“DENİZBANK”

Prof. Dr. Sadri Maksudî Arsal (1879-1957) fikirleriyle M. Kemal Paşa’nın Çankaya’daki sofrasında yer almış bir akademisyendir. Arsal aynı zamanda milletvekilidir. Hukukçudur (bu kavramdan hazzetmiyorum ama ne yapalım kullanımı yaygınlaşmış vaziyette). Hukukşinas demeyi tercih ederim.

Soğuk bir kış günü (24 Aralık 1937) Arsal, Meclis kürsüsünde denizcilik işlerinde kalkınma maksadıyla kurulacak yeni bankanın isminin “Denizbank” olmasına itiraz ediyor. Sebep, Türkçede “bank” kelimesinin mevcut olmayışı. Ona göre “Denizbank” tabiri bir garabettir ve doğru kullanım “Deniz Bankası” olması gerekir.

Buraya kadar normal değil mi?

Bir ilim adamından beklenen budur.

Arsal’ın itirazı meclis tarafından kabul görür ve isim tashih edilir. Her ne kadar 1930’lu yılların meclisi, Milli Mücadele meclisine kıyasla “kız gibi” idiyse de, itiraz eden ve doğruyu görünce kabul edenler de vardır.

Fakat sonrası felaket…..

“Denizbank” isminin M. Kemal Paşa tarafından teklif edildiği sonradan anlaşılır.

Aynı günün akşamı sofrada Paşa’ya mesele intikal ettirilir.

Kıyamet kopmuştur.

Paşa, o gece radyodan Maksudî’ye cevap verdirtir.

Aralık ayının o soğuk gecesi Arsal için daha da soğuk olmuş ve buz gibi terler akıtmıştır alnından.

Edebiyatçılar, “dilciler”, “çok bilenler” ve Agop Dilaçarlar arz-ı endam etmişler kraldan daha fazla kralcılık numarasıyla “Denizbank” kelimesinin ezeli ve ebedi Türk malı olduğunu “ispat” etmişlerdir. Arsal yerden yere vurulur. Külü göklere savrulur.

Bir gün sonra meclisin tashih ettiği kelime bir daha tashih edilerek “Denizbank” lafına rücu edilir.

1930’lardaki lisan inkılabın bizde böyle olmuştur.

Ne diyordu şair Halil Nihad Boztepe;

Yanaşma aksini gafletle iddaya sakın!

Münakaşatını yâdında tut Denizbank’ın!

(…)

Ne hale geldi, Bilirsin ya, Sadri Maksudi!

Fakat bayım, o mübarek de amma cahildi!