İmtihanın kokusu bile kalırsa TEOG kalkmamış demektir
“TEOG’un yerine gelecek sistem…”
İşte hiçbir şeyin değişmeyeceğinin belgesi bu cümledir.
Mevzû ile alâkalı bütün haberlere bakınız, bu cümle ile karşılaşırsınız.
Bu cümle, Türkiye’de maârif ile uğraşan insanların tepeden tırnağa nasıl bir imtihan cenderesi içine sıkıştığının vesîkasıdır. Zihinler imtihansız bir sistemi düşünemiyor bile.
TEOG kalkacaksa yerine bir sistem gelmeyecek şekilde kalkabilir.
Elbette bir ülkenin talim/terbiye işi sistemsiz olmaz. Hem de çivi gibi bir sistem lâzım. Ama bu, aslâ “TEOG’un yerine” bir sistem olmamalıdır. “TEOG’un yerine” gelen sistem TEOG’un anlayışıyla kirlenmiş bir sistemden başkası olamaz. Getirilen yeni sistem de bundan önceki LGS, OKS, SBS… sistemleri gibi öncekilerin yerine şıp diye oturacak bir sistem olacaktır.
Bu yüzden TEOG’UN YERİNE BİR SİSTEM GELMEMELİDİR. TEOG, sistemiyle, zihniyetiyle çöpe atılmadan TEOG kalkmış olamaz. “TEOG yerine” bir sistem getirecekseniz TEOG’u kaldırmanıza hiç gerek yok. Aynı anlayışın tekrârı sistemleri birbirinin yerine ikâme ederek sistemi değiştiriyormuş gibi yapmanın âlemi yok. Zamâna yazık, ümitlere yazık; talebe, hoca, velî, idâreci… maârif dünyâsına yazık…
İmtihanın kokusunun kaldığı bir sistem TEOG’un kalkmaması mânâsına gelir. Hele talebelerin yüzde 5’inin katılabileceği bir imtihan sistemi… Yer yerinden oynar. Hem imtihan devam ediyor hem herkesin giremeyeceği bir imtihan sistemi getiriliyor. Pasta küçülünce kavga büyür. Bütün velîler “Benim çocuğumun başı kel mi, benimki de girsin, kazanamazsa hakkına râzı olsun.” diyecektir. Bir de bakacağız terk ettiğimiz yere dönmüşüz.
Gelecek sistem “TEOG’un yerine” değil; zihniyetiyle, teknik teferruâtıyla tamâmen başka bir sistem olarak gelmelidir.
Boşlukları doldurulmak kaydıyla şöyle bir sistem kurmalıyız:
Bir defa imtihanlar tamâmen kalkmalı. Talebe, ilkokuldan 8. sınıfa kadar karne notlarının ortalamasına göre bir okula yerleştirilmeli. Sadece karne notları tatminkâr bir seçim yapmaya yetmeyebilir. Çocuğun sosyal, kültürel, sportif faaliyetlere katılması, yarışmalarda, çeşitli fuarlarda kazandığı muvaffakiyetler, el becerileri… vb. belli kriterlere göre puana çevrilir, ortalamaya onlar da dâhil edilebilir. Hatta hocalara saygı, arkadaşlarıyla geçim, okul ve çevreye zararlı-faydalı olması gibi kriterler bile devreye sokulabilir. Bu çeşit kriterler o çok özlediğimiz insânî husûsiyetlere de dikkat çekecek ve bunların değerini artıracaktır.
Bütün bunları kim yapacak? Elbette hocalar ve okul idâreleri… Notlar internet vasatında elde zaten. Öğretmenler kurulu bütün bu ölçülere bakarak her öğrenci hakkında bir yönlendirme belgesi yazar. Matematik ve fen notları çok yüksek talebeleri fen liselerine; Türkçe ve sosyal derslerde daha iyi olan talebeleri sosyal bilimler liselerine; matematik, fen ve diğer derslerinde ortanın üstündekileri Anadolu liselerine ve diğerlerini meslek liselerine, hatta bir kısmını çıraklık okullarına yönlendirir. Fen lisesine yönlendirilen bir çocuk herhangi bir sebeple başka bir liseye gitmek isterse gidebilir. Öyle ya çok zekî bir çocuğumuz da imam hatip lisesine gidip büyük bir İslâm âlimi olmak isteyebilir.
Talebe, elindeki yönlendirme belgesi istikâmetinde -diyelim- 10 liseyi tercih eder. Liseler belli bir tarihe kadar kendi seçimini yapar ve kazanan talebeleri îlân eder. Hiçbir liseye yerleşemeyen talebeler -şimdi olduğu gibi- boşluğu olan liselere yeniden tercih yapar. Yine hiçbirine giremeyen talebeler adrese dayalı olarak bir liseye kaydını yaptırır. Bitmedi… Asıl mühim teklifim bundan sonra:
Bütün liselerin 1. sınıfı hazırlık sınıfı olur. Zaten kısa zaman öncesine kadar liseler üç yıldı. Şimdi dört… Bu dört yılın ilki hazırlık olur. (Üniversitelerin de birçoğunun hazırlık sınıfları var. Yani bu sisteme alışkınız.) Bir yılsonunda her lise, talebeleri yeni bir değerlendirmeye tâbi tutar. Bu talebe bu okulda devâm edebilir mi? Bunu yaparken yine talebenin her yönü masaya konulacaktır. O okul için gerekli zekâ, çalışkanlık, ders muvaffakiyeti ve illâ edep ve terbiye… Bunu da o lisenin öğretmenler kurulu yapar. Devâmına karar verilen talebe devâm eder. Lise 1. sınıf sonundaki değerlendirme sayesinde şişirme notlarla okul kazanmış talebeler de ortaya çıkacak ve ayıklanmış olacaktır. Böyle talebeler seviyelerine uygun liselere yönlendirilir ve 2. sınıftan îtibâren hangi tür ve seviyede bir liseye yönlendirildiyse orada tahsîlini tamamlar... Hepsi 1. sınıfı okumuş sayılacağı için yıl kaybı da yaşanmaz. Yâni asıl lise elemeleri lise 1. sınıf sonunda gerçekleşir.
Hepsi bu…
Ha, bu sistemde torpil olur, kayırma olur, objektiflik yok… diye tenkidler yapılabilir. Merkezî imtihanların devrede olduğu TEOG’da bu kusurlar yok muydu? Karne notlarının belli bir ağırlığı TEOG’da da vardı ve o notların okul başarısını yüksek göstermek için nasıl verildiğini bilen biliyor. Yukarıdaki sistemde bu kadar bile torpil-kayırma olmayacaktır. Çünkü her okul hem terbiye hem ders bakımından yüz ağartacak talebelerle devâm etmek isteyecektir. Kendini ispatlayan talebeye herkes sâhip çıkar. Hem böylece bir türlü başa çıkamadığımız talebelerin haytalıkları da asgarî seviyeye düşecektir.
Biraz da insanımıza îtimat edelim. Bütün Avrupa imtihansız bir sistemi yıllardan beri devâm ettiriyor da biz niye yapamayalım? Bir-iki sene aksaklıklar olabilir; gittikçe boşluklarının doldurulacağına ve sistemin oturacağına inancım tamdır. Her şeyi denedik, bunu denemekten niye kaçalım?
Son sözüm reîs-i cumhûrumuza:
Sayın cumhurbaşkanım, TEOG’u kaldırtarak bir ur’a neşter attınız. Allah râzı olsun. Şu anda okullardaki rahatlamayı görmelisiniz.
İçinde imtihan olan hiçbir projeyi kabul etmeyiniz. İş dönüp dolaşıp aynı yere gelecek ve yine milletimizle birlikte sizin başınız ağrıyacaktır.