Abdülhamit Han Şazeli tarikatına mensuptu Beşiktaş’ta Yıldız Sarayı’na çıkmadan yolun sağında yer alan Ertuğrul tekkesi ve camisi Abdülhamit Han’ın en sık uğradığı yerlerdendi Rivâyete göre tevhidhanenin kadınlar mahfelinin kafeslerini bizzat II. Abdülhamid’in yapmıştır.
Abdülhamit Han Şazeli tarikatına mensuptu Beşiktaş'ta Yıldız Sarayı'na çıkmadan yolun sağında yer alan Ertuğrul tekkesi ve camisi Abdülhamit Han'ın en sık uğradığı yerlerdendi Rivayete göre tevhidhanenin kadınlar mahfelinin kafeslerini bizzat II. Abdülhamid'in yapmıştır. 1925'ten sonra tekke vakıflar idaresine geçmiş, daha sonra İstanbul Belediyesi'ne, sonra Milli Eğitim Bakanlığı'na devredilmiş ve 1957 senesine kadar Şair Nedim İlkokulu olarak kullanılmıştır. Tekke, 1969-1973 yılları arasında Vakıflar İdaresi tarafından kapsamlı bir onarım geçirmiştir. Bu onarımdan sonra yapının, Vakıflar İdaresi'nin depolarında çürümek üzere olan çeşitli tarîkat eşyalarının sergileneceği bir müze olması kararlaştırılmış ancak bu karar bazı nedenlerden dolayı uygulanamamıştır. (Eraktan 1968: 5231-5232; Tanman 1994: 196; Büyüker 2004: 35; Tokgöz 2012: 25).Türbede, Şeyh Muhammed Zafir, kardeşi Şeyh Hamza Zafir (ö. 1904) ve diğer kardeşi Şeyh Beşir Zafir (ö. 1909) medfûndur. (Eraktan 1968: 5231-5232).Tekkenin zikir günü Cuma idi. Zikir, Cuma namazından sonra yapılmaktaydı. Tekkede her akşam yatsı namazından sonra da 'vazife' denilen Şazelî Evradı okunmaktaydı. Bu usûl Sultan II. Abdülhamîd'in iradesi üzerine ihdas edilmiş ve tekkenin kapatılmasına kadar devam etmiştir. (Yücer 2003: 606)
Tekkenin oldukça zengin vakıfları bulunmaktaydı. Tekkenin de içinde bulunduğu, birçok meyve ağacının yer aldığı geniş bir arazi16, Akaretler Caddesi'ndeki bütün binalar ve Tophane'nin altındaki sıra dükkanların tamamı tekkeye vakfedilmişti. Tekkede kalan dervişlerin yiyecek ve içecekleri saraydan tedarik edilmekteydi. (Yücer 2003: 605).Dervişlerin barınması için ahşap konağın aşağısında Hasanpaşa Deresi'nin kenarındaki (günümüzde Barbaros Bulvarı'nın geçtiği yer) 15 odalı iki koğuş bulunmaktaydı. Tekke kapatılmadan önce adeta bir eğitim kurumu gibi çalışmaktaydı. Trablus'un Sıyve şehrinden her sene 30 derviş eğitim-öğretim görmek üzere İstanbul'a gönderilmekte ve tekkedeki eğitimlerinin bitmesinden sonra memleketlerine geri gönderilmekteydi. (Çetintaş 2012: 28).