Güç savaşı, gizli örgütler, dünya düzeni, yenidünya düzeni, tanrı
imparatorluğu, aydınlanma, dünyayı gizli güçlerle idare etmek ve bu
dünyayı yönetmeye talip olan güçler, bu gizli güçler dünyayı
sömüren süper devletlerin kontrolündedir. Kapitalist, Siyonist
dünya, büyük para babaları, mafya babaları, uyuşturucu tüccarları,
silah kaçakçılarının para babalarının mekanizmasıdır. Bu mekanizma
dünyayı sömürü haline getiren merkezlerdir, patronlar, baronlar bu
dünyayı elde etmek ve insanlığı sömürü düzeni yapmak için ortaya
koydukları bir düzendir. Bunların beyin yıkama ve yönlen
çalışmaları yüz yıllardır devam ederek günümüze gelmiş ve son hız
devam etmektedir.
Dünyadaki tüm örgütlerin arka planında ve ana komanda odalarında bu
güç kaynakları vardır ve var olmaya devam edecektir. Bugünkü dünya
düzeni dünya da 13 ailenin kontrolündedir. Bu 13 aile şirketleri bu
güçlerin akıl hocalığını yapmaktadır. Bu akıl hocalığını dünyayı
sömürmek ve elde etmek uğruna yapmaktadırlar. Bu ailelerin kapital
ve sömürü havuzuna su taşıyan irili ufaklı dünya üzerinde daha bir
sürü iş adamı, işletmeci, bankacı, gazeteci, medya sahipleri,
sanayici, ilim adamı, papazlar, hahamlar, hocalar, şeyhler,
dervişler, üniversiteler vardır. En çokta dünyanın geri kalmış
ülkelerin yönetici ve liderleri bu işler alet olmakta ve onlardan
medet beklemektedir.
Bu yenidünya düzenini kuranlar genelde batılı ülkelerin gizli
güçleridir. Bu gizli güçler ülke yöneticilerini de teslim almış ve
kontrolünde tutmaktadırlar. Bu kuruluşların isimlerin her kes bilir
ve hakkında bilgi sahibidir. Bu derin yapıların ve örgütlerin
uzantılarını Ortadoğu ve Asya coğrafyalarında daha çok rastlamak
mümkündür. Bu yenidünya düzeni çalışmaları bu güne ait değildir.
Tarih derinliklerinden günümüze süre gelen çalışmalardır. Orta
çağda bu yenidünya düzen savunucularının ata babaları vardı, bunlar
Firavunlar, nemrutlar, krallar ve imparatorlardır.
İnsanlık tarihinin başından beri oluklar çift, biri nurlu ve biri
kirli olarak devam ede gelmiştir. Nurlu olukta insanlık için
rahmet, kirli olukta insanlık için şiddet, zulüm ve işkence olarak
devam etmiştir. Kirli oukta akan su kanlı olmuştur. Bu kirli
oluk’un ana kaynağı; silah, uyuşturucu ve kapital düşkünü insanlara
kaynaklık etmiştir. Temiz suyun ana kaynağı ilahi adalettir. İlahi
yasalar bu nurlu oluklarda yürüyenler için kaynak olmuştur.
Bu kirli kaynağın aracıları dünya’yı sömürmek ve insanlığı köle
yapmak için tüm güç kaynaklarını devreye koymuş ve koymaya devam
etmektedirler. Bunlar gücünü şeytandan almaktadırlar. Bunların
üstatları şeytan olduğu için elindeki araç ve gereçleri de şeytanın
oyuncaklarıdır. Bunların uğraş alında insanlığa huzur ve güven
verecek hiçbir plan ve projeleri yoktur. Bunların plan ve projeleri
sömürü üzerine kurgulanmıştır. İnsanlık yararına bir proje
sunmaların imkânı yoktur.
Bunların ağa babaları buna müsaade etmezler. Bunlar insan merkezli
değil kapital merkezli çalıştıkları için bunlar insanlık yararına
çalışmayı bilmezler. Dünyada bu şeytanı düşünce ve uygulamaların
arka planında dünyanın dev şirketleri vardır. Bunlar daha çok
kazanmak uğruna kendi çocuklarını bile yiyecek kadar vahşet
içindedirler. Dünyanın kuruluşundan beri Yahudi felsefesi dünyaya
yön vermeye çalışmış ve bu Yahudi felsefesinde insanlık ve insanı
değerler için sunacağı bir iyilik yoktur. Bu felsefe paraya,
kapitale ve sermayeye tapan ve onun uğruna insanlık dışı
cinayetleri işleyen bir sistem oluşturmuştur. Bu güne kadar
bunların verdiği savaşların ana kaynağında servet ve kapital yer
etmiştir.
Yüce peygamber bu servet ve kapital vampirleriyle yaşamı süresince
müşahede ettiği ve bunların insanlık için vereceği zararı gördüğü
için şöyle buyurmuştur; “Bir insan için tuzak olan üç şey için yüce
Allah’a sığınırım demiştir; servet, şöhret ve kadın(karşı cins)
bunların insanlık için hastalık noktası ve tehlikeli olarak
görmüştür. Bu sayılanların fazlası zarar ve azı kanattır demiştir.
Bunlara aşırı derecede sevgi insanı insan olmaktan çıkarır.
Peygamberlik döneminde bu para ve servet babaları yüce peygambere
büyük tekliflerle geldiklerinde bunları ret etmiştir. Sosyal adalet
savunucusu olmuştur. Yoksulun ve fakirin sesi olmuştur. Ekmeğini ve
gelirini fakır ve fukarayla paylaşmayı uygun görmüştür. Yaratılmış
ve indirilmiş ayetler ve insanın kendi kitabı bu üç şeye düşkün
olana açık delilerle karşı olduğunu belirtmiştir. Bu üç tuzağa
kapılmamak, düşmemek için yüce yaratan bize ayetleriyle ikazda
bulunmuştur. Bu ikazlar ayan beyan yapılmıştır. Bunların her
birinin kaide ve kuralını ayetlerle ortaya koymuştur. Ümmeti bu üç
şeyin hastalığına kapılmadan yaşamını sürdürmesi için kendisine
anahtar bilgiyi vermiştir.
Sünnettüllah bu üç tuzağa kapılmadan ve insan olarak yaşamımızı
sürdürmemizi istemiştir. Bu mesajı doğru anlayanlar gerçek insan
oldular, anlamak istemeyenler kâmil insan olamadılar. İki ayaklı
yaratık olarak yaşamını sürdürdüler ve öylece ruhunu teslim
ettiler. Bu günde aynıdır değişen bir şey yoktur. Bu insanlık dışı
davranış sahibi insanlar paylaşmayı bilmezler. Paylaşmayı sevenleri
yaşatmazlar. Bunlar aç gözlü ve doymasını bilmeyen iki ayaklı
mahlûklardırlar. Bunlar çok tehlikeli mahlûklar olarak dünyalık
biriktirmeye devam etmektedirler. Bunlar kendi elleriyle ortaya
koydukları servete tapmaktadırlar. Tüm tapınakları bunun üzerine
bina edilmiştir. Para ve servet uğruna yapamayacakları kötülük
yoktur.
Tüm peygamberler ve iyi insanlar sosyal adaletten, haktan, hukuktan
ve paylaşımcı olmayı ilke edinmişlerdir. Yüce yaratanın emir ve
mesajları da bu şekildedir. İnsanlık tarihinden beri hak olan dinin
ismi İslam’dır. İslam demek barış, huzur ve güven demektir. İslam
dinin son kitabı olan Kuran-ı Kerim ve onun peygamberi sosyal
adalet taraftarı olmuştur. Fakır ve fukaraya sahip olmuş ve kapital
dünyasına onları teslim etmemiş ve kendisi de aynı dünyaya sıcak
bakmamıştır. Onun şerefine gönderilen Kuran-ı Kerim zekât, sadaka
ve yardım konularıyla ilgili sayısız ayetler bize mesaj olarak
gönderilmiştir. Zekât, sadaka ve yardım konuları sosyal yaşamın bir
parçası olarak görülmüştür.
Yaratılmış ve gönderilmiş ayetler hak ve hukuktan yana olmuştur.
Hak ve hukukun tahakkuk etmesi için insanlar olarak ikaz edilmiş
varlıklarız. İnsan olarak yaşama bağlanma gücü ve yaşama dair olan
ihtiyaçların adil, dengeli, ölçülü dağıtılması için ilahi mesajlar
olarak birçok ayet gönderilmiştir.
Sosyal paylaşımcı, hak ve hukuktan yana olmayan insanlara karşı
savaş ilan eden yüce İslam ve onun temsilcisi yüce peygamber sosyal
adaleti tesisi etmek için gerektiğinde bu ilkeler uğruna ümmetiyle
birlikte savaşmıştır. Kuran ve sünnetüllah hak ve hukuktan yana
olmamızı istememektedir. Dünya malına aşırı bir sevginin insanda
açacağı felaketleri bize önceden bildirmiş ve bize sınır koymuştur.
Bu konulan sınırlar Kur’an ve sünnettüllah çerçevesinde olmuştur.
Buna uyanlar dünyada temiz fıtratlı ve buna uymayanlar kirli
fıtratlı insanlar olmuştur. Temiz fıtratlı olmak veya olmamak
insanın iradesine verilmiştir. Temiz fıtratlı olmayı becerene ne
mutlu demek gerekir.
Dünyada güç dengesini kapital ve servet üzerine kuranlar bu
hakikati görmez oldular. Kapitalist ve emperyal güç olmak
isteyenler bu ilahi mesajları dinlemezler ve dinleyenlere zarar
vermek için tuzak kurarlar. Sosyal paylaşımın olmadığı yerde sömürü
vardır. Sömürü varsa cehalet vardır, cehaletin olduğu yerde adalet,
hak, hukuk olamaz.
Dünya da sömürü ve kapitalist düzen kurmak isteyenlerin mutlaka
gizli bir ajandası vardır. Onlar açık toplumdan yana olmazlar. Açık
toplum olmak onların işine gelmez. Bunlar daima gizli örgüt ve
yapılardan medet bekleyen insanlar olurlar. Bunlarda alın teri ve
emek düşüncesi yoktur. Alın teri ve emek temiz toplumlarda ve temiz
insanların işidir. İnsanlığa fayda veren kurum ve kuruluşlar açık
ve anlaşılır kurumlardır. Açık toplumdan yana olan insanlar iyilik
ve güzelliklerden yana insanlardır. Kapalı toplumdan yana olan
insan ve bu insanların bağlı olduğu kuruluşların gizli bir ajandası
uygulayıcılarıdırlar. Bu gizli ajandanın insanlığa zarar verme
olasılığı büyüktür. Bu durumu normal ve günlük yaşama
indirgediğimizde aynı sonuçlar ortaya çıkar. Sözü ve özü net
olandan korkmamak gerekir.Sözü özü net olmayan insanlar daima zarar
vermeye meyilli insanlardır. Bunların kurdukları örgütler ve
şebeklerde aynı işlevi görme eğilimlidirler.
Asıl konumuz olan İlluminat’i ye dönersek bu derin dünya devleti
gerçekte insanlığa ne sunmaktadır. Sunduğu reçete insanlığa ne
kadar yarar getirmektedir? İnsanlık ne kadar bundan zarar
görmektedir? Bu soruları sorduğumuzda aldığımız cevap nettir. Oda
şu dur bu örgütlerin insanlığa sundukları bir faydalı bir iş
yoktur. Tam tersi insanlık için çok tehlikeli işler planlamaktadır.
Bu planladıkları işlerin arasında insan öldürmekte dâhil her türlü
kötülüğü uygun görmektedirler.
Dünyanın kuruluşundan beri insanlık birbirini öldürmekten artık
bıkmadı mı? Daha ne kadar birbirinin kanını içmeye devam edecektir?
Birileri buna dur demeyecek mi? Habil ve kabil hadisesinden beri
insanlık birbirini kırmakta, öldürmekte ve birbirinin kanını
içmektedir. Birbirini öldürmek uğruna gizli örgüt ve cemiyetler
kurmaya devam etmektedir. İnsanlık tarihinden beri bu insanlar
savaşları kutsal görmektedir. İnsanlık kendi neslini yok etmekten
ne zaman vaz geçecektir.
İkinci dünya savaşı sonrası insanlığı yok eden savaşların yönü
değişti. Devletler birbirini yok etmek için cepheden cepheye
çıkmıyor ve kurmuş oldukları gizli örgütler marifetiyle rakibini
yok etmektedir. Bunun adına savaş değil bunun adına ise;
illuminat’i, gizli ajanda, gizli güç devleti denilmektedir. Bu
gizli güç devlete derin devlet diyenlerde vardır. Bu gizli güç
devletleri insanlığın huzur ve güvenini yok eden güçler olarak
insan zihni üzerinde güç kuruyor ve zihin kontrolü yoluyla insanlar
üzerinde hâkimiyet de kullanmaktan geri durmuyorlar. Zihin kontrol
insan mühendisliğinin yeni ve taze konuları arasında yer
almaktadır.
Zihin kontrol faaliyeti insanımıdır, değil midir? İnsanlığın ne
kadar faydasına olan şeylerdir? Zihin kontrolün İnsanı yok sayan ve
insanları öldürmeye başlayan güçlerin bu gizli ajandalarla ne
derece ilgi ve alakası vardır? Dünyanın birçok coğrafyasında insan
ölümleri ve özellikle İslam dünyasındaki insan ölümlerinin
sebeplerine baktığımızda bu gizli güç ve ajandaların etki
alanlarının çok geniş yer tuttuğunu biliyoruz. Bu derin yapıların
devletlerarası ve insanlar arası ne derece etkin rol oynadıklarını
bir insan olarak bilmek gerekir diye düşünmekteyim. Dünyada bu
gizli güçlerin iç içe girmiş olması insanlığa ne kadar zarar
verdiğinin farkında olmak insanı değil midir? Yoksa “Bana değmeyen
yılan bin yıl yaşasın” mı diyeceğiz. Bu değmeyen yılan bir gün bize
değecektir. Bu gizli güçler tarafından alınan kararlar insanlığa
savaşlar olarak yansımaktadır. Bu işkence ve savaşlarda çocukları,
yaşlı insanları, kadınları, mazlum ve yoksulları ne derece
etkilenip ve yok etmektedir? Bu gizli ajanda sahipleri ve servisler
nedense hep fakır, fukara, dar gelirli, mazlumların üzerine kin ve
nefretlerini icra etmektedirler.
Bu gizli güç ve gizli ajanda sahipleri ülkelerin bağımsızlıklarını
hiçe saymaktadır. Bağımsızlıkları yok olan ülkelerin insanları her
an ölmeye mahkûm durumdadır. Bağımsızlıkları olmayan ülkeler bu
gizli ajan grupların teşvik ve telkinleriyle birbirini öldürmekten
çekinmemektedir. Bu öldürmeler çoğu zaman din formatlı olmaktadır.
En tehlikelisi de bu olmalıdır. Çünkü din uğruna işkence ve ölümler
işlenmiş olması çok büyük yaraların açılmasına neden
olmaktadır.
Bağımsızlığı olmayan ülkeler kendi başına insanın faydasına karar
almaları da mümkün olmamaktadır. Bu gün İslam coğrafyası bu durumu
her gün yaşamaktadır. Bunu başka bir sebebi bu ülkelerde yetişen
insan profili özgür kafayla yetişmiyor. Özgürlüğün tadını tatmadan
yetişmemektedir. Birey olamadığı için kendi başına karar vermede
etkin olmadığı için daima bu gizli ajan grupların etkisinde
kalmaktadır. Bu gizli ajandalara alet olarak kendi insanına maddi
ve manevi zarar vermektedir. Bazı sözde Müslümanlar fakat hakikatte
İslam dinin gerçeklerinden bihaber yaşayan birçok insanlar şiddet
ve cinayet işlemede gayri Müslimleri bile birçok konuda geride
bırakacak kadar şiddet ve işkencede ileri gitmişlerdir. Bir İslam
toplumu kedini sorgulaması gerekmez mi? Bence sorgulaması gerekir.
Bu şiddet ve vahşetin sebeplerini bulmak durumundadır. Bunun arka
planda kimlerim var olduğunu, kimlerin emir verdiğini ve kimlerin
akıl hocalığı yaptığını bilmek her insanın görev ve sorumluluğu
olarak görülmelidir.
Bir İslam beldesi ve coğrafyasında vuran Allah ve vurulan Allah
diyorsa İslam bunun neresinde diye sormak gerekmez mi? Bu İslam
toplumu ne zamana kadar gayri Müslimlerin kasalarını doldurmak ve
para babalarına bütçe oluşturmak için birbirini öldürmeye devam
edecektir? Bu İslam ülkeleri kendi aralarındaki çelişki ve
savaşları sürdürdükçe bu para babaları, baronlar, kapitalistler ve
emperyal güçlere yem olmaya devam edeceklerdir. İslam dünyası algı
metodundan değişiklik yapmadıkça bu gizli ajan grup ve ajandalardan
sopa yemeye devam edecektir.
Eğer akıllı bir insan isek “Bir insan bir delikten iki defa
ısırılmaz” sözünden ilham almayacak mıyız? İnsanlık Yüce kitabına
uygun doğru yolu ve istikameti ne zaman anlamaya ve idrak etmeye
başlayacaktır? Bu insanlar ve ülkeler; servet, para hırsı uğruna ne
zamana kadar biri birlerini dövmeye devam edeceklerdir.
Özellikle İslam coğrafyasındaki insanlar ve devletler yer altı ve
yer üstü zenginlikleri ne zaman kendileri işletecek ve adil
paylaşıma geçecektir. Bu zenginlikleri işletememiş olmaları ve
başkaları tarafından işletilmiş olması bu gibi büyük belaları
başına sarmaktadır. Kendi öz kaynaklarına sahip çıkmadıkça ve öz
kaynaklarını başkasına peşkeş çektikçe bu bela ve musibetlerden
kurtulmasının imkânı yoktur. Çoğu zaman bu bela ve musibetlerin
kaynağını anlamaktan bile acizlik içindedirler. Bu İslam toplumu
hac ve umre paralarına bile sahip olmamaktadır. Bu para kaynağı
dünyadaki süper güçlerin eline geçmektedir. Bu para kaynakları
aynen petrol gibi kapitalist ve emperyal güçlerin elinde güç
kaynağı oluşturmaktadır.
Bu para kaynakları daha sonra İslam dünyasına silah, uyuşturucu
olarak geri dönüyor ve kendilerini vuruyor. Bugün dünyanın akıllı
insanlarının icat ettikleri internet ve sosyal medya aracılığıyla
algı oluşturmakta ve bu oluşturdukları algıyla dünyaya düzen ve
intizam vermektedirler. Oturdukları yerden uzaktan kumandayla
dünyadaki para ve kapitallerini kontrol altına alıyor ve
zenginliklerine zenginlik katmaktadırlar. Oluşturdukları algı
yoluyla dünyadaki birçok ülkenin eğitim öğretim kurumlarına yön ve
yöntem aşılamaktadırlar. Bu işleri bedava değil bir servet
karşılığında yapmaktadırlar. İslam dünyası ve Asya dünyasını deneme
tahtası olarak kullanıyorlar.
Dünyanın eğitim öğretim kurumları gizli ve aşikâr bu güç dengelerin
teşvikiyle yönlendirilmektedir. Dünyada her konu bu gizli güç
dengelerin elinde şekilenmektedir. Dünyanın nüfusu, gıda maddeleri,
tarımı, ticaretini, yer üstü ve yer altı zenginlikleri, ilaç
sanayisi, sözün kısacası insanlık için ne varsa hepsini kontrol
altında tutan illuminat’i vardır. Bu derin yapı her şeyi kendi
menfaat ve yararına kullanmak üzere plan ve projelerin
yapmaktadır.
Birçok yeni plan ve projelerini bu coğrafyalarda uygulamaya
koyuyorlar. Bizde zannediyoruz ki bizi çok sevdiklerinde bunu
yapıyorlar. Hiç alakası yok bizi deneme tahtası olarak
kullanıyorlar. Bu emperyal güçler, gizli ajandalar ve gizli
örgütler bize ait olanı bize tekrar satmakta ustadırlar. Bizim olan
servetimizi bize faizle vermekte ustadırlar.
Bütün enerji kaynaklarının Asya ve İslam coğrafyasında olduğunu iyi
bildikleri için bu coğrafyalarda yaşayan insanlar kuşatılmış
durumdadır. Bu coğrafyalarda yaşayan insanlar kendi içinden ve
dışarıdan düşman kuşatması altında inim inim inlemektedir.
Birbirini yemek için gizli ajan grupları ve bu ajan grupların gizli
ajandaların ajandalarına mahkûm kalmışlardır. Bu ajandalarda yazılı
tüm düşmanlık tohumlar bu insanların üzerine bırakılmakta ve her
gün kavga ettirilmektedir. Asya ve Ortadoğu coğrafyasında yaşayan
Bizleri yeteri kadar gruplara ayırmışlardır. Bu gruplaşmanın gereği
olarak kendi aramızdaki kavga, tartışma ve savaşlar onların
iştahını kabartmaktadır. Bir ülkede sosyal kurum ve kuruluşlar,
dernekler ve sendikalar birlik ve beraberlikten yana değilse
kavgadan yana iseler daha başka kavga kaynaklarına ihtiyaç var
mıdır? Bu gizli örgüt ve gizli ajanda sahipleri bizim kendi
aramızdaki kavgaları sürdürmemizi daima teşvik etmektedirler. İşte
bu yenidünya düzeni ve küresel güçler sahipleri bize neleri
uyguladığının farkına olmazsak üzerimizde daha çok çalışma
yapacaklardır. Bu yaptıkları çalışma bizi bölmeye ve parçalamaya
yönelik olması muhtemeldir. Bunu anladığımız andan itibaren karşı
proje geliştirecek ve kurtuluşumuza vesile olacak çözümler üretmeye
çalışacağız. Bunun olması için aydınlanma çağımızı yeni baştan
gözden geçirmek ve nerelerde hata yaptığımızı görme zamanı
gelmiştir.
Sosyal kurum ve kuruluşlarımızı yeni baştan bir gözden geçirmenin
zamanı gelmiştir. Sosyal kurum ve kuruluşların kavgadan yana
olmaması için açık toplum haline getirmemizde yarar vardır diye
düşünmekteyim. Dernekler, vakıflar, sendikalar, partiler, cemaatler
kendini sorgulamalıdır. Bunlar birbirini dinlemelidir. Bunların
İktidar hırsı bu insanımızı sıkıntıya sokmakta ve toplumumuzun
çözülmesine neden olmaktadırlar. Bu sosyal kurumların toplumuzu
çürütmeye hakkı yoktur. Çürüyen bir toplumu ayakta tutmak kolay
değildir. Bu denereje olmuş bir toplumu verimli kılmak kolay
değildir.
Toplumlar sivil toplum örgütleri ve dinamikleri birbiriyle kavgalı
olmasının altında yatan sebeplerine bakmak durumundadır. Bu sivil
toplum örgüt ve kurumlar birbirinden insan gücü çalmak içinde
oldukları ve bunun yerine insanlık adına güzel ve hoş işler
yapmaları daha doğru bir davranış olacağını bilmeleri gerekir.
Birde bu sivil toplum örgüt ve kurumlar devleti ele geçirmekte
yarışa girmişse oda ayrı bir sorundur. Bu sivil toplum örgüt ve
kurumlar devleti ele geçirmek yerine devleti birlikte yönetmeyi
daha akılcı bir davranış olarak görülmelidir. Birbirimizi yok
sayarak bir yerlere varmamız ve mutlu olmamız mümkün değildir.
Asıl konumuz olan konuya dönersek; dünyanın dev şirketleri birlikte
dünyayı sömürmek için gizli ajandalarını ve örgütlerini derin
yapılar bu dünyayı paylaşmakta bir an olsun geri duramamaktadırlar.
Aynı gizli servis ve ajan grupları Asya ve Ortadoğu coğrafyasında
yer alan bizler içinde elzem değil midir? Ebetteki düşmanın
silahıyla silahlanmak gerekir. O halde biz neden aynı yolu
izlemiyor ve birbirimizle kavga ederek ayrışmayı seçiyoruz. Kendi
cemaatimizi, sendikamızı, derneğimizi, vakfımızı ve partimizi ileri
sürerek kavgadan yana oluyoruz. Demek ki dünyanın gelişmiş
ülkelerin tersini işler yapmaktayız. Bizde kurduğumuz sivil
örgütler yoluyla haklımıza ait değerleri ayakta tutmak için
kendimize ait ajandalarımız olmalıdır. Biz sömürü üzerine değil
sosyal paylaşımdan yana, adil, hak, hukuk içinde kalarak
kaynaklarımızı kendi yararımıza kullanmayı bilmeliyiz. Dünyanın
derin devleti kendi toplumuna bunu yapmaktadır. Biz bunu yaparsak
bu derin güçlerin farkında olursak toplum olarak insanımız yararına
birlikte yaşamayı öğrenecek ve ülkenin zenginlik ve bolluk
kaynaklarını birlikte paylaşarak mutlu bir yaşamın sistemin
olmasını sağlamış olacağız.
Hakça bölüşmenin olduğu yerde adalet, hak, hukuk var olacaktır. O
zaman doğrunun tarafı olacak ve hukuksuzluğu birbirimize reva
görmekten geri duracağız. Adil paylaşımdan yana olmayan, fakır ve
fukaraya bakmayan, onların ihtiyaç ve taleplerini yok sayan bir
sistemin taraftarı olmayı seçenler kalıcı sistemleri kuramazlar.
Büyük bir adaletsizliğin, hukuksuzluğun tarafı olmakla günahkâr bir
toplum olma yolunda olmak demektir bu da bize sıkıntı ve eziyet
verecektir. Bu gün İslam dünyası bunu fazlasıyla yaşıyor.
Yüce Allah yaratılmış ve gönderilmiş ayetlerinde birbirimizi
sevmeyi, saymayı, kardeş olmamızı. Bu kardeşliğin İslam kardeşliği
olması gerektiğini, mümin olmanın şartı bu olduğunu söylediği halde
biz bu mesajı anlamamış ve tefrika içinde olmayı ve tefrikadan
rahmet bekler duruma geldik. Asya ve İslam dünyasındaki zenginlerin
İslam ve Kur’an yaşamına uygun davranış içinde olmadıklarına şahit
olmaktayız. Bunların dünya kapitalistlerinden farkı olmadığını ve
dar gelirli ve orta sınıfın üzerinde hâkimiyet kurduklarını, hak,
hukuk, adalet ve dürüstlükten yana olmadıklarını görmekteyiz.
Bunların aşırı para kazanma hırsı, kapital toplama hırsı, servet
edinme hırsı bize zarar vermekte kalmamakta ve bizi birbirimize
düşman etmektedir.
Dar gelirli, orta sınıf ve emeğiyle geçinmeye çalışanlar bunun
farkında bile değildir. Farkında olsa birlikte mücadelesini verir.
Birlikte mücadele verme kültürü yok olmuştur. Bu illuminat’inın
insanlığa sunduğu ahlak pek güzel ve hoş bir ahlak değildir. Etik
değerleri yok sayan ve insanlık dışı yol ve yöntemi bize sunan
derin güçlerin devletidir. Bu derin güçlerin devleti insanlığa
zarar vermektedir. Dünyada adil ve hakça paylaşıma zarar
vermektedir. Bu derin yapı daima fakir ve fukarandan alıp
zenginlere veren bir yapıdır. Bu yapı emek ve alın teri düşmanı bir
yapıdır. Bu yapı şeytanı bir yapıdır.
Bu yapı sömürü düzeni yapısıdır. Bu yapı zenginin daha çok zengin
olması, fakirin daha çok fakir olma yapısıdır. Bugünkü dünyada
verilen kavga ve savaşlar bu derin yapıların insanlık dışı davranış
ve tutumları yüzündedir. Bu derin yapılar temiz, insaflı ve
vicdanlı insanların çoğalmasıyla ortadan kaldırılmasına vesile
olacaktır. Bu derin yapının sahipleri ve küresel güçler dünyadaki
zeki ve akıllı insanları kendi kontrolü altına alarak başka bir
sistemin ortaya çıkmasına engel olmaktadır. Bu yolla dünya da zeki
insanların zekâsını kendi sistemlerine kan alize etmektedirler.
Dünyada ne kadar zeki insan varsa onları götürüyor ve onların
zekâsını, bilgisini kendi gizli ajandaların ve gizli örgütlerine
hizmet ettirmektedirler.
Yukarıda sözünü ettiğim derin yapı ve devletler Asya ve İslam
dünyasının yer altı ve yer üstü zenginliklerini sömürdükleri gibi
zeki insanın zekâsını da sömürmektedirler. Bu zeki insanların
sayesinde her ülkenin özelliğine uygun plan ve projeler ortaya
koyarak bu ülkeleri sömürmeye devam etmektedir. Dünyanın gizli
derin devlerin farkında olmak ve onlara karşı karşı hamle ortaya
oymak için zeki, akıllı olmak sorumluluğumuzdur. Aklını ve zekâsını
kullanabilen insan potansiyeline ihtiyacımız vardır. Bu insan
potansiyelini kim yetiştirirse dünyayı daha iyi okuma imkânına
sahip olacaktır. Asya ve İslam dünyasında yaşayan insanlar dernek,
vakıf, sendika, siyasi parti ve düşünce ayrımı yapmadan akıllı ve
zeki insanlara plan ve proje yapmaları için fırsat vermelidir.
Birbirimizi yemektense dünya nimetlerini birlikte yemek daha huzur
vereceğini bilmek durumundayız. Burada tam yeri gelmişken bir sözü
burada söylemek işin mihenk taşı olacaktır. “ Batılılar dünyayı
yer, doğu dünyası insanı birbirini yer” burada doğu insanından
kasıt doğu ve gelişmemiş toplumları ifade etmektedir.
Dünyadaki derin yapıları ve ajandaLARI öğrenmek ve onlara karşı
önlem almak geleceğimiz açısından önem arz etmektedir. Derin yapı,
dünya derin devletini keşfetmez ve ona teslim olursak ruhen,
fikren, zihnen sağlıklı olmamızın imkânı yoktur. Bu derin yapıların
ve ajandaları olduğundan daha güçlü gösterme hastalığına kapılmamak
için bu yapıların hile ve desiselerinden korunmak de önemlidir.
Bunun yolu iyi eğitimli insanları yetiştirmekten geçmektedir. İyi
eğitilmiş insan gücü bu yapıları anlayacak ve buna göre önlem
almayı bilme gücüne ulaşacaktır.
Dünyanın bu derin devleti para ve servet için mazlum devletleri ve
insanları birbiriyle kavga ettirmek zorunda mıdır? Bunu yapmadan
daha temiz bir para ve servet kazanmayı bilmez mi? Bu derin devleti
kuranlar insanlıktan nasibini almamış mıdır? Dünyanın bu derin
devleti kuranlar bizim gibi duygusal olmak zorunda değillerdir. Bir
gerçek vardır oda şudur; para, servet, silah satışları ve
uyuşturucu tüccarlığı devam ettiği sürece bu derin devlet acımasız
davranmaya devam edecektir.
İnsanlık bir taraftan mehdi veya Mesih beklerken diğer taraftan
birbirini yok etmeye devam etmektedir. Bu insanlık boşuna kurtarıcı
beklemesin her insanın şeytanı ve kurtarıcısı içinde saklıdır.
Şeytanı duygu ve düşüncelerini kapalı tutarsa rahmani duygu ve
düşünceleri devreye girecek ve huzur bulacaktır. Şeytanı duygu ve
düşünceler insanlık için hayır getirmez. Şeytanı duygu ve
düşünceler ilahi adalete terstir. Şeytanı duygu ve düşüncelerde
kıtlık vardır. Rahmani duygu ve düşüncelerde bolluk ve zenginlik
vardır. İnsanlık için yararlı işler yapanların amel defteri daima
açık ve sürekli sevap yazılmaya kurgulandığı bir hakikattir.
Şeytanı duygu ve düşüncelerle insanlığa zarar verenlerin de amel
defteri açık olacak ve onların hanesine günah yazılmak üzere
kurgulanmıştır. İnsanlığı harap etmek ve insanlığı yok etmek üzere
kurulan tüm sistemlerin mutlaka bir gün sonu gelecektir.
Bu kısacık dünya yaşamında dünyanın bu derin devleti insanlığa
hizmet sunsa insanlık birbirini kırmadan yaşamını sürdürse olmaz
mı? Demek ki bunu düşünmüyor ve bu şekilde bir hedefleri yoktur.
Bütün kırgınlıkların ve bozgunlukların kökeninde kin ve nefret
tohumları vardır. Bu âdemin çocukları kin ve nefretle yaşadıkları
takdirde kavgalar, dövüşler ve savaşlar olacaktır.
“Rabbin meleklere demişti ki: Ben muhakkak çamurdan bir insan
yaratacağım. Onu tamamlayıp, içine de ruhumdan üfürdüğüm zaman,
derhal ona secdeye kapanın! Bütün melekler toptan secde ettiler.
Yalnız İblis secde etmedi. O büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu.
Allah, 'Ey İblis! İki elimle yarattığıma secde etmekten seni men
eden nedir? Böbürlendin mi, yoksa yücelerden misin?' dedi. İblis:
'Ben ondan hayırlıyım! Beni ateşten yarattın, onu çamurdan
yarattın.' dedi.”(1)
O günden beri insanlık iki ayrı durum yaşamaktadır. Secde edenler
ve etmeyenler. Allah’a tam anlamıyla teslim olanlar ve Allah’a
teslim olmayanlar olarak devam etmektedir. Allah tam teslimiyet
gösterenler davranışlarında insanlık dışı davranmayı günah sayar ve
kötülüklerden uzak durular. Allah teslim olmayanlar ise kötülük
yapmaya devam ederler. İnsanlığın yararına değil zararına plan ve
proje yapar insanlığın helak olmasına ortam hazırlarlar.
İlluminat’i yani derin yapılar ve mafyavari zararlı faaliyetlerin
temelde insanlığa zarar veren çalışmalar vardır bunu kimse inkar
edemez. Her insan biraz insanlığını hatırda tutsa ve insan olarak
yeryüzü meleği olduğunu hatırlasa bütün kötülüklerden uzak durursa
en kutsal varlık olduğunu ve meleklerin kendisine secde ettiğini
bilecek ve insanlığa faydalı işler sunacaktır. İçinde yaşadığımız
dünyanın buna ihtiyacı vardır. İnsanlık böyle kötü işleri yapmaya
devam ederse sonunu hazırlar ve dünyayı kendine cehennem yapar.
Bugün dünya insanlık için cehennem olmak üzeredir. İnsanlar
insanları boğazlamakta çekinmemektedir.
Bu insanlık bu derin yapılarla zulüm ve işkencelere devam ederse
yüce Allah’ın gazabı yakın olmaz mı? Bütün semavi dinlerin
kitaplarında yasak olanlar insanlığın zararına olan yasaklardır. Bu
yasakları çiğnemekle insanlığı bu noktalara taşımıştır. İnsanlığın
yaşam alanı her geçen gün daralmaktadır. Dünya yaşanmaz hal almak
üzeredir. “Zalimin zulmü varsa mazlumun yalvarışı vardır” Bu
yalvarış mutlaka yerini bulacaktır. Bu yalvarış yüce yaratana
yetişecektir. O zaman zalim belasını bulacaktır. Tarih boyunca
zalim uzun süre zulüm yapmaya zaman bulamamıştır. Nemrud’unda zulüm
planı ve projesi vardı fakat Hazreti İbrahim’e tesir etmedi. Onun
ortaya koyduğu dağlar gibi yığılı ateş Allah dostu o yüce
peygamberi yakmadı ve o ateş gül bahçesine döndü.
Bu Müslümanlar Hazreti İbrahim’in milletinde olduğuna göre mutlaka
bir gün bu illuminat’i bozguna uğrayacaktır. Bunun bozguna uğraması
için insanların iyilikten yana olması ve kötülüğü ret etmesine
bağlıdır. İslam dünyası bu illuminat’i ve derin yapılardan zarar
görmektedir. Peki bu derin yapıların sahip olduğu devletlerin
halkları rahat bir yaşam sürdürmekte midir? Onlarda en az İslam
dünyası kadar tehlike altında yaşamlarını sürdürmektedirler.
Onlarda büyük zarar görmektedirler. Onlarda büyük sıkıntılarla
boğuşmaktadırlar. Çünkü bu derin yapıların arkasındaki dev
şirketler, para babaları, silah tacirleri ve uyuşturucu baronları
kazanç hırsı uğruna bunları da savaşlarına alet etmektedirler. Bu
derin yapılar yaşamlarını sürdürmek uğruna gerekirse çocuklarını
bir bir yemekten geri durmadıklarını daha öncede belirtmiştim.
Peki, bu uzayda yaşama sıkıntılı hal almışsa bu baronları tespit
etmek ve bunlara insanlık adına karşı durmak mümkün değil midir?
Bence mümkündür. Önemli olan insanlıkta birleşmek ve insanlığı
yaşatmak için hedef birliği yapmaktan geçmektedir. İnsanlık bunun
için bir araya gelmezse kendi kendini yok edecek ve içinde yaşadığı
uzay bir gün insansız kalacaktır. İnsansız bir uzayın ne anlamı
vardır. Bu içinde yaşadığımız uzay insanla, canlılarla ve
cansızlarla güzel ve yaşanır bir dünyadır. İlluminat’i ve derin
yapılardan sadece insanlık değil diğer canlı ve cansız varlıklarda
en az insanlar kadar zarar görmektedirler.
İnsanın insana zarar vermemesi için yüce Allah tüm kutsal
kitaplarında insanı ikaz edici ayetler göndermiştir. Bu ayetler
peygamberler aracılığıyla insanlığı ikaz için indirilmiştir. Bu
ayetlerden bir iki tanesini bu noktada ele almak ve düşünce
derinliği ortaya koymak insan olarak görev ve sorumluluğumuzdur.
“Ey bütün insan kümeleri, sizleri bir tek kişiden yaratan sonra
ondan eşini yaratıp ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten
Rabb’inize karşı gelmekten sakının! O Allah’a karşı gelmekten
korkun ki siz O’nun ve rahîmlerin (akrabalık) hürmetine
birbirinizden isteklerde bulunursunuz. Şüphesiz ki Allah,
üzerinizde gözcü bulunuyor.” (Nisâ 4/1) “O, öyle bir yaratıcıdır ki
sizi çamurdan yarattı, sonra bir eceli (ölüm zamanını) takdir etti.
Bir ecel de (kıyamet günü) O’nun katında adlandırılmıştır. Sonra da
siz hâlâ şüphe ediyorsunuz.” (En’âm 6/2)
İnsanın DNA ‘sı iyi işleri yapmaya meyilli olmalıdır. Kötü işleri
yapmaktan kaçınacak beceri ve karaktere sahip olmalıdır. Bu temiz
fıtratı korumak ve temiz bir fıtratla insanlığa hizmet etmek zor
iştir. Zoru başarmak her insanın yapacağı bir iş olamamakla
birlikte iyilik ve güzellik tarafı olmak işimizi kolay kılacaktır.
Düşünce ve fikir temiz olursa icraatta temiz olacaktır. Düşünce ve
fikir kirli olursa icraatta kirli olacaktır.
Hz. Peygamberin (S.A.S.), "Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar.
Sonra, anne-babası onu Hıristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar."
hadisini nasıl yorumlarsınız? Yani yaratılışta haksız bir durum
yoktur. İnsanoğluna bir de irade verilmiştir. Bu irade kötü veya
iyi işleri yapmaya uygun olarak yaratılmıştır. İyilik taraftarı
olanlar iyilik ve kötülük taraftarı olanlar kötülük yapmaktadırlar.
Dünyadaki bu derin yapılar iyilik yapmak isterlerse iyilik yolu
açıktır. Fakat bunlar iyilik değil de kötülük üzere kurgularını
kurdukları için insanlığa zarar vermekten zevk alan insanı
yaratıklar olmuş ve yeryüzü meleği yerine yeryüzü şeytanı olmayı
düşünmüşlerdir. Bu Zararları kendilerine kat be kat dönecektir.
İlahi mesaj bu yöndedir. Bunlar iyilikte yarışmaz ancak kötülükte
ve insanlığa zarar vermekten yarışan insan kırıntıları olmayı
sevmişlerdir. Bu yol onlara aydınlık ve huzur vermeyecektir. Onlar
yüce yaratanın gazabına uğrayacaktır. Onların bu düşmanlıkları ile
yok olan insanlar mazlumlarsa ve zulme uğramışlarsa yüce Allah
onlarla beraber olacaktır. Zalimlerin dostları ise şeytanlar
olacaktır.
Dünyadaki gizli ve aşikâr örgütler, gizli ve açık ajandaları
insanlık için çok sıkıntılı işler yapmaktadırlar. Sayısız ilim ve
irfan adamını bu sıkıntıların yaratılmasında alet ediyor ve buna
mesai harcamaktadırlar. Dünyada beyin insanları labotuarlarda
çalıştırarak deneyler, buluşlar bu deneyler ve buluşlar sonucu
insanlık için zarar verici ilaçlar, gıdalar, virüsler üretmekten
geri durmuyorlar. Ürettikleri kimyasal silahlar, gıda terörü ile
ilgili çalışmalar işin cabasındır. Bu örgütler kendi başına bunları
üretmiyor arakalarında süper güçler ve güç dengeleri vardır. Bu
yapılan çalışmalar çoğu zaman insanların ölümüne sebebiyet
vermektedir. Dünyanın birçok şirket ve işadamları grupları bu
konudaki sessizliklerini ve hiçbir şey yokmuş gibi
davranmaktadırlar. Dünyadaki bu gizli ajan grupları ve yukarıda
sözü edilen dünyanın devleti insanın faydasına olmayan bu
çalışmalar dur dememektedir.
“Hayırsız ilimden yüce Allaha sığınmak gerekir” felsefesi bu
noktada hiç mi hiç çalışmadığı gibi yeryüzündeki canlı varlık
içinde en çok kendi nesline düşmanca davranan tek varlık insandır.
Yenidünya düzeni savunucuların harcı ve yakıtı insanları bölmek ve
parçalamak ve buradan büyük dev şirketlere bir çıkar sağlamak
olduğu apaçık ortadadır. Dünyada gücünü elinde tutan bu dev
şirketler dünyadaki yer üstü ve yer altı kaynakları sömürmek için
her türlü vahşeti insanlık için uygun görmektedirler. Ülkeleri ve
insanları bölmek ve birbirine kırdırmak için ayrılık tohumu ekmeye
devam etmektedirler. Özellikle Asya ve Ortadoğu coğrafyasındaki yer
üstü ve yer altı kaynakları almak için tüm düşmanlık tohumları bu
bölgede ortaya konulmaktadır. Günümüz dünyasında vatan savunması
sadece silahlı savunmayla olmuyor. Bunu Asya ve İslam dünyası bir
türlü anlamıyor ve anlama imkânı yok gibidir. Çoğu zaman silahla
sonuç alma çabası tek başına yeterli değildir. Yetmediği için de
dünyanın süper güç devletlerin kontrolünde biraz önce sözünü
ettiğim tüm savunma kaynaklarına ek olarak bu derin yapılar silahlı
kaynaklardan daha etkili güç olarak kullanılmaktadır.
Bu süper güç kaynakları bilim, teknoloji ve bilgisayar teknolojisi
sayesinde dünyaya birçok kaynaktan bilgi toplama sistemin kurmuşlar
ve bu toplanan bilgiler” Tin- Tank “ kuruluşlarında değerlendirmesi
yapılıyor ve kendi ülkeleri için çözüm üretiyor ve sömürmek
istedikleri ülkeler içinde düşmanlık ve kavga artırıcı çalışmalar
ortaya koymaktadırlar.
Dünyanın bu derin yapı ve devletleri teknik, teknoloji, bilgi
hâkimiyeti olan ve tüm güçlü beyinleri göç almak kaydıyla onlara
çalışma ve üretme imkânı sağlamaktadırlar. Bu günkü dünyada teknik,
teknolojik ve bilimsel çalışmaları ortaya koyamayan ülkelerin
insanları değişik şekillerde köle düzenine getirilmektedir. Kendini
geliştiremeyen insanlar ve o insanların bağlı olduğu devletlerin
nasıl yok olup gittikleri Anadolu uygarlıklar müzelerinde
görmekteyiz.
Dünyada bu gizli ajandası olan derin yapı ve örgütler yok etmek
istedikleri ülkelerin nüfus yapıları üzerinde de çalışma
yapmaktadırlar. Ülkelere ait insan nüfusunu azaltmak ve insan
potansiyelini azaltıcı faaliyetleri arasında insanın zararına olan
değişik virüsler üretmekten geri durmadıklarını görmekteyiz.
Bunların bazıları kuş gribi, domuz gribi, Ebole gibi virüsüler ilk
akla gelenlerdir.
Tüm semavi dinlerde yaşam dokunulmazlığı kutsal olduğu halde ve
dünyadaki tüm devletlerin anayasalarda kişi dokunmazlığı kutsal
olduğu halde çoğu zaman bu ihlal edilmektedir. Bu gün üretilen tüm
kimyasal ve biyolojik silahlar insanlığı tehtid etmektedir. Dünyayı
yönetmeye talip olan ülkeler bu konuda iyi niyetli olmadıklarına
zaman zaman şahit olmaktayız.
Dünya sağlık örgütü bu konularda neden sessiz kaldığının sebebini
hepimiz biliyoruz. Bu örgütlerdeki rol oynayan ülkelerin insanlık
için iyi şeyler üretemediğinin göstergesidir.
Bugünkü dünya da ırkçılık faaliyetlerinin hat safhaya çıkmış olması
olayı daha karmaşık hale getirmiştir. Dünyadaki tüm ekonomik ve
sosyal krizleri bu gizli ve aşikâr olan örgütler körüklemektedir.
Gelişmekte olan ülkelerin insanlarını cahil bırakmak ve bu
insanların ülkelerine gerçek anlamda hizmet sunmamaları için iç
kavgalar, iç çatışmalar ve iç savaşları kışkırtmaktadırlar.
Bu gizli ve aşikâr örgütler Asya ve Ortadoğu ülkelerini bir
laboratuar olarak kullanmaktadırlar. Gelişmekte olan ülkelerin
insanlarını emek karşılığı yeterli düzeyde yaşamların ihtiyaçlarını
karşılamaması için sıkıştırmalar yapmaktadırlar. İnsanları vergi
yükü altında ezilmesi için hatalı ekonomik reçellerin uygulamasını
uygun görmekte geri durmuyorlar. Ülkelerin insanları faiz, borsa ve
döviz kıskacında ezilmektedirler. Birçok ülke her yönüyle kuşatma
altında tutulduğu gibi ekonomik kuşatma daha ağır olmaktadır.
Asya ve Ortadoğu ülkelerinde sınır ihlalleri ve insan hareketleri
aşırı olmasının nedeni milli ve dini değerlerin yok edilmesi ve
insanların amaçsız hale getirilmesi için planlı ve projeli
çalışmalar bu sayılan örgütlerin kontrolünde sahneye
konulmaktadırlar.
Bu örgütlerin bazıları İslam adı altında İslam ülkelerindeki
insanlara saldırmakta ve bu insanları İslam adına öldürmüş olması
manidardır. Bu noktada iki şey gerçekleştirilmek istenmektedir;
İslam’ı vurma, kırma, insan düşmanı ve şiddet dini olarak sunmak ve
insanları bu dinden uzak tutma hedefidir. İkincisi ise bu
ülkelerdeki insan potansiyelini, öz değerleri, tarihi kökleri ve bu
toplumları ayakta tutan ne varsa onları yok etmektir. İslam
ülkelerinde yaşayan insanlara korku ve endişe yaşatmaktır.
İslam’ı ülkelerdeki kutsal değerleri yok etmek onların hedefidir.
Bunlardan bazılarını söyleyecek olacak olursak; tarihi camiler,
türbeler, kütüphaneler ve Kâbe gibi kutsalları yıkmak
hedeflerindedir. Kutsal olan Kâbe de dâhil tüm kutsalları insanlık
tarihi sürecinde kimler yıkmak istemiştir buna bakmak gerekir.
İslam düşmanları direk olarak bu değerleri yok edemiyor. Aracı
örgüt ve yapılarla bugün bu kutsalları yok etmek istiyor. Bazı
uydurma İslam’ı örgütler ve yapıları İslam’ı değerleri yok etmede
geri durmuyor. Bunların arka planında akıl hocalığını yapan örgüt
ve derin yapıların elinde gizli ve açık ajandası olan ülkeleri
görmekteyiz.
İslam medeniyeti tarihi ve yüce peygamberimizin peygamberlik dönemi
öncesi Kâbe düşmanı olan Ebrehe ve ordusunun Kâbe’yi yıkma
hayalleri kursağında kalmıştır. Bu gün onların devamı olanlar gene
aynı gaye ve amaçla yıkmak istemektedirler. Aradaki fark ise bugün
yıkmak isteyenler İslam’mış gibi görüntülü olmasından başka fark
yoktur. Amaç İslam ve kutsal din düşmanlığıdır. Amaç Süleyman
mabedini yani Süleyman tapınağını yeniden Kudüs merkezli inşa
etmektir. Kâbe yıkılırsa Kudüs’deki mescidi Aksa Camisi de yıkılma
plan ve projesine bu gizli ve aşikâr örgütlerin hedefinde vardır.
Süleyman tapınağını yapmak isteyen gizli güç ve gizli ajandası olan
gücün oyuncakları bu günkü İŞİD ve benzeri gruplar olmalıdır.
Yeri gelmişken Kâbe’deki ziyaret ve tavafların incelikleri hakkında
bir bilgi sunmak istiyorum; dünyada en çok ziyaret edilen yer
Kâbe’dir. Kâbe’de enerji farklı bir şekilde akar, saat yönün tersi
bir enerji akımı vardır. Burada yüce Allah insanların Kâbe’nin
etrafında belli bir eksende tavafını istemenin hikmeti vardır.
Müslüman Kâbe’nin etrafında 7 sefer döner her seferinde saatin
tersi yönde bir tavaf vardır. Biz insanları yaşama bağlayan şeyin
zaman ve mekânla sınırlı olması önemlidir.
Dünya üzerinde en güçlü enerji Kâbe’dedir. Saatin ters yönü gibi
hareket ederek bu manevi enerjiyi bağlı olarak kalp gözümüzü
açalım. Bu sayede iblisin askerleri olan bu gizli ve aşikâr
örgütleri tanıyalım. Bu iblise ait olan bu negatif enerjiyi yok
edelim. Dünyanın her yerinde gelen bu insanların sayesinde ortaya
konulan enerjiyi bu insanlar atmosfere bu enerjiyi salmakta
olduklarını bilmek durumdayız. Dünyanın kuruluşundan beri Kâbe
insanların toplanma yeri olmuştur. Bu enerji insanlık tarihiyle
birlikte var olmaya devam etmiştir.
Bu mekân belki de insanlığın devam etmesi için üretilmesi ve
atmosfere bırakılması gereken bir enerjidir. Onun için yüce yaratan
bu mekânın ziyaret edilmesini insanlığın yaşaması için insanlara
uygun görmüştür. Hiç olmazsa her insanın ömürde bir defa buraya
gitmesini ve burada Kâbe’nin etrafında 7 kez dönmesini istemiştir.
Bu dönmede insanlığın faydası vardır. İnsanın faydasına olanı
yapmak ibadettir. Yoksa yüce Allahın ibadetlerimize ihtiyacı
yoktur. Biz insanların insan olması ve insan olarak yaşaması için
bu ibadetlere şiddetle ihtiyacı vardır.
Dünyadaki gizli ve aşikâr güçler bunun farkında olmuş ve onun için
insanların ortaya koyduğu enerjiyi atmosfere göndermedeki merkezi
olan Kâbe yerine Süleyman tapınağında bu işi yapmak için plan ve
proje yapmış olmalılar. Bu arada bazı İslam’ı örgütleri kullanarak
bu işi kolay kılmak için planlı bir yol izlediklerini bilmek
gerekir. Bu İslam’ı grupların gerçek İslam olma ihtimali sıfır
çünkü İslam barış demektir. İslam mensubu kafa kesemez, insan
ciğeri yiyemez. Bunlar olsa olsa dünyadaki uyuşturucu baronların,
silah tüccarların, mafya babaların ve servet düşkünü insanlık
düşmanların piyonları ve oyuncaklarıdırlar.
Görmedin mi Rabb'in fil sahiplerine ne yaptı?,Onların tuzaklarını
boşa çıkarmadı mı?,Üzerlerine sürü sürü kuşlar gönderdi.Onlara
çamurdan sertleşmiş taşlar atıyorlardı.Ve onları, yenilmiş ekin
yaprağı gibi yaptı.( Fil vakası ile ilgili ayetler). Bunlar
tarihteki Ebrehe’nin ve illuminat’i örgütünün elemanlarıdırlar.
Olsa olsa bunlar yenidünya düzeni savunucuların askerleridir. O
yeni dünya düzeninin içinde insanı değerler yok hükmündedirler.
Bu yenidünya savunucuları insanlık dışı hareket etmekte sakınca
görmemektedirler. Medeniyetler çatışması kitabı yazarı Huntington;
Din temelli bir güç savaşı başlamıştır demektedir. Asya ve Ortadoğu
kökenli tüm savaşların özünde petrol, yer üstü ve yer altı
zenginlikler, su ve suyolları vardır. Petrolu kontrol edersek
devletleri, gıdayı kontrol edersek insanlığı kontrol ederiz (
Henery Kissenger ) demiştir.
İlluminat’ının hedefi İslam ülkelerini vurmaktır. Bu işi aracı
örgütlerle yapmaktadır. İlluminat’i dünya da tek bir güç kalması
için çalışmaktadır. Bu güç ise dev şirketlerin yarattığı
insanlıktan nasibini almamış küresel güç sahibi bir devlet yaratmak
peşindedirler. Bunu da Yahudileşmiş bir insan tipi olmalıdır.
Dünyada Yahudi felsefesi insanlık dışı uygulamalarla donatılmış bir
felsefedir. Sonunda Asya ve orta doğuda bir Yahudi devleti ve onun
kölelerini yaratmak isteyen bir örgüt olarak İlluminat’iyi tanımak
gerekir. Bunun farkında olmak önemlidir. Bu coğrafyalarda bunca
cinayet ve ölümler onun için işlenmektedir. İŞİD denilen örgüt Asya
ve Ortadoğu coğrafyanın dışında başka bir yerde cinayet ve işkence
işlememektedir. Bu düşündürücüdür. Adı İslam olan bir örgüt İslam
milletini yok etmektedir. Adına da şeriat demektedir. İŞİD ve
benzeri örgütler hep Asya ve İslam coğrafyasında faaliyet içinde
olmaları ve cinayet işlemleri ne anlama geldiğini bilmek
durumundayız.
Oyunun büyüklüğünü anlamakta Müslümanlar sıkıntı çekmektedirler. Bu
olacak çünkü Müslüman cahillikten kırılmaktadır. Müslüman kafasını
ve beynini çalıştırmamaktadır. Tembel ve miskin duruma düşmüştür.
Önce Müslüman bu tembellik ve miskinlikten kurtulmayı bilsin.
Okusun ve araştırsın. Dünyanın nereye gittiğinin farkında olsun.
Birey olmayı ve birey olarak düşünmeyi öğrensin gerisi kolay
olacaktır. Yoksa dünyanın süper güç dengeleri bu coğrafyayı kan
gölü haline getirmekten kaçınmayacaklardır. İnsanlık bu coğrafyada
yok olursa diğer coğrafyalardaki insanların yaşamı da tehlikeye
girecektir. Bu servet, para, uyuşturucu, silah tüccarları insanlık
düşmanıdır. Bu sayılan kötü işler için her türlü kötü muameleyi
insanlığa uygun görmekten çekinmemektedirler. Bu yapılar insanları
ilaçlarla, gıdalarla, kimyasal silahlarla yok etmeyi hedeflemiş
durumdalar. Bu gizli ve aşikâr örgütler dünya nüfus artışını
durdurmak için kürtaj, çocuk ölümleri ve toplu insan ölümlerini
yapmak için ilaçlar piyasaya sürmekten çekinmemektekiler.
Bunların bir başka özelliği beyin yıkama, bilinçaltı ve bilinç üstü
bilgileri değiştirmek ve buna göre bir köle düzeni kurmaktır.
Toplumların beynini yıkama metot ve tekniğiyle yeni sundukları
dünya düzenine yani köle düzeni büyük bir köye yöneltmektir. Zihin
kontrol yoluyla amaçlarını gerçekleştirmek ve dünyayı sömürmektir.
Zihin kontrol aracı olarak çizgi filmleri, dizler, sınama,
bilgisayar teknoloji ve internet yolu ile insanları teslim
almaktır. Yeni nesilleri kendi projesine uygun yetiştirmek ve
yönlendirmektir. Bütün bu sayılar kullandıkları araç ve gereçlerden
bir kaçıdır.
El kaide, Ladin, Elnusra, İŞİD vb. gibi örgütler sadece Asya ve
Ortadoğu coğrafyasında insanlığa zarar vermek için kurulmuş ve
uzaktan kumandayla idare edilen örgütlerdir. Bu örgütler Sömürü ve
emperyal düzen kurmak isteyen ülkelerin oyuncakları
durumundadırlar. Yok edilme zamanı geldiğinde biri
hariç(İllüminat’i hariç) diğerleri yok edilir ve liderleri
öldürülür.
İlluminat’i 2023, 2030, 2040, 2050, 2070’ lı yılların planını
yapmaktadırlar. Onların planı varsa en büyük plan yüce yaratana
aittir. Beklemek ve görmekten önce bizimde çalışarak karşı
pozisyondan görevimizi tam yaparak yüce Allah’tan doğru olanı
isteme hakkımız vardır.
Dünyadaki güç dengeleri dünyayı yaşanmaz hale getirmişlerdir ve
getirmektedirler. Asya ve Ortadoğu coğrafyasına göz dikenler
özellikle Ortadoğu coğrafyası üzerine 25 ülke çıkarmak ve birbirine
düşman ederek bu ülkelerdeki yer üstü ve yer altı kaynakları, su
kaynakları ve özellikle petrol ve enerji kaynaklarını sömürmek için
İlluminat’i aracığıyla her gün yeni bir kargaşa ve savaş ortaya
koymaktadırlar.
Bu coğrafyanın insanı da bu oyun parçası olarak ülkelerini ve
insanını yok etmektedir. Bu süper güç kaynakları geleceğin
dünyasına bugünden şekil vermek ve bazı devletleri yok ederek o
devletin kaynaklarını sömürmek istiyorlar. Bu hesap tutar mı?
Tutmaz mı? Bilinmez bilenen bir şey varsa oda şudur; bu dünya
durdukça kalleş insanlar olacak ve şeytanı sistemler olacak ve bu
şeytani sistemler dünyayı yönetmek isteyecektir. Bu dünyanın gizli
ve açık ajanda sahipleri her ülkenin gündemine cinayetler ve anı
ölümler ortaya koymaktadır. Bunlardan bizim ülkemizde örnekleri
sayısızdır. Bilim, bilim, sanat ve saygın insanların ani ölümleri
ve şüpheyle ölümleri devam etmektedir. Bunların kimisi zehirlenmek
suretiyle ve kimisi anı trafik kazalarıyla ölmektedir. Bunları isim
isim buraya taşımak gerekmiyor. Her kesçe bilinmektedirler. Asya ve
Ortadoğu coğrafyasının dışındaki coğrafyalar da bu malum gizli ve
aşikâr örgütlerin hile ve desiseleri altında inim inim
inlemektedir. Onlarda farklı bir durum yaşamamaktadır. Bu gizli güç
dengeleri daha önce Afrika dünyasını da aynı amaçlarla
sömürdüler.
Bu dünyayı maddi ve manevi olarak kirletmek isteyenler yuh olsun.
Dünyayı kirletmek ve yok etmek için harcanan parayla nice
insanların karnı duyar. Nice yoksullar beslenir. Daha çok hâkimiyet
kurmak isteyenler bilsinler ki bir gün onlarda yok olacaklardır.
Gayri insanı tutum içinde olan örgütler bilsinler ki güzel ve
faydalı işler rahmanidir. İnsanı olmayan tutum ve davranışların
tamamı şeytan kaynaklıdır. Şeytan kaynaklı işler yapmaya devam
etsinler bir gün onlarda mutlaka insanlık adına hesap
vereceklerdir. Dünya acımasız bir dünyadır. Dost ülke yoktur.
Menfaat bekleyen ülke vardır. Dostluk menfaat üzerine kurulmuştur.
Menfaat yoksa dostta yoktur.
Sonuç olarak Illuminat’i ve derin güçler bu güne ait değildir
kökleri ve ata dedeleri insanlık tarihi kadar eskidir. Yüce yaratan
insanlığı bunların şerrinden korusun. Her düşünen insan gibi bir
insan olarak bu gün bu derin yapıların işlediği insanlık suçunu
lanetlemek ve bunlardan uzak durmayı insanlık görev ve sorumluluğu
olarak görmek hakkına sahip olduğuma inanıyorum.
Kaynakçalar: 1- Zihin yönlendirenler( Herbert Schiller),2- Sınırsız
Güç( Anthuony Robbins/ Dr.Mehmet Değirmenci)
3- İlluminat’i –Dünya Derin devleti (ALİ Kuzu),4- Kuran Kerim maili
( Elmalı Hamdi Yazır),5-- Kitleler Psikolojisi ( Gustave Lebon)
6- İnsan Zihnini Kontrol Etmek( Dr.Nicle Begich),7- Strateji
Geliştirme( Susan Clayton),8- Düşünenin İyileştirici Gücü( Louıse
Hay)
9- Riyazüs Salihin Ve Tercümesi,10- Sosyal Şidet (Prof.Dr. Orhan
Türkdoğan),11- Hegal Ve Aydınlama Yüzyılı