‘Elitler ve Köleler..’ Onlar su içer, sen içemezsin! Onlar süt içer, sen içemezsin! Onlar et yer, sen yiyemezsin! Onlar yumurta yer, sen yiyemezsin!
'Elitler ve Köleler..'
Onlar su içer, sen içemezsin!
Onlar süt içer, sen içemezsin!
Onlar et yer, sen yiyemezsin!
Onlar yumurta yer, sen yiyemezsin!
Onlar arabalara, uçaklara biner, sen binemezsin!.. İsraf için değil, tam bağımlı itaat eden kalıcı kölelik için. Bunlara 'Dur' diyecekler mi sizce? Elbette 'Hayır...' Hem neden desinler ki? Paranın yüzü çok sıcak. 'Aşı' soykırımında da bunu gördük. Davos toplantılarına hem iktidar, hem muhalefet temsilcileri katıldı. Bu kez 'İklim oyunu' geliyor. Oyunu görmeden OY'unu versen ne yazar..
Aşı sonrası yaşayacaklarından hesap bile soramaz hale geleceksiniz. Bunu bile bile kavga etmene, dostluk bozmana değer mi?
Tüm siyasi partilere sorgulayan insan ailesi olarak 07 Mayıs Pazar günü Beyazıt meydanı'nda seslendik. Bu ülkemizde bir ilk olarak meydanlarda ifade edildi. Yine bu köşeden ifade edeyim ki, arşivlerde yerini alsın. Birlikte imzalanmış, bizim için bir tuzak olarak görülen ama siyasiler için önemsiz olan konu başlıklarını tekrar soralım:
Akıllı şehirler projesini durduracak mısınız? Paris İklim Anlaşması'ndan çıkacak mısınız? İklim Kanunu'nu T.B.M.M'ye getirecek misiniz? Cinsiyetsiz, nakitsiz toplum projelerini, dayatmalarını sonlandıracak mısınız? Birleşmiş Milletler ve Dünya Sağlık Terör Örgütü'nü kovacak mısınız? Sosyal vatandaşlık sistemini kabul edecek misiniz? Yapay zeka ve 5G, 6G, 7G sistemlerini canlılar üzerinde uygulayacak mısınız? Yapay eti yasaklayıp, safsatalarına son verecek misiniz? Küçükbaş ve Büyükbaş hayvanlara dokunacak mısınız? Kalp Krizi, kanser, pıhtılaşmaya çözüm üretecek misiniz? Covid aşı mağdurlarına sahip çıkacak mısınız? Anormal fiyat artışlarına son verecek misiniz? Tembelliğe değil, üretime sevk edecek misiniz? İthal tohumları ve GDO'yu yasaklayacak mısınız? Chemtrails zehirlemelerine son verecek misiniz? Deri altı çiplere dur diyecek misiniz?
Önümüzde iki dönem var artık..
Biri 'İNSANİ' dönem, diğeri 'DECCALİ' dönem. Geri dönüşü olmayan iki yol var. İnsani dönemde kalmak isteyene zor, sıkıntı, ızdırap dolu bir yaşam gösterilecek. Sırf dijital dünyaya geçişi kolay olsun diye. Deccali döneme çabucak aldananlara da öyle güzel, soslu bir dünya profili çizilecek ki asıl tuzak işte burada. İnsanoğlu peynirin üstündeki kapanı göremeyecek. Bunu ancak akl-i kuvvetini yitirmemiş, şuur ve bilinçli insanlara nasip olacak. Tüm dünyada bu değişim ve dönüşüm gerçekleşecek. Her iki tarafın da insan kitlesi yer değiştirecek. Ve doğal bir insan ailesi de oluşacak. Deccali dönemden kastım; 'İnsani vasıfların azaldığı, insanların fani dünyanın içinde yeni bir 'sahte dünya' ve sahte cennet vaat edileceği bir dönem..' Bu sene, 'Dijitalin Yüzyılı' ilan edildi. Israrla söylediğim gibi bu tanıma, 'Deccalin Yüzyılı' olarak nitelendiriyorum. Dijital faşizm ve dijital kölelik olarak devam edecek. Bu köleliği çoğu insan geçici ve sahte konfor uğruna kabul edecek. Çünkü bu sistemde insanlara yalancı bir altın tepsi sunulacak. Sahte cennet, 'Metaverse' dünyası ile eğitim sektörü de sona erecek. Yapay zeka denilen asıl tehlike ile meslekler son bulacak. Uzaktan kontrol edebilme, bu kez canlı varlıkların tümü üzerinde denenecek. İnsanların elinden meslek alındığında, insanlar üzerinde planlar daha fazla uygulanacak. Bu düzen hem insanlığa, hem de hayvanlara daha iyi dünya şeklinde büyük bir darbe vuracak. Bu seçim, bir seçim olmayacak. Çünkü bu taşlar, 'Tek dünya' devletine döşeniyor. Küresel planların gerçekleşmesi açısından bir kez daha bunu yapıyormuş gibi gözükmek toplumun tüm kesimlerinin gazını almaktan ibaret. Hiç biri birbiriyle kavgalı değil. Kitleleri bu şekilde kontrol altında tutuyorlar sadece. Neden bunu söylüyorum yakın zamanda T.B.M.M'ye bir röportaja giden arkadaş meydanlarda kavga edenlerin orada nasıl kuzu, ciğer sarması gibi olduklarını anlamıştı. Sistemin görünen partileri aslında organize edilerek ortaya çıkarılıyor veya parlatılıyor. Gerisini ekranlarda zaten bulamazsınız, göremezsiniz. Neticede ceketin rengi başka başka olsa da önümüz süreçte de insanlığa kurulan tuzaklar uygulanmaya devam edilecek. Umarım yanılırım ancak son yayımlanan genelgelere göre daha da hızlanacak gibi. İnsanlar yürekten, ruhtan, kalpten, akıldan, bedenden uyanmadığı sürece bir anlamı olmayacak. Şunu söyleyebilirim; İnsani uyanış çok uzakta değil. Bu değişim önce Avrupa'da, sonra diğer coğrafyalarda başlayacak. Seçim bir değişimin anahtarı olmayacak çünkü. Seçim bir 'seçim' olmayacak. Çünkü bir kıymeti yok. 2019 yılından sonra daha başka bir zemine kaydı Türkiye ve dünya. Küresel planlara atılan imzalar, ani bir şekilde insanlara ansızın yaşatılan plandemi tiyatrosu ve akabinde İklim konulu baskıların alt yapısının oluşması bu fırsatı tepti. Hem iktidar, hem de muhalefet kendi yakalarını kaptıran anlaşmalara imza attı. Bu seçim, önüne konulanı seçtiğin de bir seçim olmayacak. Çünkü seçileni seçen sen, ben değil, sistemin önümüze sunduklarına rey basmaktan ibaret. Sosyal puanlama sistemi her iki tarafın da arzuyla istekle baktığı sistem. Cinsiyetsiz toplum projeleri her iki tarafında ılımlı olduğu ve Birleşmiş Milletler'in Sürdürülebilir Kalkınma Eylem planları arasında yer alıyor. Biri açıktan desteklerken, diğeri de uygulamalı olarak yapıyor.
2024 planları çoktan uygulamaya hazır. Farkında iseniz her kurum, her bakanlık 2024'e göre çalışmalar yapıyor ve sıfır baştan küresel değişikliğin mesajını veriyor. Okullar, ticari alanlar, meslekler, yapay zeka, elektrikli araç pazarlaması, sanayi, Finans Merkezi'nin açılışı, karbon emisyon uygulamaları, karbon vergisi hazırlıkları tamamı önümüz sürece ilişkin. Yani seçimin konuşulduğu ama arka taraftaki planların hiç konuşulmadığı bir düzen.
Seçim asla aldatmasın. Seçim bir değişim olmayacaktır. Aksine koşar adımlarla 2030 planları yine T.B.M.M'ye getirilecek. Bugüne kadar ortak olanlar yine mecliste olacaklar. Ne fark eder ha iktidar olmuşlar, ha da muhalefet.
Küresel planlar devam ederken küresel örgütler asla at değiştirmezler. Özellikle son üç yolda gördük, hem iktidar, hem de muhalefet küresel işgal konularında gayette uyumlular. Bakmayın siz göz önündeki kavgalarına filan. İktidar muhalefetin, muhalefet de iktidarın can simidi. Her ikisi de birbirini ayakta tutuyor.
Öyle olmasaydı ne küresel planlar bu kadar rahat olabilirdi, ne İktidar yaklaşık 22 sene sapasağlam koltuklarda oturabilirdi, ne de muhalefet partileri aynı şekilde kalabilirdi. 2030'a giden şeytani yollarda koşan atlar değişmeyecek. Seçimler çözüm olmayacak.
Asıl tehlike de kar topu gibi yuvarlanarak geliyor. Yakın zamanda pıhtılaşmanın arttığı dönemde kan stoğu daha fazla konuşulacak, kalp krizi artışları daha fazla konuşulacak, kanser, HIV enfeksiyonu artışları daha fazla konuşulacak ama şimdi değil.
Deprem unutuldu gitti. Milyonlarca insan enkaz altında canını yitirdi. İnsan hayatı bu kadar değersiz işte. Konuşulan tek şey siyaset. Birbirlerine olan hakaretler. Konuşulmasın demiyoruz ancak asıl gündemler gizleniyor..
Uzay çağı öyle mi?
Güldürmeyin yahu ..
Bambaşka bir dünyada köleliğe adım adım..
İnşaAllah yanılan biz oluruz. Bu tuzakları ne insanlar, ne de hayvanlar yaşamamış olsunlar.
Sel gider, kumu kalır.
İnsan kalabilenlere selam ve sevgilerimle.