Pazar günü basın açıklamamız vardı. Tüm siyasi partilere seslendik. Küresel işgal planlarına ve sinsi anlaşmalara son verin! Diye. Tamamına yönelik. Yönetimde olana da, yönetime talip olanlara da. Kim, neyi, ‘Güzel’ diye sunarsa sunsun ‘Küresel planlar’ seçim propagandası arasında bile devam ediyor. 15 gün içerisinde üç genelge yayımlandı.
Pazar günü basın açıklamamız vardı. Tüm siyasi partilere seslendik. Küresel işgal planlarına ve sinsi anlaşmalara son verin! Diye. Tamamına yönelik. Yönetimde olana da, yönetime talip olanlara da. Kim, neyi, 'Güzel' diye sunarsa sunsun 'Küresel planlar' seçim propagandası arasında bile devam ediyor. 15 gün içerisinde üç genelge yayımlandı. Kimin haberi var? Kaç kişinin ya da. İkisi İklim Kanunu'nun alt yapısını hazırlayan genelgelerden oluşuyor. Kimsenin ittifakları filan taktığı yok. Sistem aynı şekilde ilerliyor. 2024 yılı imzaları atılıyor. 2023 -2025 veya 2023 -2030 planları hazırlanıyor. Bunlardan biri de, 'Dijitalin Yüzyılı' yani, 'Türkiye Yüzyılı' denilen kavramlardan biri. İnsanlığın ve diğer tüm canlıların azaltılması, nesnelerin interneti kapsamında kontrol altına alınması ve vatandaşlık sosyal puanlama sistemi içeriyor. Aylar önce videolarımda bahsettim. Hatta açık açık insan, hayvan ve eşyaların birleşimi yer alıyor. Bu, şu demektir; Her gelen bunu uygulayacaktır. Çünkü; İmzalanan Küresel anlaşmalarda hem iktidarın, hem de muhalefetin imzası ve parmağı mevcut. Durum böyle iken niçin bana, bize zulmedeni ödüllendireyim, ödüllendirelim ki?..
Hadi diyelim birine verdik.. Sonra...
Şu an bile sessiz kalmış olmalarına rağmen tekrar zulüm yaşatmayacaklarının garantisi var mı? Köprüyü geçene kadar her şey iyi, hoş..
Çok az bir zaman kaldı. Düzenin içine kendini kolayca teslim edenler için. Son üç yılın kölelik provaları artık, 'Dijital kölelik ve dijital körlük' olarak devam edecek. İnsanlık kendini biçilen tehlikenin farkında olamadığı sürece kurtuluşu da yakın gözükmüyor. Ancak bu sürecin rüzgarına kapılmayan, alevine odun olmamış, iki defa ısırılmak istemeyenleri insani bir dönem bekliyor. Boşuna çenenizi yormayın. Boşuna kavga etmeyin, birbirinizi kırmayın. Geçmiş siyasiler daha edepli, daha saygılıydı. Kitlelerini bölmüyor, parçalamıyor, yalana, yanlışa taviz vermiyor, değerler üzerinden gitmiyor, girmiyor, aynı masada birleşiyordu.
Asıl fırtına bundan sonra geliyor.
Bu fırtınanın şiddeti asla sistemin siyasi partileriyle mümkün olmayacak. Çünkü ateşe körükle gittiler, fırtınayı el ele koparan taşlar döşediler. Kimi baktı, geçti, kimi sessizce izledi, kimi de rüzgar ekene fırtına biçsin diye kol, kanat gerdi. Şimdi meydanlarda her şey mübah! İnsanlara adeta bambaşka mutluluk iksiri vaat ediyorlar. Sahi mutluluk iksiri insanlara vurulan sıvılar değil miydi? Öyle yazıyorlardı haber kanallarında. Elbette konumuz şu an bu değil. Vaktinde anlattık. Yalnızca anlam veremediğim durum şu; Bu siyasilerin anlattıkları her şeyin 'Sahte ve Algı' olabileceği konusu. Tüm insanlık bunu yaşadı, gördü, hissetti. Ders alan aldı, almayan unuttu ki. Ama bizler unutamayız. Şahsen ben asla unutmam. Öyle bir hafızaya da sahip değilim. Medyada imkan versinler önümüz süreci de takır takır anlatmaya, belgelemeye hazırız.
Evet.. Türkiye bir seçim furyasının içinde. İlgilenmiyorum. Neden mi? Son üç yılda yapılan zulmü asla unutmam. Bu zulmü yalnızca biri değil, hepsi yaptı. Şimdi seçim zamanı gelmiş hepsi sesimiz olacağını söylüyor. Geçin bu işleri haydi.
Okullara öğrenciler alınmazken niçin sesimiz olmadınız? Memurlar, öğretmenler kurumlara alınmazken sesimiz niye olmadınız? Mitingler yapılırken, eylemler yapılırken, uluorta basın açıklamaları yapılırken sesimiz niye olmadınız? İşçiler işinden edilirken, fabrikalarda kapıdan içeriye alınmazken sesimiz niye olmadınız? Ayşe teyze, Fatma abla maske takmadığı için otobüslerden atılırken sesimiz niye olmadınız? Ekranlarda bize söz hakkı verilmezken niye sesimiz olmadınız? Hekimlerimize ceza kesilirken ekranlar kapatılırken niçin sesimiz olmadınız? Hamileler PCR vermedi diye hastanelerden o halde çıkarılırken niçin sesimiz olmadınız? Yalancı profesörler, ilaç ve aşı tüccarları korku pompalarken niçin sesimiz olmadınız? DSÖ Terör Örgütü'ne yetki verilirken niye kıyameti koparmadınız? Niçin sesimiz olmadınız. Niçin yaka paça ittiniz, kaktınız? Toplumun 9 milyon insanını yok saydınız. Hekimlerini yok saydınız, avukatları yok saydınız. Sürecin iç yüzünü anlatan, insanlığa tuzak kuran namussuzları anlatırken niçin sesimizi duymadınız? Polisimizle, askerimizle tedavi görmek isteyen aşısız, maskesiz insanları niçin karşı karşıya getirdiniz? Köpekler gibi aşı olacaksınız? Denilirken niçin alkış tuttunuz? Daha çok özgürlükmüş haydi oradan be. 'Aptal mı var?' karşınızda. Değişim istiyorlarmış! Yalan. Her iki taraf da, 2030 planları gerçekleşene kadar yerini sağlam tutuyor ve meydanlarda ona göre birbirinden besleniyor. Eğer bir taraf, diğer tarafın yaptıklarına rızası olmasaydı, vatanımızın, milletimizin, halkımızın, insanlığın menfaatine olmayan bir durum olsaydı ne yapar eder, o kötü fiil gerçekleşmezdi. Bugünler aşama aşama geldi, getirildi. Siyasiler ancak kitlelerini birbirine düşman ediyor, kendileri birbirine düşman değil. Öyle olmasaydı şayet, DSÖ'nün talimatları konusunda yarışır halde olmazlardı. Eğer öyle olmasaydı Paris İklim Anlaşması'na firesiz bir şekilde imza atmazlardı. Eğer öyle olmasaydı, Nisan ayının sonuna doğru ülkemizin en tepesindeki isimler 'İklim kanunu'nu önümüz dönem getireceğiz' demezlerdi. Eğer öyle olmasaydı, geçtiğimiz haftalarda yayımlanan 'Çocuk Eylem Genelgesi neyin nesi?' diye sorarlardı. Eğer öyle olmasaydı, 'Su ayak izi' genelgesi yayımlanmazdı. Eğer öyle olmasaydı, iktidarın da, muhalefetin de rotası, reçetesi 'Birleşmiş Milletler'in 17 Sürdürülebilir Kalkınma Eylem planlarının şeması, konu başlıkları resmi sayfalarında yer almazdı.
Şimdi mi aklınıza geldi 85 milyon.
Bugüne kadar o milyonların içinde değil miydik bizler? Yeni mi fark ettiniz, yeni mi gördünüz?
Hiç kusura bakmayın siyasiler..
Aptal değiliz. Aptallaştıran medyaya tabii değiliz. Aptallaştıran sihirbaz yöntemlerine de inanacak saflar değiliz. 'Aldatıldık' itirafı şimdi tüm toplumun üzerinde giysi olarak duruyor.
Siz insanlığa savaş açanlara karşı savaş açmadınız. Küçücük yavruların nefesi kesilirken niye sesimiz olmadınız?
Kırgınız, üzgünüz, özür bile dilemediniz. Çünkü suçlusunuz, çünkü ortaksınız. Biz teslim olmadık, bundan sonra da olmayacağız.
Yeni oyunlarınıza karnımız tok..
Hadi oradan be. İşinize bakın ..
Çekin gidin kapımızdan..
İnsan kalabilenlere selam ve sevgilerimle..