Kudüs ah Kudüs!
Kudüs… Sezai Karakoç’un tâbiriyle “Gökte yapılıp yere indirilen şehir.”
Peygamberler yurdu, resuller uğrağı…
İlk kıblemiz… Efendimizin göklere yürürken yeryüzünde bastığı son nokta… Ondan ötesi, öte…
Kudsiyeti âyetle sâbit diyâr.
En çok işgâl edilen şehir. Hz. Ömer’le Müslüman eli değmiş, nurlanmış belde.
Nûreddin Zengî’nin rüyâsı, Selâhaddin Eyyûbî’nin sevdâsı…
Osmanlı’nın 400 yıl huzur yurdu yaptığı mekân.
Elimiz kesilerek elimizden çalınan Kudüs…
Filistin’in çekirdeği…
İncirin, zeytinin gölgesinde büyüyen çocuk…
Trump’ın işgalci Yahudi’ye peşkeş çekmek istediği elmas…
Bu son hamle, hiçbir hayat emâresi göstermeyen İslâm âlemini irkiltti. Meğer İslâm Dünyası ölmemiş. Evimizdeki hazîneyi bir hırsız saldırısı netîcesi öğrenmiş gibiyiz. İnşaallah bu “hayâsızca akın” bizi kendimize getirecek ve Kudüs hakîkî sâhiplerinin pâyitahtı olacak.
Hâdise patlak vereli bir Kudüs yazısı da ben yazayım diye çırpındım durdum. Ama neşriyât âlemimizde o kadar çok -ve güzel- yazan oldu ki kendi yazacaklarımı zâid görmeye başladım. Onlardan bir demet yapmanın daha iyi olacağını düşündüm.
“Kudüs-ü Şerif elden gidiyor.” diyen kardeşim, ne canhıraş bir feryat… İnşaallah ele geçecek...
“İlk kıblemiz Kudüs, şimdi tüm Müslümanlara küs.” diye hayıflanan, “Kudüs'ten önce Mekke ve Medine işgalden kurtarılmalı” ince fikrini bulan, “Lanetli kavim İsrail, korkularında boğulup yok olacak” diye ümit ışıltıları çaktıran kardeşim, hislerini paylaşmamak mümkün mü?
“Başka Kudüs yok!” diye inleyen özlü ve canlı şâir-yazarımız, kalbimiz birlikte atıyor.
“İsrail ile ittifak kuranlara veyl olsun!” sitemiyle kardeşini satanlara kaşlarını çatan hanım kardeşimiz, Allah için öfkeni tebrik ediyorum.
“Filistin ile Ayasofya arasında nasıl bir bağ var?” suâliyle Kudüs ile İstanbul arasına kısa yollar döşeyen heyecanlı kardeşim, o bağı anladığımız an kurtuluşumuz başlayacak.
“Kudüs acımız ve düşündürdükleri”, “Gönlümüzde ve gündemimizde Kudüs!” başlıklarını bir kor gibi yazısının üstüne yatıran ağabeyim, yüreğin yüreğimizdir.
“Kudüs! Son Silah Susana, Son Müslüman Ölene Kadar…” sözleriyle kahraman şahsiyetini ortaya koyan, “Kardeşim! Bütün Kudüsler Düşmeden…” diyerek ümmeti tez davranmaya teşvik eden, “Kudüs'ün İşgali Amerika'yı Yıkacak” ferâsetini parlatan… Son zamanların tavizsiz yeni kalemi kardeşim, bizi saflarında bir nefer bil.
“Kudüs, Ruhumuzdur...”, “Kudüs... Kalbimizdir...” diyerek Kudüs’ün asıl mekânını tespit etmiş dünya kirlerinden bunalıp Rebeze’ye sığınan ince ruhlu hanım kardeşimiz. Evet, dediğiniz gibidir.
Başka bir kardeşimiz “Kudüs’ü Ebu Eyyüb El Ensari anlayışı kurtarabilir” diyor. Seksenlik ihtiyarların bile cihattan geri durmamasını ihtâr ediyor. Topyekûn mücâdele…
Bir hanım kardeşimiz ise “Kudüs ümmetin kandilini tutuşturur mu?” başlığını bir kandil gibi asmış köşesine. O kandil bizi de aydınlatıyor. Yağ hazır, kibrit hazır; tutuşacak inşaallah.
“Kudüs bizimdir.” Elbette profesör ağabeyim.
“Kudüs’ün ışığı sönerse gözlerimizin feri de söner” diyor can ağabeyim. Ve ekliyor: “Kitaplığınızda bir Kudüs rafı olsun.” Yüklü bir kitap listesi veriyor. Hâdise patlak verdiğinde “Okullarımızda bir Kudüs şuuru verememiştik; artık yediden yetmişe bütün insanlarımızın Kudüs diye bir derdi olacak.” demiştim. Şimdi ümmet Kudüs derslerine çalışıyor harıl harıl. “Kudüs’ü yazmalı ama niye?” diye soruyor ağabeyim ve “Bu mevzu şöhret için, para için yazılmamalı. Tek şartı vardır Kudüs’ü yazmanın: Samimiyet.” diyor. Katılmayan var mı?
“Kudüs henüz bir İslam şehriyse” diye başlamış Anadolu çocuğu kardeşimiz yazısına. Elbette İslâm şehridir, ona ne şüphe…
“Kudüs insanlığın onurudur.” Elbette sevgili kardeş ama evleviyetle İslâm âleminin.
“Kudüs işgalle, Mekke ve Medine ‘vesayet’le… Kudüs üzerinden yeni savunma hattı şarttır!” ikazıyla her zamanki gibi işaret fişeğini fırlatmış bir kardeşimiz. Ardından da “Tarihi peşinden sürükleyen adam, Kudüs ve Türkiye Ekseni!” yazısıyla cumhurbaşkanımızın ve ülkemizin Kudüs meselesindeki ehemmiyetini ortaya koymuş.
“İslâm dünyası Kudüs ile test ediliyor.” Ne kadar doğru… Allah bu imtihandan muvaffakiyetle çıkarsın. Ağabeyimiz, “İstanbul’dan Kudüs’e giden yolun haritası”nı da çıkarıvermiş. Allah ondan razı olsun.
“Celâl, Cemâl ve Kemâl yolculukları açısından Kudüs’ü anlamak-1-2” yazılarıyla hocamız Kudüs üzerinden adetâ bir seyr ü sülûk yaptırmaya çalışmış. Kudüs’ün mânâ veçhesini göstermeyi denemiş. Ne güzel etmiş… Sonra birdenbire cihad meydanına yalınkılıç dalmış: “Küresel bir İntifada başlatılmalı!” Eyvallah dertli hocam…
“Kudüs için ses vermek” lüzumunu hatırlatmak da neşriyat âleminin şirin ve efendi kalemi kardeşimize düşmüş. Evet, ses verilmeli. Dostları, dostların sessizliği yıkar.
Sâkit, münzevî ve derin kardeşimiz, içli metinlerin yazarı “Daima Kudüs”, “Elbette Filistin” demiş ve çok güzel demiş.
“Kudüs: Şimdi ne olacak?” suâline cevap aramış milletvekili muharririmiz.
“Türkiye’nin Kudüs stratejisinde kritik nokta” olarak İslâm ülkelerinin ortak askerî güçle müdâhale ihtimâlini yoklamış dâvâ yazarımız. Ah bir olsa!...
Şu yazıların da yanan ruhlardan kaynaklandığı apaçık değil mi?
Kudüs muvahhitler için Allah’ın bir hediyesidir
Kudüs işgal altındayken ben gülemem
Mirasımız, Kudüs için bir diriliş hareketidir
Gelecek program Kudüs’ün yeniden fethi
Bir kardeşimizin başlığı yazının sonu ve istikbâle selâm olsun:
Kudüs İslâm’ındır!