Sevgili Okurlarım,
Yine yeni bir yıl geldi çattı.
İnanın hangi ara günleri tükettik, hangi ara koskoca bir yılı bitirdik anlamış değilim. O kadar hızlı akıyor ki zaman onu tutmamız mümkün değil. Hele böyle her anımızı esir alan internet ve sosyal medya mecraları varken işimiz hiç de kolay değil. Ne yazık ki her birimiz zincirsiz köleler olduk, zamanın bereketini de kaybettik! Toparlanmak mı inşallah diyelim o vakit.
Değerli kardeşlerim,
Uzunca zamanlardır çevremden duyduğum bir anekdotu eleştirmek, aslında bir gerçeği hepimize hatırlatmak için bu yazımı kalem aldım. Uzun uzadıya değil kısaca özetleyerek hap düşüncemi sizlerle paylaşıyor olacağım.
Çevremdeki hemen hemen herkes 2023 ‘den olduğu gibi 2024 ‘den de şikâyet eder vaziyette. Bu yılları bir günah keçisi ilan ederek kendilerini aklamaya çalışmaktadırlar. Bu şikâyet faslı hiç bitmiyor. Her sene bir önceki seneden kaçarak bu fasıl devam ediyor, bu suçlu arama ihtiyacı karşılanıyor.
Bu tutumu, her ne kadar hepimiz için zor seneler geçirmiş olsak da doğru bulmuyorum açıkçası. Bu bir ört bas, bir kendini aklama, bir masumiyet konumlandırma çabası gibi geliyor bana. Ben suçsuzum tüm günah bu yıllarındır diyerek mesuliyetten kendini uzaklaştırma gayretidir.
Rakamların, sayıların, tarihlerin, yılların, mekanların, iklimin, doğanın, kaderin özellikle suçu nedir?
Suçlu aramayı herkes sever de.
Ben suçlu muyum acaba diye kimse kendine sormaz. Kimse kendisiyle yüzleşmeye cesaret edemez.
Çünkü insan kendi kusurlarını görmezken, görse dahi görmezden gelirken; başkasının kusurlarını gün yüzüne çıkarmaya oldukça meraklı ve meyillidir.
Şimdi tekrar şu soruyu sorarak bir gerçeğe özellikle vurgu yapmak istiyorum.
Suçlu seneler mi?
Suçlu bizler mi?
Bu dünyayı elbirliğiyle yok etmeye çalışırken, bu dünyayı var gücümüzle yağmalamaya talan etmeye devam ederken, bu dünyayı bile isteye yaşanılmaz hale getirirken; doğanın bizden intikam almasına, başımıza türlü türlü olaylar musibetler vermesine, bizi korkarak yaşamaya alıştırmasına şikâyet edip duruyoruz.
Aksine aklımızı başımıza almamız gerektiğini hatırlatan bu senelere kendimizce kızıp duruyoruz. Aslında bu uyarılar insandan ümidin kesilmediğinin işaretidir. Yoksa zaten kopardı kıyamet, isyan etmeyi bırakın sesimizi çıkaramazdık.
Kıymetli Dostlarım,
Geçirdiğimiz bu zor yıllar aç gözlü olan, gözü de gönlü de cebi de doymak nedir bilmeyen bizlerin eseridir. Bu yılları bu hale hepimiz elbirliğiyle, bizler getirdik.
Biz hala acizliğimizin kabadayısı olmakla yola devam edersek, başımıza gelenlerden ders alamazsak, hakikatimizi yüzümüze çarpan bu senelere hesap sormaya kalkarsak gerçek suçluyu da bulmamız çok zor olur.
Güzel insan,
Şimdi Dön,
Yıllara değil aynaya dön!
Karşında durana kişiye sor:
"Bu dünyaya değer katmak için ne yaptın?"
"Geçen bu yıllara olumlu hangi katkıyı sağladın?
“Gerçekten yaşanılabilir bir dünya için çabaladın mı?”
“Bu gidişin nereye”
Bu soruların cevabı sana suçluyu da masumu da bulduracak merak etme!
Yalnız, hala eskisi gibi burnumuzun dikine gidersek, bildiğimizi okur yaşadıklarımızdan ders almadan yolumuza devam edersek 2025, 2024’den farklı olmayacak bunu da bil ve unutma!
Yeni sene de herkese yaşanılabilir bir dünyayı inşa etmek için çabalamayı, hatalı seneler algısından kurtularak olguyla değil algıyla uğraşmayı teklif ediyor; güzellikleri, iyilikleri, umudu, huzuru, sevgiyi daha çok paylaşmayı tavsiye ediyorum.
Her platformda hatırlattığım gibi, bu yazımı da nihayete erdirirken önemli bir konuyu dile getirmek de fayda görüyorum.
Bu yeni yılda, yıllardır kanayan yaramız Filistin’deki vahşetin son bulmasını, akan kanların en kısa sürede durmasını, Filistin’in hak ettiği özgürlüğüne kavuşmasını, İsrail’in perperişan olmasını, artık masum sivillerin, çocukların yok yere öldürülmemesini Yüce Rabbimden niyaz ediyorum. Bu süreç son bulana kadar İsrail ürünlerinin boykotuna elbirliğiyle devam edelim. Bu konuda en ufak bir gaflete düşmeyelim.
2025 sizlere güzellikler getirsin. Hepinize iyi seneler dilerim. Her şey gönlünüzce olsun.
Sevgi ve muhabbetle