Son günlerde Türkiye'nin ABD'den FETÖ örgüt lideri olduğu ve 15 Temmuz darbesindeki orkestra rolü gerekçeleriyle iadesini talep ettiği Fetullah Gülen'in yeğeni; Ebu-Seleme Gülen'in açıklamaları gündeme bomba gibi düştü.
Ebu Seleme Gülen, Fetullah Gülen'in iki kardeşinden birinin oğlu.
Gülen'in en küçük kardeşi Türkiye'de "silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan hapis cezasına çarptırılmış ve hücrede. Diğeriyse Saylorsburg Pensylvannia'da dinlenme tesisi olarak geçen yerde Gülen ile kalıyordu.
Ebu Seleme ve abisi Muaz'ın gençlik dönemlerinden beri "farklı" olduğu ifade ediliyor.
Kimine göre bu kardeşler örgütün "nimetlerinden" hiç beslenmedi. Zira "Gülen yakınlarının ticari olarak kayrılmasını istemiyordu."
***
Örgüt ile bilgi karşılığı anlaşma iddiaları
Aslında Türk hükümetine 'Gülen örgütü içinde 15 Temmuz'da planlayıcı ve uygulayıcı olanlara dair bilgi verme karşılığında; 'bu işlere karışmamış' kişilerin serbest kalabileceği bir anlaşmadan" son haftalarda bahsediliyordu...
Ebu Seleme'nin bazı isimler vererek ve bunları suçlayarak başlattığı tartışma örgüt içinde yaşanan rahatsızlığa dair bir okuma ile yorumlandı...
"Bunu yapanlar ortaya çıksın ve tutsaklar serbest kalsın" diyenler var. Ama bu uygulaması kolay bir iş değil. Zira böyle isim vermeye kalkanların, verdikleri isimlere dair delil sunması gerekecek.
Gülen'in darbe akşamı TSK'dan yetkin bir isimle ile telefonda konuştuğunu kabul eden ve reddeden çeşitli isimler var örgüt içerisinde...
Türkiye'nin ABD'den Gülen'in iadesi için delil olarak yolladığı dosyaysa yetersiz bulunuyor. Yani Gülen'in darbe talimatı verdiği veya sessiz kaldığının bir ispatı gerekmekte... ABD sunulan kadarını kabul etmiyor.
Kim ile irtibat kuruldu? Bu isim son ana kadar darbeyi bilip hükümetle paylaşarak mı taktik olarak bir temizliğin yolunu açmak için sessiz kaldı yoksa paylaşmadan mı?
Gülen kendisiyle "ısrarla görüşmek istediği" iddia edilen TSK'dan bir isimle görüştü mü görüşmedi mi?
Ebu Seleme doğru diyorsa "Hoca suçsuz çevresi suçlu" mu demek istiyorlar?
Bu işte Gülen'e ikamet oturumunu sağlayan otoritenin rolü-koordinasyonu var mıdır?
Yani ABD derin yapıları ve güvenlik servisleri işin neresinde?
Gülen konuşursa bunlar da ortaya çıkabilir mi?
"Örgüt içinden şunlar planladı" diyenler konuştuğunda bu hususların da aydınlanması gerekecek...
Gülen ya o çemberin içinde ya dışında kalacak-bırakılacak.
Ya da kendi konuşacak.
15 Temmuz öncesi MİT ve askeri istihbarat
15 Temmuz öncesi MİT'in askeri dinleme yetkisi yoktu. Dolayısıyla MİT ihmalden sorumlu tutulamaz o günki hukuki düzenlemeler göre. Ama TSK 'da neyin ne olacağı çok su götürür...
Şu anda asker üzerinde istihbarat yetkisi var ve bu 15 Temmuz'dan sonra verildi. "Türkiye bir askeri vesayet rejimiyken şimdi de muhaberat rejimi mi oldu" diye sorabilirsiniz. Burası yoruma açık. Ancak "o zaman nasıldı" dersek cevabı bu.
"Şunlar bir kıpırdasın da başlarını ezelim" denilip denmediği ve bunun vatandaşa maliyeti gibi başlıklar derin konular. Ezebildiler mi? Bunun da cevabı yok...
Buradaki örgüt üyeleri "darbede dahilimiz var, şunlar şunlar böyle planladı" derse işler değişir mi? Asıl soru bu.
15 Temmuz'un hemen ardından Pennsylvania'dan yapılan açıklamada "bu işe bizden de birileri karışmış olabilir" anlamında ifadeler kullanıldı.
Fakat direk Gülen'e bilgi verilip o da sessiz kalmış, "hayırlısı olsun" nevinden ifadeler demiş veya talimat vermişse ne olacak?
"Ebu Seleme daha önce de tedavi gördü"
Ebu Seleme'nin dediklerinde gerçeklik payı var mı yoksa babasının videolu açıklamasında belirttiği "akıl sağlığı yerinde değil, tedavi görmesi lazım, daha evvel de tedavi edildi bu, intihar etmeye kalktı" ifadeleri doğru mu bilmek zor.
Oğlundan "bu" diye bahseden, kendine iyi davrananlara da övgüler dizen bir baba...
Gülen hareketi içinde bir şeyleri sorgulayanlar var. Gülen'in şahsını sorgulamasalar da bugüne gelinmesinde kimlerin nasıl rolü olduğunu bilmek istiyorlar.
Bir nesil ülkelerini köklerini göremeden büyümekte.
Eskiden iktidardan paylaşılan nimetler de artık yok...
ABD'de dahi kontrol altındalar.
Bu ne kadar daha böyle devam edecek?
"FETO lideri kaçırıldı" iddiaları
Gelelim Gülen'in çiftlikten "kaçırıldığı" iddialarına.
Gülen Ramazan'dan beri çiftlikte değil. Ebu Seleme'nin konuşmalarından daha önce yani...
Bunda sağlık durumu ve gelen gidenin etkisi olduğu kesin...
Ama arkasında başka bir plan var mı yok mu bilmek zor.
Basın mensuplarına saldırı ve gizlilik kararı
Şimdi son günlerde Ebu Seleme'nin sözleri üzerinden Gülen'in çiftlikten ayrıldığını duyan Türk basını da çiftliğe gitti.
Meslektaşlarımızdan geçmişte birlikte çalıştığımız CNN Türk muhabiri Yunus Paksoy "Chestnut Retreat Center" olarak geçen Gülen'in ikametgahı yakınında canlı yayın yaparken sözlü ve fiziksel müdahaleye uğradı.
Bu sadece kendisinin ifadeleri değil. Yayın görüntüleri ve polis raporlarına da yansıdı.
Gülen'in yaşadığı "dinlenme evinden" yapılan açıklamada "1 Haziran 2024 günü Kestane İnziva Kampı (Chestnut Retreat Center) girişinde CNN Türk Televizyonu muhabiri olduğu sonradan anlaşılan bir şahıs ile kampımızda ziyaretçi olarak bulunan bir misafir arasında sözlü ve fiziki bir arbede yaşanmıştır.
Bu arada inziva merkezindeki bir misafir bahsi geçen muhabiri posta kutusundan uzak durması konusunda sözlü olarak uyardı...
....Bu vesile ile herhangi bir gazetecinin işini yasal olarak yapmasını engelleyen hiçbir fiziki müdahaleyi tasvip etmediğimizi açıkça belirtmek isteriz. Basın özgürlüğünün daima destekçisi olduk ve olmaya da devam edeceğiz. " ifadelerine yer verildi.
Ancak polis raporlarına göre Yunus Paksoy kamuya ait alanda park halindeydi. Raporda cadde ve adresteki yerde durulabileceği ancak posta kutusunun olduğu yerde geçiş noktası varsa geçilemeyeceği belirtiliyor. Buradan da saldırının kamusal alanda olduğu anlaşılıyor.
Nöbetçi savcı saldırganın kimliğine dair gizlilik kararı aldı. Bu, saldırganın korunduğu şeklinde yorumlandı.
Şimdi saldırganın gezdiği plakasız araba teşhis edilmeye çalışılıyor. Şoförü daha önce bu araçla trafik kameralarının olduğu yerlerden geçti mi buna bakılacak.
ABD sınır girişlerinde herkesin yüz resmini çekiyor.
Muhakkak ki bu kişinin kimliğini tepsit edecekler.
Ancak bu kişi saklanmayı başarırsa o zaman bulunamayabilir. Fakat en azından aranan kişinin kimliğini biliyor olacağız.
Eğer şimdiye kadar Utah'da Baran Korkmaz davasında düşünüldüğü gibi veya Akbiyik benzeri başka davalarda olduğu gibi birileri "bu işi uzatın" der mi, Washington devreye Türkiye lehine mi Gülenciler lehine mi girer bunu da takip edeceğiz.
ABD'de bir dava inşa etmek kolay değil.
Yunus'un derhal hastaneye gitmemesi eyaleti terk etmesi işin bir diğer boyutu...
Daha önce California'da Türk diplomatlar dövüldü. Washington'da Erdoğan'ın korumaları ve Türkiye destekçileri ile terör grupları arasında sorun yaşandı. Bu davalardan DC'de olanda Türkiye duruşmaya gelmedi ve dokunulmazlık davasında eli zayıf kaldı. Bazı kişiler ceza aldı. Şimdi 16 kişinin kavgası sürüyor ve Türkiye'ye bir tazminat faturası çıkabilir...
Buralarda kullanılan irade Yunus ile ilgili davada nasıl kullanılacak göreceğiz.
Ayrıca bu dinlenme evinin kamera görüntüleri olduğu aktarılıyor. Eğer bu görüntüler duruyorsa bunların elde edilmesi gerekir. Bu görüntüler silindiyse adli sürece müdahale olduğu anlamına da gelecektir. Aslında o anda bunların da istenmesi önem arz ediyordu. Yani destek mesajları haricinde anlık hukuki danışmanlık çok çok önem arz ediyor bu konularda.
"Saldırganın Sabah'ın Dallas’ta görüntülediği FETO'cu Ahmet Can olduğu ortaya çıktı" şeklindeki haberleri doğrulayacak bilgiye gizlilik kararı nedeniyle henüz sahip değiliz.
Bu kişi ile benzerlik sınırlı.
Kişi bir yüz ameliyatı olmuş olabilir. Ama isim bilgisi şimdilik gizli. İki taraf da birbirinden şikayetçi ama Yunus'un görüntülü kanıtı olan şikayeti esas alınacak gibi. İsme dair netlik ise hafta başında nöbetçi savcının değişimi ardından sağlanacaktır.
"Yargı imamı" denilen eski avukat Ahmet Can veya başkası... Bir plakasız aracı Yunus Paksoy'un aracının üzerine sürmesinin akıl mantığa sığar bir durumu yok.
Yukarda yer verilen açıklamalarından da bunun farkında oldukları belli.
Neden bu kadar panik olunduğunun cevabına, Ebu Seleme'nin çıkardığı sesle birlikte bakınca bir kazanın kaynadığı düşünülebilir.
Bu kazan Gülen'in kardeş çocuklarının "imtiyazsızlığı" üzerinden yıllardır zaten kaynayan bir kazan da olabilir.
İade davasında hafıza tazeleme
Türkiye'nin iade talebi en az üç yıldır ABD Adalet Bakanlığı'nda. İade yasaları iki şeyi birlikte eş zamanlı gerektirmekte:
1. Amerika Birleşik Devletleri'nde aynı ceza kanunu var mı? Takılmanın olduğu yer burası. Türkiye terörizm iddiasında bulunuyor, ancak ABD hukukuna daha iyi uyum sağlaması için suçun isyana teşvik komplosu olması gerekiyor olabilir. (6 Ocak veya Blind Sheik davası gibi.) Türkiye'nin terör iddiası ABD'nin terörle mücadele yasalarına uymuyor.
2. Gerçekler- kanıtlar tutuklama için yeterli olası nedeni gösteriyor mu? Bu neden ABD'ye değil, talepte bulunan ülkedeki standartlara göre olacak. Soru, Türk hukukuna göre, iddia edilen suçlarla ilgili cezai kovuşturma başlatılması için yeterli delilin bulunup bulunmadığı.
ABD Başsavcıları benzer davalarda yedek iddialarda bulunmayı alışkanlık edilmiş.
Terör olmadıysa bölücülük vs gibi.
11 Eylül davasından tutun benzer davalarda "emir verenlerin", "Allah sizinle, Allah bunu ister" demesi bile yeterli bulundu. İlham vermesi yeterli oldu. 6 Ocak olaylarında da benzer farklı argümanlar verildi.
Terör davalarına girecek done bulunmuyorsa farklı kategoride mevcut yedek suçlamalara göre bir talep yapmak gerekebilirdi. Terörden değil toplumu-devleti bölme fiili Türkiyede olan bölücülük kanunlarına uygun gösterilebilirdi...
Amerikan hukukunu göz önüne alarak yapılması gereken bu mevcut talebin detaylarına dair ise ne yazık ki fazla bilgimiz yok.
Yani Türkiye hepsini iddia edip ikinci ve hatta üçüncüyü tutturma şansını ne kadar es geçti bunu bilemiyoruz. Bildiğimiz ABD Adalet Bakanlığı'nın davayı bir mahkemeye sevk etme potansiyelinde bulmadığı.