İnsan ve insanlığın çığırından çıktığı, kural, sınır ve tabuların tanım ve sınırlarını yeniden tayin ve tanımlamak şöyle dursun, tamamen ortadan kalktığı herkesin ittifak ettiği vahim bir sonuç.
İnsan ve insanlığın çığırından çıktığı, kural, sınır ve tabuların tanım ve sınırlarını yeniden tayin ve tanımlamak şöyle dursun, tamamen ortadan kalktığı herkesin ittifak ettiği vahim bir sonuç.
İnsan ve insanlıktan yana önemli bir kalite sorunu ve ciddi bir irtifa kaybı yaşamaktayız. Herkes kendince bir takım tedbirler alıyor bu kalite ve irtifa kaybını önlemek adına. Adeta her yeni önlem başka açıkları, başka açıklar başka gedikleri ve başka gedikler önemli yarılmalara kapı aralıyor.
Mevcut kalite ve irtifa kaybını önlemek adına alınan önlemlere dair bakış açımızda ki sakatlık ve ciddiyetsizlik yukarıda da bahsini yaptığımız üzere bambaşka açıkları ve yarılmaları beraberinde getirmektedir. Konunun öznesi olan sakat insan ve insanlığı durdurmanın, bloke etmenin, azaltma ve ya ortadan kaldırmanın yolunu hep palyatif tedbirler almakta gördük ve bu minval üzerinde yürüdük.
Üstelik bu palyatif girişimler, sorunun, gözlerimizin önünde kangrene çeviriyor olmasına, zaman içerisinde ki geçirdiği mutasyona rağmen inatla devam ediverdi.
Bu zalim, merhametsiz, izansız ve insafsız bir sistemdi. Ve bu sistemi böyle kuran, böyle kurgulayan güçler, toplumun da aynen böyle anlayıp böyle uygulamalara gitmesi için, toplumun değer yargıları, bakış, anlama ve yorumlama algılarından yana önemli tahrifatlar yaptılar.
Meseleye İslam'i ve dolayısıyla kalıcı bakmak bir kenara insancıl ve insani merkezden bakmak ve çözmek dahi istenmemiş, olayı hep yüzeysel, derinlikten yoksun ve hepsinden öte, bu durumu bir dert edinmişlikten azade yaklaşımlar, sorunu daha akut hale getirmiştir.
Oysa modern insan ve onun pratik tezahürü mutlaka ve ivedilikle dizginlenmelidir. Üstelik bunu yaparken hem insanın kendisi ve hem de dizginleyecek ve dinginleştirecek tüm argümanlar bu vahim durumun bilincini de kuşanması gerekenlerdir.
Modern insan, yaşam algısı ve tasavvuru ile hem kendisini ve hem de hayatın kendisini ve sonra tüm kozmik dengenin varoluş unsurlarını kemirdiğini ve ortadan kaldırdığını bir an evvel idrak etmek zorundadır.
Üstelik bu sorumluluk ve zorunluluk, modern tükenim ve tüketim sahibi insanın, kendi hayatına olan sorumluluktan kaynaklı olmasının yanı sıra, sonra ki tüm kuşaklar ve tüm formların gereksinimlerine olan sorumluluğun ve zorunluluğun da bir gereğidir.
Birebir ilişkilerden tutun ailesel ilişkilere, küçükten büyüğe, büyükten küçüğe, komşuluk ilişkisinden esnaflık, iş, eş, hayvan ve doğa ilişkisine varıncaya kadar; tüketmenin de ötesinde bir sabotaj içerisinde olan modern insan, çok çeşitli çok çarpıcı, bilimsel programlarla uyarılmalı ve bütün bunlar bir dert edinmişlik şuur, bilinç ve ciddiyeti ile devreye sokulmalıdır.
Palyatif ve pansumani girişimlere acilen son verilmeli, sorunun kaynağına ve üstelik samimiyetle inen projeler geliştirilmeli ve devlet desteği ile hayata geçirilmelidir. İşin ehli kişi, kurum ve kuruluşların eşgüdüm çalışmaları ve konuya bilimsel tespit, teşhis ve tedavi maksatlı girişimlere öncelik verilmeli ve bu anlam da her türlü özveri devreye sokulmalıdır.
Bütün bunların yanı sıra bir de toplumun tüm katmanlarının birbiri ile farklı duran, düşünen ve inanan unsurları bir araya gelmeli çağdaşlık, uygarlık, medeniyet v.s gibi kavramlara bakış açılarını, yorum ve yaklaşımlarını da masaya yatırmaları gerekmektedir.
Olayın iki ana sac ayağına özenle ve özellikle dikkat edilmelidir
1: kimi bağnaz çevrelerce çağdaşlık, uygarlık ve modernite gibi bir takım kavramlar temelsiz ve mesnetsiz bir reddiyeye tabi tutulmalıdır.
2: bir diğer bağnaz taraf da, bu toplumu var eden kadim değerlerini bir kalemde tukaka ilan ederek hiçleştirme hatasına düşmemelidir. Ön yargılardan, bağnazlıktan vaz geçilerek her kesimin birbirini dinlemesi ve mevcut sorunu görmekle beraber ortak bir tavır takınması gerekmektedir.