Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nden; Madde 9: Hiç kimse, keyfi olarak tutuklanamaz, alıkonulamaz, sürülemez. Madde 13: (1) Herkes, herhangi bir devletin sınırları içinde özgürce dolaşma ve oturma hakkına sahiptir.
Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi'nden;
Madde 9: Hiç kimse, keyfi olarak tutuklanamaz, alıkonulamaz, sürülemez.
Madde 13: (1) Herkes, herhangi bir devletin sınırları içinde özgürce dolaşma ve oturma hakkına sahiptir.
Madde 14: Herkesin zulüm altında başka ülkelere sığınma ve sığınma olanaklarından yararlanma hakkı vardır.
Madde 15: 1.Herkesin bir ülkenin yurttaşı olmaya hakkı vardır.
2. Hiç kimse keyfi olarak yurttaşlığından veya yurttaşlığını değiştirme hakkından yoksun bırakılamaz.
Batıda ve Avrupa'da insan hakları hep söylemde kalmıştır. Tarihi soykırım ve katliamlar ile dolu olanlar günümüzde de zerre kadar değişmemiştir.
İşgal ve sömürü ile insanları hem yurtlarından ederler hem de topraklarını bırakarak başka ülkelere sığınmak durumunda bıraktıklarını kendi ülkelerine istemezler. Mülteci oldukları ülkede de rahat etmemeleri için her yolu denerler.
Bir düşünün insan semt değiştirirken bile yeni yaşadığı yere alışmakla zorlanabilirken ülkesini terk etmek zorunda kalıp mülteci konumuna düşenler nasıl bir duygu içinde olur!
Kimse durup dururken doğduğu toprakları terk etmez.
Savaştan, zulümden, baskı ve açlıktan kaçanlardır mülteciler!
Güvende olmak isteyenlerdir mülteciler!
Çok zor bir karar alanlardır mülteciler!
Çıktıkları güç yolculuğu felaketle sonuçlanabilenlerdir mülteciler!
Sığındığı ülkede ırkçılık ve ayrımcılık üzerinden rant elde etmeye çalışanlar yüzünden korku içinde yaşayanlardır mülteciler!
Canları hiçe sayılanlardır mülteciler!
Tıpkı Fas İspanya sınırı Melilla şehrinde olduğu gibi…
Üzerlerine ateş açılıp katledildiler. Yaralıların nabızları kontrol edildi, cop kullanıldı ve hiçbir tıbbi müdahaleye izin verilmedi.
İnsanlık adına utanç vesikası olan katliam görüntüleri için İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, İspanyol polisine teşekkür etti.
Fas 'ta iş birlikleri için İspanya tarafından teşekküre layık görüldü!
Onlara reva görülen bu vahşet karşısında insan haklarından bahsedenlerin üç maymunu oynaması elbette şaşılacak bir durum değil.
Mazlumların ahını üslerine bulaştıranlar mutlaka bir gün hak ettikleri cezayı görecek.
Türk milleti asla böyle bir sabıkaya sahip olmadı olmaz da.
Ne var ki İspanya'nın yaptığı bu katliamdan hareketle ülkemizde mülteci düşmanlığı yapanların oyununa gelmemenin ehemmiyetine dikkat çekmek gerekir.
Bildiğiniz üzere nefret dili kullanarak mülteciler üzerinden bir kışkırtma içerisindeler.
Tekme atılan ve aldığı darbe sonucu akıttığı gözyaşlarıyla hepimizin içini yakan Suriye uyruklu 70 yaşındaki zihinsel engelli yaşlı kadıncağıza yapılan bu nefret dilinin nasıl bir mağduriyete sebep olduğunu gösterdi.
'Fuhşa teşvik' dahil 9 ayrı suçtan kaydı olduğu belirlenen şahıs bak sen şu işe ki yaşlı kadını çocuk hırsızına benzetmiş!
Lafı eğip bükmeden söylüyorum o ayağın kırılmasını diledim ve o tekmeyi söylemleriyle attıranların da aynı acıyı yaşamasını istemenin çok da adil olduğunu düşünüyorum.
Sırf Suriyeli oldukları için bir aileye baltayla saldırıp 9 yaşındaki çocuğu yaralayanlar da bu topraklara ekilmek istenen nefret tohumunun bir neticesidir.
İspanya'daki katliamı yapanlara teşekkür edenler ile ülkemizde bu saldırıları azmettirenlerin zihniyeti aynı merkezin ürünüdür.
Bunlar size bir çocuğu kurtarmak için elbiseleriyle denize atlayarak onu sırtına alan Suriyeliden de kolilerden çıkan 100 bin liralık altını kuyumcuya teslim eden diğer bir Suriyeli kağıt toplayıcısından da bahsetmez.
Mültecileri ucuz işçi olarak çalıştıranlardan, Suriyelilerin gelişini fırsat bilip konut fiyatlarını artırarak asıl ülke vatandaşlarımızı bu konuda zor durumda bırakanlardan da bahsetmez.
İnsani krizlerin baş sorumlularından da hiç söz etmezler.
Engizisyondan kaçan Museviler başta olmak üzere mazlum durumuna düşen herkese kapılarımızı açtığımızdan ve hiç kimseye etnik kimlik, inanç gibi sebepler ile sırtımızı dönmediğimizden de söz etmezler.
Şunu asla unutmayın, hangi konuda olursa olsun şiddete ve nefrete yol aralayanların amacı asla iyilik değildir.
Zulüm ile abad olunmaz.
Zalimin karşısında mazlumun yanında durmak ise vicdan hürriyetini esaret altına aldırmamaktır.