Ülkemizin en büyük sorunlardan biri olan “Cinayetlerin” önlenmesini istememek için insanının bütün merhamet duygularını kaybetmesi gerekir.
İnsan vicdanını sızlatan ve dinimizce de çok büyük günah olan cinayetler niye önü alınamaz şekilde işlenmektedir, hiç düşündünüz mü?
Gün olmaya ki kadın, çocuk cinayetleri başta olmak üzere cinayetlerle ilgili bir haber olmasın!
Kadın cinayetleri ile ilgili önceki yıllarda yazdığım bir yazıda;
“Burada üzerinde durulması gereken en önemli konu, sadece kadın cinayeti değil, her türlü cinayetin nedenleri ortaya konulup çözüme dönük adımlar atılmasıdır. Ya değilse cinayetlerin önüne geçemediğimiz gibi daha iç acıtıcı durumlarla karşılaşmamız kaçınılmaz olabilir” değerlendirmesinde bulunmuştum.
Daha 8 yaşında masum, günahsız bir çocuk olan NARİN’in hunharca katledilmesi haberleri, izleyen ve azıcık insanlıktan nasibi olan herkesin içini acıtmıştır.
Üzülerek ifade etmek istiyorum ki, günlerdir haberler ve televizyon programlarının konusu olan Narin’in katledilmesinin bazı kesimlerce farklı taraflara çekilmesi samimiyet sınavında sınıfta kaldığımızın en net göstergesidir.
Kim bu çocuğumuzun katledilmesini örtbas edip katilleri korumaya çalışıyor, bu olay üzerinden siyasi ve ideolojik menfaat elde etmek istiyorsa bunlara bela bile okumuyorum; çünkü, Yüce Rabb’imin onlara en az katiller kadar ceza vereceğinden zerre kadar şüphe duymuyorum.
Herkes cezasını huzuru mahşerde görecek elbet bunda bir şüphe yok; ancak, bu katiller bu dünyada da cezasını en şiddetli şekilde çekmeli ki, bu cezalar cinayet işleme eğiliminde olan katil ruhluları cinayet işlemekten alıkoymalı; yani, cezalar caydırıcı olmalıdır.
Ülkemizin yaşadığı her türlü acı olayın yaşanmaması için çözüm aramak yerine siyasi ve ideolojik fayda sağlamak isteyenlere diyorum ki, siz insan değilsiniz!
Elbette ki, her türlü acı olayın önlenmesinde sorumluluğu olan başta devleti yönetenler olmak üzere herkes sorumluluklarını yerine getirmedikleri veya getiremedikleri için en ağır şekilde eleştirilmelidirler.
Ancak, ülkemizde yaşanan her türlü olumsuz olayda hepimizin bir payının olduğunu da göz ardı edemeyiz. Dolaylı ve dolaysız ülkemizde işlenen her türlü suça belli oranda hepimiz ortağız.
Bugün, yüzde 99’nun kendisini Müslüman olarak tanımladığı bir ülkede yoğun bir şekilde hem de insan aklı sınırlarını zorlayan, vicdanları yaralayan kadın, çocuk ve tüm cinayetler işleniyorsa en önemli sorgulanması gereken husus Müslümanlığımızı sorgulamamız olmalıdır.
Şunu özellikle vurgulamak istiyorum; Narin cinayetinde olduğu gibi bazıları Müslümanlığı sorguluyor ki, bunlar iyi niyetten uzak yaklaşımlardır.
Müslüman bir toplum olarak İslam’ın emir ve yasaklarına ne kadar uyulduğu; İslam’ın ahlak, merhamet, adalet gibi en temel vasıfları hayatımızda ne kadar yer aldığı, sorgulanmalıdır.
Bu sorgulamayı objektif olarak yapabilirsek sadece cinayetlerde değil, toplumun yaşadığı tüm sorunların çözümünün İslam’da olduğunu görürüz.
Batılı toplumlarda cinayetler işlenmiyor gibi bir düşünce içinde olmayınız. Belki suç ve ceza oranı dengeli gibi görülse de Batı’da da her türlü insan canına kasteden suçlar işlenmektedir.
Bizimle batı arasında tek fark batı medyasının bu tür olayları gündemde tutmaması hatta gündeme getirmemesi bizde ise tam tersi haberin ötesinde dedi kodu formatında sürekli medyada yer almasıdır.
Ayrıca, dedikodusunun yapıldığının yüzde biri kadar cinayetlerin önlenmesi üzerinde de durulmuyor.
-Cinayetlerin önüne nasıl geçebilir, bunun çözümü nedir?
1-Suça uygulanan ceza işlenen suç ile orantılı olmalıdır. Özellikle kadın ve çocuk cinayetlerine toplumsal tepkinin altında yatan duygu da bu orantısızlıktan kaynaklanmaktadır.
Farkındaysanız “idam talepleri” bu durumlarda daha fazla dile getirilmektedir.
Çözümün ayaklarından birinin “İDAM” olduğu net olarak ortaya konulsa da; 3 Ağustos 2002 yılında AB Uyum Yasaları çerçevesinde kaldırılan idamın bugünkü şartlarda yeniden yasalaşmasının çok zor olacağını hepimiz bilmeliyiz.
Gerçek ve kesin çözümün “KISAS” olduğunu söylediğinizi hissediyor, ben de çözümün “KISAS” olduğuna ve uygulanması halinde yüzde 80 oranında cinayetlerin azalacağına şeksiz şüphesiz inanıyorum.
Ancak, yaşadığımız ülkenin laik bir ülke olduğu gerçeğini dikkate aldığımızda “KISASI” konuşmanın da sözden öte geçmeyeceğini düşünüyorum.
2- İnsanların kalbine merhamet, Allah(cc) korkusu ve adalet duygusunu yerleştirmek, dinimiz İslam’ın hayatımıza yansıyacak düzeyde öğretilmesidir.
Özellikle de insan öldürmenin Allah(cc) katındaki cezası net olarak ortaya konulmalıdır. Dinimizde insan öldürmenin günahı o kadar büyük o kadar büyük ki Yüce Allah(cc);
“Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur." (Maide 32)
Peygamber Efendimiz(sav) de;
“Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, bir mü’minin öldürülmesi, Allah katında, dünyanın zevâl bulup yok olmasından daha büyük (bir hâdise)dir.” (Nesâî, Tirmizî, İbn-i Mâce) buyurmaktadır.
Şunu herkes özelliklede lafa gelince Müslüman ama hayatına hiç İslam’ı katmayanlara diyorum ki:
Sanki bu ülke İslam ahkamıyla idare ediliyormuş gibi yaşanan her türlü olumsuzluğu İslam’la ilişkilendirme yanlışına düşüyorsunuz, bu saçma sapan anlayıştan vazgeçmelisiniz!
Cinayetlerin çözümünü istiyorsanız, çözümü başka yerde aramayın; çözümün adresi “İSLAM”dır.