Kahire 400 yıla yakın bir süre Osmanlı egemenliğinde kaldı.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde hakimiyet altında bulunan ülkeler çok rahat ve güzel bir hayat yaşadılar. Daha sonra bu ülkeler teker teker imparatorluktan koptu ve kendi içlerinde çok şiddetli karışıklıklar, sömürgeci ülkeler tarafından işgaller yaşadıktan sonra cumhuriyet ilanıyla özgürlüklerini elde ettiler.

Mısır’ın yakın tarihine baktığımızda Hüsnü Mübarek’in 30 yıla yakın iktidarında yaşananların halkı meydanlara çıkarmaya yettiğini görüyoruz.

Hüsnü Mübarek dönemindeki dikta rejimi halkın daha da fakirleşmesine, zenginlerin de daha da zenginleşmesine neden oldu. Bu nedenle toplumda orta sınıf kalmadı ve sınıflar arası uçurum meydana geldi.

Mübarek döneminde 88 milletvekili ile en güçlü muhalefet ve demokratik bir örgütlenme olan Müslüman Kardeşler fakir halka sahip çıktı. Ücretsiz sağlık ve eğitim hizmeti vererek halkın güvenini ve sevgisini kazandı.

Hüsnü Mübarek iki nedenle iktidarı kaybetti, rejim baskısı ve yoksulluk…

Günümüze geldiğimizde Mısır’ın en etkili hareketi olan Müslüman Kardeşler yani İhvanü’l Müslimin’i görüyoruz. Yaklaşık 80 yılı aşan bir süredir diktatör rejimlere karşı can siperhane mücadele veren İhvan’ın ihlaslı çabası 2012 yılında meyvesini verdi.

2011 yılında Hüsnü Mübarek’in devrilmesi ardından 2012 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini İhvan hareketinin adayı Muhammed Mursi kazandı.

Ancak seçimlerin ardından İhvan’ı zor günler bekliyordu…

İhvan’ın da ülke yönetiminde şu ana kadar hiçbir tecrübesi yoktu. Devletin tüm kadrolarını oluşturan Mübarek yanlısı siyasetçiler ilk günden beri İhvan’ın aleyhinde davrandı.

İhvan ülke yönetimine geldiğinde ekonomiyi toparlamaya başladı, kadınlara daha fazla özgürlük söyleminde bulundu, ancak bunların hiçbiri yeterli olmadı.

Çünkü Mübarek tabanlı siyasetçiler ve liberaller ülkede yasa çıkartacak parlamentonun kurulmasına izin vermedi, parlamento kurulamayınca ülkede reformlar yapacak yasalar yürürlüğe giremedi. Muhalefet tarafından çaresiz bırakılmaya çalışılan Mursi anayasa referandumuna kadar kendi kararlarını yargı müdahalesi olmadan uygulayacağını söylediğinde diktatör ilan edildi.

On milyon oyla seçmenin %35’inin desteğini arkasına alan İhvan hareketine karşı baskılar hiç dinmedi.

Muhalif medya ve derin devlet sadece Tahrir meydanındaki protestoları sanki ülke çapında bir ayaklanma varmış gibi gösterdiler.

Protestoları fırsat bilen Mübarek tabanlı ordu darbe yaptı. Batının rahatsız olmayacağı vasat bir iktidar ile azılı komünistleri başa getirdiler. Amerika ve Batı “darbe değil demokrasi geldi, çok güzel oldu, siz farkında değilsiniz” dedi. Siz yanlış anladınız deyip insanların aklıyla alay ettiler. Şu anda da halkını öldürmekten çekinmeyen komünist kökenli faşist darbeyi güzel sunmaya çalışıyorlar.

Nedeni de çok açık: yıllardır Amerikan yardımlarıyla ayakta duran Mısır Ordusu’na yapılan yardımların kesilmemesi. Aksi takdirde Amerika bir cunta yönetimine yardım yapamayacağı için…

Tarihte Amerika başka ülkelerde darbe, ekonomik kriz ve birçok yaptırımı gizli bir el yardımıyla yaparken, günümüzde buna bile ihtiyaç duymadan ülkelere üzerindeki hakimiyetini alenen göstermektedir.

Mısır’da son duruma baktığımızda Müslüman bir Genel Kurmay Başkanı olan Sisi’nin halkına karşı acımasız tavrı dünya tarafından seyrediliyor.

Namaz kılan, alnı secdede olan insanları öldürmesi için görevlendirdiği keskin nişancıların bunu yapıp yapmadıkları dahi kameraya çekilerek kontrol edildiği bir ordunun yönetimde olması ne kadar doğru?

Ordunun elinde bulunan petrol ve elektrik şirketleri darbeyi kolaylaştırmak için aylarca vermedikleri petrol ve elektriği darbe olduğu an vermeye başladılar.

Darbenin ardından yine en büyük zulmü Müslüman Kardeşler hareketi gördü. Mursi başta olmak üzere 300’e yakın milletvekili tutuklandı. Tüm Müslüman televizyon kanalları, gazeteler ve internet siteleri kapatıldı.

Ölenlerin sayısı 100’leri geçti ve birçok yaralı hala tedavi görüyor.

Peki bu anlaşmazlıkların sonu ne olacak…

Şu anda yapılması gereken Mursi’nin serbest bırakılması ve acilen koalisyon hükümeti kurulmasıdır. Bu hükümette İhvan’a da geniş yer verilmelidir.


Darbe neyi anlatmak istedi?

Mısır halkına büyük emeği geçen İhvan’ın politikada tecrübesiz olduğunu hepimiz biliyoruz. İhvan’ın çok iyi niyetli olduğu şüphe götürmez. Ancak Mısır’da birçok insan bağnazlıktan çekiniyor. Bu nedenle İhvan dindar, ateist, hristiyan ve musevi tüm halkların haklarının eşit olarak savunmalı ve her kesimi koruyup kollayan bir politika izlemeli. Böylece İsrail’le olan gerilim de azalacaktır.

İhvan’ın bağnazlıktan tamamen sıyrılıp sadece Kuran’la hareket etmesi halinde insanların tüm tedirginlikleri de ortadan kalkar.

İnsanları tedirgin eden başka bir konu da kadınlara yeteri kadar değer verilememesidir, bağnazların buçuk insan olarak gördüğü ve değer vermediği kadın anlayışı değiştirilmeli. Allah Kuran’da kadına çok değer vermektedir. Her zaman Kuran’la hareket edilirse zaten başı açık-kapalı her kadın toplumda saygın bir şekilde yaşar.


Kesim çözüm Türk-İslam Birliği’dir

Mısır’da müslümanlar, imanlı ama bağnazlıktan çekinen müslümanlar, kıpti hristiyanlar, museviler ve ateistler bir arada yaşamakta. Ve hepsinin de farklı yönde çekinceleri bulunmakta.

Tüm bu tarafları ortak bir noktada birleştirebilmek şu ana kadar mümkün olmadı ve şu ana kadar denenmiş politikalarla hepsinin hoşnut olacağı bir sistemi oluşturmak zor görünüyor.

Bu nedenle her kesimin hoşuna gidecek tarafları birleştirecek tek sistem Türk-İslam Birliği’dir. Çünkü Türk-İslam Birliği sevecen, huzurlu, modern ve kaliteli bir İslam anlayışını ortaya koymaktadır.

Türk-İslam Birliği insanların mutluluğu üzerine inşa edilmiş bir yapıdır.

Türk-İslam Birliği’nin kalite ve sevgi anlayışı Kuran’da kastedilen şekilde olduğu için Allah’ın cennette anlattığı yaşam kalitesi tüm birlik ülkelerinde hakim olacaktır.

Türk-İslam Birliği’nde savaş ve kargaşa ortamı sona erecek, kan dökülmeyecektir. İnsanlar can korkusu içinde yaşamayacaklardır.

Türk-İslam Birliği oluştuğunda sanat, bilim ve estetik çok gelişecek, insanlar çok yüksek hayat standartlarında yaşayacaklardır.

Şu anda Mısır ve diğer İslam ülkelerinde huzursuzlukların ana nedeni olan yoksulluk sona erecek, zenginlik ve refah hakim olacaktır.

Türk-İslam Birliği her inanca, her mezhebe, komünist ve ateist olsun her kesime karşı şefkat gösteren bir birliktir. Bu nedenle her kesim kendini rahat hissedeceği için huzur ve hoşnutluk en yüksek seviyeye ulaşacaktır.

Türk-İslam Birliği vahşi kapitalizmin karşıtıdır. Bu nedenle herkesin refah içinde yaşayacağı şekilde mal dağıtılacaktır. Sosyal adalet tam anlamıyla yerleşecek ve yoksulluk tamamen sona erecektir.

Türk-İslam Birliği çıkarsız ve samimidir. Her konuyu sevgiyle halledecektir.

Türk-İslam Birliği sevgi, merhamet, şefkat, anlayış, hoşgörü, ufuk genişliği, sanat ve bilim getirecektir.

Türk-İslam Birliği hiçbir dayatma getirmez, kimseye dini konusunda baskı yapmaz. Başı açık-kapalı her kesim özgür olacaktır.

Türk-İslam Birliği ile sevgi, barış ve kardeşlik tüm bölgeye yayılacaktır.

Türk-İslam Birliği dünyaya yeni bir medeniyet, yeni bir hayat ve yeni bir bakış açısı getirecektir.

Türk-İslam Birliği’nin lideri Türkiye olacaktır, ama bu kesinlikle bir ırk üstünlüğünden kaynaklanan liderlik değildir. Türkiye öncülüğünde oluşacak bir birlik anlamındadır. Üstünlük takvaya göredir. Osmanlı döneminde de Allah liderlik görevini Türklere vermiş, Türkleri İslam’ın sancaktarı yapmıştır. Türkiye’nin liderliği hadimlik ve hizmete tabi olma anlamındadır, hiçbir şekilde genetik üstünlük anlamında değildir.

Ayrıca Türk milleti İslam’ı en güzel şekilde yaşayan ülkedir. Liderlik vasıflarının yüksekliği, cesur ve güzel ahlaklı olmasından kaynaklanmaktadır. Türk-İslam Birliği de güzel ahlakın yaşandığı bir birlik olacaktır.

Türk-İslam Birliği ile Mısır’daki yoksulluk, mezhepler arası ayrılıklar sona erecek, 80 milyonluk ülkedeki herkesin memnuniyeti sağlanmış olacaktır.

İlk bakışta Müslüman ülkeler nasıl ikna olacaklar diye düşünmek de olmaz Çünkü birlik olmayı Allah farz kılmıştır ve bütün güç, bütün ordular Allah’ın elindedir. Allah dilerse hepsini birleştirme gücüne sahiptir, yeter ki Müslümanlar ihlasla ve samimiyetle çaba harcayıp bunu istesinler.

Mü'minlerin kalplerine, imanlarına iman katıp-arttırsınlar diye, 'güven duygusu ve huzur' indiren O'dur. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır: Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Fetih Suresi, 4)

Bu nedenle İhvan’ın öncelikle Türk-İslam Birliği’ni istediğini vurgulaması diğer Müslüman ülkelere de örnek olacaktır. Özellikle üçüncü ramazanını yine zulüm içinde geçiren Suriyeli kardeşlerimize de bir ümit kaynağı olacaklardır.

ALLAH'IN İPİNE HEPİNİZ SIMSIKI SARILIN. DAĞILIP
AYRILMAYIN. Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar. (Al-i İmran Suresi, 103)