar veriyor.
En güzel okunan Ezanı bile yüksek madenî sesli hoparlörün
bozacağını anlayıp idrak edemiyorlar.
Bir minarenin şerefesine sekiz hoparlör koyacak kadar zıvanadan
çıkanlar görülüyor.
Diyanet ve müftülükler bu hoparlör fetişizmini ve çılgınlığını
engellemiyor.
Evleri ve işyerleri aşırı sesli hoparlöre yakın olan vatandaşların
kulakları zarar görüyor, zamanla işitme kaybına uğruyor.
(Ezan rahatsız etmez, hoparlör eder!)
Aşırı sesli, sonuna kadar açılmış hoparlörler turistleri de
şaşırtıyor.
Akustik (sesbilim), itidal, akl-ı selim ayaklar altındadır.
Yıllardan beri bu konudaki haklı şikayetler ile
ilgilenilmemektedir.
Ezan-ı Muhammedî’nin en büyük düşmanı sonuna kadar açılan
hoparlörlerdir.
Hoparlör konusundaki ölçüsüzlüklere, fetişizmlere, aşırılıklara kim
dur diyecek?
Avaz avaz madenî sesler çıkartan hoparlörler Ezana eza veriyor.
Ellerinde imkan olduğu halde hoparlör aşırılıklarını ve fetişizmini
önlemeyen idarecilere ve sorumlulara hakkımızı helal etmiyoruz.
Camilerdeki hoparlör tesisatı sökülmeli, onların yerine 80 desibeli
aşamayan mutedil cihazlar takılmalıdır.
Bir başka isteğimiz daha var: Sesleri bed olan ve Ezan okumasını
bilmeyen cahillere kesinlikle Ezan okutulmamalıdır.
Adamın hem sesi kötü, hem okumasını bilmiyor, hem de hoparlörü
sonuna kadar açıyor… Üç facia bir arada… Hiçbir kendini bilmezin
Dinimizle alay etmeye hakkı yoktur… Sorumlular büyük vebal
altındadır.
Gayr-i Müslimlerin, turistlerin, dinden kopmuşların bile zevkle
dinleyeceği, haz alacağı Ezanlar okunmalıdır.
Sabahleyin öyle harika Ezanlar okunmalıdır ki, namaz kılmayanlar
bile yataklarından doğrulmalı, zevk ve heyecan içinde Ezan
dinlemelidir.
Ezan okunurken çocuk uyanmalı, gülümsemeli, hasta kendini daha iyi
hissetmelidir.
Ezanlar halkı camilere celb etmelidir.
Ezan okunurken ağlayanlar olmalıdır.
Müzik kulağına sahip, sesi müsait Müslüman gençlerin bir kısmı
“Ezan-ı Muhammedî Enstitüsünde” dersler alıp müezzin olarak
yetiştirilmelidir.
Ezan İslam’ın sesli bayrağıdır. Ona eza verenlere yazıklar
olsun!
Ezan bağırılmaz, okunur.