Size tarihten bir ihanet örneği nakledeceğim. Günümüzde bu örnekler o kadar çok ve yaygın ki, anlatmakla bitmez.
Size tarihten bir ihanet örneği nakledeceğim.
Günümüzde bu örnekler o kadar çok ve yaygın ki, anlatmakla bitmez.
Hadise Birinci Dünya Harbi esnasında geçiyor.
'Arap İsyanı' olarak anlatılır fakat doğru değildir.
Arapların arasında sömürgeci ülkelerin markajına girmiş olanlar isyan etmişlerdir ve sayıları çok değildir.
Dolayısıyla 'Arap İsyanı' denilmez buna.
'Şerif Hüseyin İsyanı' denir.
10 Haziran 1916'da İngilizlerden aldığı destekle ve 'Arabistan Kralı' vaadiyle Osmanlı'ya isyan eden 'Şerif Hüseyin' 27 Haziran 1916'da emirliğini ilan etti.
Esasen 'Şerif' Hüseyin'in İngilizlerle teması Sultan II. Abdülhamid tarafından tespit edilmiş ve bu kişi padişah tarafından göz hapsine alınmak üzere İstanbul'a getirilmişti.
Sultan Abdülhamid Han döneminde göz hapsinde tutulmuştu bu şahıs.
Fakat önlerini göremeyen ve şifa bulmaz Sultan Abdülhamid düşmanı olan İttihatçılar tarafından, padişahın Hal'inden sonra 'Şerif' Hüseyin Arabistan'a gönderildi.
İttihat ve Terakki ekibinin bu hatalı siyasetleri sebebiyle 'Şerif' Hüseyin isyanının çıkmasında 'bilerek veya bilmeyerek' İttihatçıların 'katkısı' olmuştur.
Anlatmak istediğim husus 'Şerif' Hüseyin'in Mekke'yi işgali sırasında yaşananlar.
'Şerif' Hüseyin 10 Haziran 1916 günü isyan edince Mekke halkı bu sömürgeci beslemesine destek vermedi.
Bunu söylemiştik.
Mekke-i Mükerreme'de Türklere ait Hamidiye Kışlası vardı. 'Şerif' Hüseyin ve adamları bu kışlayı ele geçiremediler.
Susuzluk had safhadaydı.
İsyancılar Hamidiye Kışlası'nı ateşe verdiler.
Mukaddes beldede bulunan Osmanlı askerleri ellerindeki az miktarda suyla yangını söndürmeye çalıştılar.
Aynı anda sömürgecilerin beslemesi isyancılara direniş gösteriyorlardı.
Kabe-i Muazzama'ya yakın bir de Ecyad kalesi vardı.
2002 yılında yerle bir edilen ecdat yadigarı bu kaleye 1916'da İngiliz silahlarıyla 'Şerif' Hüseyin'in adamları saldırdı.
Osmanlı askeri teslim olmadı ve direndi.
Bunun üzerine isyancı 'Şerif' Hüseyin, askerimizi en hassas yerinden vurdu.
İsyancılar Kabe-i Muazzama'ya saklanarak askerlerimize ateş ettiler.
İsyancılar biliyordu ki, cümle alem bilir ki, Osmanlı askeri Kabe-i
Muazzama'yaateş etmez.
Ve nitekim öyle oldu.
Osmanlı askerleri Kabe'ye ateş edemedi.
Manzara şöyleydi:
Kabe'ye saklanan isyancılar Osmanlı askerlerine ateş ediyorlar fakat askerlerimiz onlara ateş edemiyordu.
İngilizler, sömürgelerindeki milyonlarca Müslüman ahaliye şöyle propaganda yaptılar:
'Türkler Kabe'ye saldırıyor/saldırdı. Kabe'nin örtüsü yırtıldı'.
Aslında Türkler Kabe'ye ateş etmemişlerdi.
Ama sömürgecilerin beslemesi olan 'Şerif' Hüseyin ve adamları Osmanlı askerlerinin bu hassasiyetini istismar etmişlerdi.
Sonunda mukaddes beldeler Birinci Dünya Harbi esnasında elimizden çıktı.
İşte bir kısım çevrelerin 'Arap İsyanı' dedikleri Mekke-i Mükerreme'de yaşanan vakanın bir kısmı böyledir.
Bu tarihi vakayı niye anlattım?
Günümüzde aynı senaryo Misak-ı Milli hudutlarımız içinde ve aynı hedefe matuf olmak üzere devam etmektedir.
Mukaddes kavramları yüzlerine bürüyerek manevi sahalarımıza ateş edilmektedir.
Yüzlerinde mukaddes maske ile manevi kalelerimize her geçen gün saldırılar artmaktadır.
Sosyal yapının temeli aile tehlike sinyalleri veriyor.
Derviş kılıklı avcılar sahada.
Gençlik deizmin pençesinde...
Uyuşturucu kullanımı 9 yaşına kadar indi.
'Örgün Eğitim'de' bir kısım fedakar öğretmenlerimiz İstanbul Sözleşmesi'nin eli ayağı olan 6482 sayılı kanun sebebiyle 'Ellerimiz bağlı. Öğrenciye adab-ı muaşereti anlatamıyoruz' şeklinde feryat etmektedir.
Millî Eğitim Bakanlığı bir taraftan 'Âdab-ı Muaşeret' dersini koyarken diğer taraftan açık liseye geçişi 'zorlaştırarak' muhafazakar aileleri karşısına almayı niçin tercih ettiğini anlamakta güçlük çekiyoruz.
Ayrıca 'Aile' dersini de koyduğunu duyuyoruz.
Sınıfta veya okul bahçesinde öğrenciye, İstanbul Sözleşmesinin eli-ayağı olan 6284 sayılı kanun sebebiyle gerektiğinde 'ikazda' bulunamayan bir sınıf ortamına evladını göndermek istemeyen aileleri, Millî Eğitim Bakanlığı acaba hangi sebeple karşısına alır?
Bunun izahını bilmek isterim.
Uyanık olunmalıdır.
Çakma dervişler her yerdedir.
Derviş kılıklı avcılar her sokağın başında olabilir.