HTŞ(Heyet Tahrir el-Şam), 27 Kasım 2024'te Halep'in batısında Suriye rejimine karşı geniş çaplı bir saldırı başlattı. Bu operasyon, rejimin sivilleri hedef alan topçu atışlarına karşı bir misilleme olarak duyuruldu. HTŞ, bölgedeki askeri varlığını artırarak insansız hava araçlarını (İHA) kullanma kapasitesini geliştirdi ve yeni ittifaklar kurdu. Ayrıca, İsrail'in Suriye'ye yönelik saldırılarından faydalanmayı hedeflediği iddia ediliyor. Bu durum, HTŞ'nin uluslararası alanda kendini meşrulaştırma çabası olarak görülüyor. Son dönemde Suriye'deki gelişmeler, Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ve ABD arasındaki dolaylı ilişkiler açısından dikkat çekici bir boyut kazanmıştır. Özellikle kuzeybatı Suriye'de, HTŞ'nin Halep bölgesinde rejim güçlerine karşı başlattığı saldırılar ve ABD'nin örgüte yönelik örtülü desteği öne çıkmaktadır.
Muhalif guruplar neden şimdi saldırıya geçti?
Suriye'deki muhalif grupların, özellikle Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) liderliğindeki güçlerin Halep'te rejim hedeflerine yönelik son saldırıları, çeşitli taktiksel ve stratejik nedenlere dayanıyor:
- Esad Rejiminin Zayıflığı: Halep ve çevresindeki rejim güçleri, uzun süredir kaynak yetersizliği ve yıpratıcı çatışmalar nedeniyle zayıflamış durumda. Bazı gözlemciler, İran'ın İsrail ile artan gerilimlere odaklanması ve Hizbullah'ın Lübnan'daki iç sorunlarla meşgul olması nedeniyle Esad rejiminin savunmasının zayıfladığı aşikardır.
- Bölgesel Hedefler: HTŞ ve diğer muhalif gruplar, İdlib ve Halep kırsalında rejimin son dönemdeki saldırılarına karşılık vermeyi ve bu bölgelerde kontrolü artırmayı hedefliyor. Bu tür ilerlemeler, HTŞ'ye uluslararası arenada daha güçlü bir pazarlık gücü sağlayabilir.
- Uluslararası Desteği Güçlendirme: Muhalif gruplar, özellikle Batılı devletlerin Suriye'deki rolünü yeniden değerlendirdiği bir dönemde askeri başarılar elde ederek uluslararası destek kazanmayı hedefliyor. ABD'nin, HTŞ'yi dolaylı olarak meşru bir güç olarak görmeye başlaması bu hamleleri teşvik etmektedir.
- Stratejik Avantajlar: Halep, Suriye'nin ekonomik ve stratejik açıdan kritik bir bölgesi. Bu kentin kırsalında kontrol sağlamak, muhalif grupların lojistik avantajlarını sağlayacaktır.
- Rusya'nın Dikkat Dağıtılmışlığı: Rusya'nın Ukrayna'daki savaş nedeniyle Suriye'ye olan ilgisinin azalması, muhaliflerin saldırılarını yoğunlaştırması için bir fırsat olarak görülüyor. Rusya'nın Halep'teki hava saldırıları, çatışmanın gidişatını değiştirmekte yeterince etkili olamadı.
Bu faktörlerin bir araya gelmesi, muhalif grupların Halep'te saldırı dalgası başlatmasını mümkün kılmış ve bu, bölgedeki güç dengelerini yeniden şekillendirebilecek potansiyele sahip olmuştur.
Türkiye'nin HTŞ (Heyet Tahrir Şam) ile mesafeli bir ilişki sürdürmesinin temelinde uluslararası baskılar, güvenlik endişeleri ve bölgesel dengeleri gözetme çabası bulunmaktadır. Türkiye'nin bu mesafeli duruşunu belirleyen faktörler şunlardır:
- Uluslararası Baskılar: HTŞ, Birleşmiş Milletler ve Türkiye'nin de aralarında bulunduğu birçok ülke tarafından terör örgütü olarak tanımlanmıştır. Türkiye, uluslararası toplumla uyumlu bir politika izleyerek HTŞ'yi açıkça desteklemekten kaçınmaktadır. HTŞ'ye yönelik açık destek, Türkiye'nin uluslararası arenadaki itibarını ve ilişkilerini olumsuz etkileyebilir.
- İç Güvenlik Endişeleri: Türkiye, HTŞ'nin faaliyetlerinin sınır güvenliği açısından risk oluşturabileceğini değerlendirmektedir. HTŞ'nin bölgedeki radikal gruplarla ilişkileri, kontrolsüz bir mülteci akını ve sınır ötesi terör tehditleri, Türkiye'nin bu örgüte mesafeli olmasındaki temel nedenlerden biridir.
- Bölgesel Dengeler: Türkiye, Suriye'nin kuzeyinde istikrar sağlamaya yönelik çalışmaları çerçevesinde, daha geniş bir stratejik denge gözetmektedir. HTŞ gibi radikal grupların güçlenmesi, Türkiye'nin desteklediği daha ılımlı muhalif grupların zayıflamasına neden olabilir. Ayrıca, İran ve Rusya gibi aktörlerle yapılan görüşmelerde bu grupların varlığı sorun yaratabilmektedir.
- HTŞ'nin Radikal Geçmişi: HTŞ, El Nusra Cephesi'nin bir devamı olarak kabul edilmektedir ve El Kaide ile geçmişteki bağlantıları nedeniyle Türkiye'nin politikalarında hassas bir nokta olarak değerlendirilmektedir. Türkiye, HTŞ'nin bu mirası nedeniyle örgüte yakınlaşmanın bölgesel ve uluslararası riskler barındırdığını düşünmektedir.
- HTŞ'nin Bağımsız Hamleleri: HTŞ, İdlib'de kendi yönetim yapısını kurmuş ve diğer muhalif gruplara karşı sert bir tavır almıştır. Bu durum, Türkiye'nin bölgede kontrolü sağlama çabalarını zorlaştırmakta ve HTŞ ile doğrudan iş birliği yapmasını güçleştirmektedir.
Türkiye, HTŞ'yi tamamen dışlamamakla birlikte, bu örgütle ilişkilerinde ihtiyatlı bir politika izlemekte ve daha geniş bölgesel hedeflerini gözetmektedir. Bu strateji, hem uluslararası aktörlerle uyum hem de sınır güvenliğini sağlama açısından kritik bir denge gerektirmektedir.
HTŞ nin Suriye’deki Atraksiyonu Türkiye için Fırsat mı yoksa Tehdit mi?
HTŞ’nin Suriye’deki son dönemdeki hareketliliği, Türkiye için hem fırsat hem de tehdit potansiyeli taşıyor. Bu durum, Türkiye'nin Suriye'deki bölgesel politikaları, sınır güvenliği ve uluslararası ilişkiler açısından stratejik değerlendirmeler yapmasını gerektiriyor.
Fırsatlar
- Rejime Karşı Baskı Aracı:
· HTŞ'nin Halep ve çevresinde rejime karşı gerçekleştirdiği saldırılar, Beşar Esad hükümetine yönelik baskıyı artırabilir. Bu durum, Türkiye'nin rejimle müzakerelerde daha güçlü bir pozisyon elde etmesine yardımcı olabilir.
· HTŞ’nin askeri hareketliliği, İran ve Rusya’nın Suriye’deki etkisini dengelemek için Türkiye’ye dolaylı bir avantaj sağlayabilir.
- Suriye Muhalefetinin Gücünü Koruma:
· Türkiye'nin desteklediği muhalif gruplar zayıflarken, HTŞ’nin sahada güçlü bir aktör olarak varlığını sürdürmesi, Esad rejiminin kuzey Suriye’deki ilerleyişini sınırlayabilir. Bu da Türkiye'nin sınırlarına yakın bölgelerde rejimin güçlenmesini önlemek açısından stratejik bir değer taşıyabilir.
Tehditler
- Radikalizm ve Güvenlik Sorunları:
· HTŞ’nin radikal kökeni ve El Kaide ile geçmiş bağları, Türkiye için ciddi bir güvenlik riski oluşturuyor. HTŞ'nin Suriye'nin kuzeyinde kontrolü artırması, radikal unsurların sınır bölgelerine yayılma olasılığını artırabilir.
- Uluslararası İlişkilerde Baskı:
· HTŞ’nin terör örgütü olarak tanımlanması, Türkiye’nin bu gruba mesafeli davranmasını zorunlu kılıyor. HTŞ'nin faaliyetlerine karşı yeterince önlem alınmadığı algısı, Türkiye’ye yönelik uluslararası eleştirileri ve yaptırım tehditlerini artırabilir.
- Bölgesel İstikrarın Zedelenmesi:
· HTŞ'nin saldırıları, Suriye’nin kuzeyinde istikrarsızlığı derinleştirirken, Türkiye’nin desteklediği diğer muhalif grupların zayıflamasına neden olabilir. Bu, Türkiye’nin Suriye’de uzun vadeli çözüm çabalarını sekteye uğratabilir.
Sonuç
HTŞ’nin Suriye’deki atraksiyonu, Türkiye için hem taktiksel avantajlar hem de stratejik riskler yaratıyor. Türkiye'nin bu durumu fırsata çevirebilmesi, HTŞ ile mesafesini koruyarak dengeli bir dış politika izlemesine bağlı. Aynı zamanda, sınır güvenliği ve uluslararası yükümlülükler dikkate alınarak hareket edilmesi, Türkiye'nin bu karmaşık denklemdeki rolünü belirleyecektir.