Tarihi gerçekler bazen içimizi acıtsa da gelecek nesillerimize milli ve manevi şuur kazandırması açısından önem taşımaktadır.
Tarihi gerçekler bazen içimizi acıtsa da gelecek nesillerimize milli ve manevi şuur kazandırması açısından önem taşımaktadır.
Maalesef en önemli eksiklerimizden bir tanesi de Türk-İslam tarihinin nesillerimize sağlıklı bir biçimde aktarılamamasıdır.
Bu yazımda hem Dünya Tarihi hem de özellikle de İslam Tarihinin önemli ülkelerinden biri olan Endülüs Emevi Devletinin acı ve hüzünlü hikayesinden bahsetmek istiyorum.
Endülüs Emevi Devleti, Emevi İmparatorluğunun yıkılmasından sonra 756 senesinde Emevi sülalesinden Abdurrahman bin Muaviye tarafından bugünkü İspanya'da kurulmuş bir İslam devletidir.
Endülüs Emevi Devleti zaman içerisinde çok güçlenmiş ve zenginleşmiş; kültür ve ilimde önemli mesafeler kat etmiş; ilim adamı ve alimlere hak ettiği kıymeti vermiştir.
Sadece ilim ve kültürde değil; sanat ve mimari eserler hususuna da önem verilmiş, şehirlerin güzelliği ve bahçeleri dillere destan olmuştur. Öyle ki Kurtuba yakınında kurulan şehre aynı zamanda çiçek şehir manasına da gelen Medinetû'z-Zehradenmiştir.
Saymakla mümkün olmayacak kadar çok olan faaliyet alanları bugünkü Avrupa medeniyeti diye takdim edilen medeniyetin oluşmasında da çok önemli bir yere sahip olmuştur.
Sadece Kurtuba'da içinde yüz binlerce kitap bulunan yirmi tane devlet kütüphanesi olduğu tarih kitaplarında geçmektedir. Ne yazık ki el yazması eserlerden oluşan bu kitapların büyük bir kısmı İspanyollarca yakılmış, tarihi eserler talan edilmiştir.
-Endülüs Emevi niye yıkıldı?
Türk İslam Devletlerinin yıkılışındaki iç karışıklıklar, taht kavgaları, zenginliğin getirdiği lüks ve şatafat ile beraber en önemlisi de İslam'dan uzaklaşılması olduğunu görmekteyiz.
Aynı durumu Endülüs Emevi halkında da görmekteyiz. Endülüs Emevilerinin son zamanlarında İslam ahlakını bırakıp ehli sünnet itikadından ayrıldıkları için parçalandıkları; Endülüs Emevî Devleti'nde yetişen İbn-i Rüşd ve İbn-i Hazm gibi felsefecilerin İslamiyet'e uymayan görüşlerinin din ve iman halini alıp dünyaya yayılacağı ve İslamiyet'e zarar vereceği Ehli Sünnet İslam Âlimlerince açıklanmaktadır.
Başlangıçta İslamiyet'in emir ve yasaklarına eksiksiz uyan Endülüs Müslümanları zamanla bozulup birlik ve dirliklerini kaybetmişlerdir. Bu bozuluş Hıristiyanlarla olan savaşlarını da kaybetmelerine neden olmuştur.
Müslümanlar, memleketlerini kaybettikleri gibi vahim bir şekilde zulüm ve tecavüzlere uğramışlar; kaçanların dışında Hıristiyan olmayı kabul etmeyen tüm Müslümanlar katledilmiştir.
Buna ilave olarak İslam kültürüne ait her şey yok edilmeye çalışılmış, kütüphaneler yakılmıştır. (Bir milyondan fazla eserin yakıldığı yazılmaktadır.)
Bizim için önemli olan ve ders almamız gereken husus Endülüs Emevi Devleti'nin yıkılmasına nelerin sebep olduğudur.
Endülüs halkının, devletlerinin tarih sahnesinden silinişe sebep olan İslam'dan uzaklaşmalarının yansımalarını ülkemiz Müslümanlarında da görmekteyiz.
Çok ayrıntıya girmek istememekle birlikte ülkemizde yaşanan her türlü İslam dışılık ve sapkınlık da açık bir şekilde gözükmektedir.
Yaşadığımız tüm maddi ve manevi bunalımların ülkemizin geleceği açısından sonucunu düşünmek bile istemiyorum.