Eğer bir şey herkes için iyi değilse, hiç kimse için iyi değildir. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, elde bir ateş parçası gibi. Hak ve batılın aleni savaşı bu.
Eğer bir şey herkes için iyi değilse, hiç kimse için iyi değildir. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, elde bir ateş parçası gibi. Hak ve batılın aleni savaşı bu. Biyolojik, psikolojik, zeka savaşı. Hak tarafında olanlar, batıl tarafında olan milyonları, milyarları bu bataklıktan kurtarmak için direniyor. Ömrümüzün ikinci bir tekrarı yok. Anlatacağız, anlayacağız, pes etmeyeceğiz. Ruhumuz gerçeğe kör, sağır, mühürlü olamaz.
Buğday tarlaları yangınları yine başladı. Gaziantep, Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin ve Batman'da geçtiğimiz hafta buğdaylar yandı. Sözde savaşta olduğu iddia edilen Ukrayna ile tahıl sözleşmesi yapmak yerine kasıtlı olarak yakıldığı ortaya çıkan buğday tarlalarına sahip çıkmak gerekmiyor mu? Bu konuda da diğer planlarda olduğu gibi büyük sessizlik var.
Sahi, meclise giren eski – yeni siyasilerde ve siyasi partilerde durum ne? İnsanlık için önem arz eden bu durumlara karşı bir tepkileri var mı? Elbette yok. Gizli ya da açık destekliyorlar. Seçilenler bir ayını doldurdu. Ancak bir ayda o kadar çok gelişmeler yaşandı ki, toplum olarak önümüze sunulandan başka bir pencere yok. Karşı cephe oluşmasın, bu cephenin mücadele edenleri yalnız bırakılsın diyedir belki de.
Buğday ve orman yangınları hem kendi ülkemizin farklı farklı bölgelerinde, hem de dünyanın başka coğrafyalarında görülüyor. Öte yandan geçen yıl harıl harıl toplatılan eski kitaplar, eski ansiklopediler para karşılığında, artan mazot, benzin fiyatlarına rağmen sokak sokak tekrar toplatılıyor. Çünkü, kadim ve sağlam bilgileri tamamen ortadan kaldırmak için bu da başka bir yöntem. Hemen hemen her bölgede kitapları toplayanların ses tonu ve söylemleri de aynı. Tek elden, tek merkezden yürütülüyor. Ülkenin farklı yerlerinde üretim yapan tesisler ve 'Geri dönüşüm' fabrikaları da geçen yıl olduğu gibi kitapların toplanıldığı dönemde yanıyor. Eskiye dair tüm izlerin silinmek istenmesi de 'Great Reset' planları dahilinde devam ediyor. Bir diğer gözden kaçan ayrıntıyı da hatırlatalım; Kediler bir aralar yabancı plakalı araçlarla toplatıldığı iddiası ilk olarak İzmir'de, sonra Ankara ve İstanbul'da ortaya atıldı. Kedi toplayan araçlara ait görüntülerin olduğu da biliniyor. Peki Adalar'da geçtiğimiz günlerde garip garip giyinen uzaylı tiplemesi maskeli kişilerin kedilerle sosyal medyaya verdiği mesajlara ne demeli? Şeytani ritüeller apaçık servis edilerek algı yönetimi ve toplum mühendisliği yapılıyor. Time dergisinin 2030'dan geriye her gün, her saat, her dakika sayıyor olması anlatılanlarla örtüşen bir zaman çizelgesine sahip. Peki tüm bunlar önemsiz mi?
Tarım Bakanlığı Bill Gates'in rotasında mı?
DSÖ Terör Örgütü Cenevre'de Türkiye'den de 11 kişinin gönderildiği ve hepimizi doğrudan ilgilendiren, aynı zamanda gıda, enerji, ekolojik denge, diğer canlı yaşamı da ilgilendiren tam 300 maddeyi taslak olarak üye delegeler tarafından onaylandı. Henüz imza aşamasında olmadı ancak böylesine felaket bir taslağa siyasi partilerin veya STK temsilcileri cenahından bir tepki geldi mi? Elbette gelmedi. Ya bilmiyorlar, ya bildiklerini masumane görüyorlar ya da biliyorlar, planlar dahilinde verilen rolü yerine getiriyorlar. 'İklim Krizi' adı altında yanan buğdaylara tepki geldi mi? Ya da bir soru önergesi veren? Orman yangınlarına ilişkin şüphelerini dile getiren oldu mu? Hayır yine yok. 'Dostlar alışverişte görsün' minvalinde bir kaç cılız söylem vardır diyeceğim ancak onu da net bir duruş çerçevesinde henüz göremedik. Tarım Bakanlığı'nın son yönergesi, ''Yok artık bu kadarı olmaz' dedirtti. 'Pide, lahmacun ve türevlerinde yer alan malzemelerde artık ne konulduğuna dair şüpheler araştırılmayacak, numune alınmayacak' dediği karara ilişkin var mı sert bir yumruk masaya vuran? Yok. Kedi, köpek, akrep, çiyan her şey koy gitsin. Tarım Bakanlığı Bill Gates'in rotasına çoktan girmiş bile. Vay halimize. Küresel planlar tam gaz gidiyor. İnsanlığı, toplumu daha nasıl bozabilirler ki, her şeyin yolu mideden geçiyor. Kötülüğün de, iyiliğinde. İnsanlığın da, firavunluğunda. Kim neyi yiyorsa 'o'dur aslında. 'Gıda terörü' hep bir gerçekti ancak şimdi 'Yasal' koruma altına alındı. Peki soran, soruşturan var mı? Talimat Dünya Ekonomik Forumu'ndan mı geldi?
Pelin Çift'in yemek menüsü; 'Hamam böceği'
Yakın zamanda 'Çip' reklamlarında güzelleme yapan Pelin Çift'in sunduğu ve Pazar günleri TRT 1'de yayımlanan '3'te 3' isimli bilgi yarışması bu hafta, 'Hamam böceği sütünün inek sütünden 4 kat daha besleyici' olduğunu belirttiği bir soruyla gündeme geldi. Soru sistematik bir algı operasyonu içeriyor. Ancak durum oldukça vahim. Sorunun devamında böcek övgüleriyle devam ediyor Pelin Çift. Hepimizin vergileriyle yayın yapan devletin televizyon kanalı olan TRT'de doğrudan böcek propagandası yapılıyor ve bu ürünlerin insanlığa sunulan doğal et ve süt ürünlerinden daha besleyici olduğu servis ediliyor. TRT'de Pazar akşamları yayımlanan yarışmanın adının '3'te 3' olması da ilginç. Sağdan, soldan olay yine 666'ya bağlı. Hiç bir şey tesadüf değil. Kendisine hamam böceği sütünün, inek sütünden 4 kat daha besleyici olduğu sorusunun sorulduğu yarışmacı İbrahim Keçeci ise, yarışmanın daha başında gıda sektöründe çalıştığını, yurtdışına ithalat ve ihracat yaptığını belirtiyor. Özetle organize bir durum var. Küresel örgütlerin taşeronları vasıtasıyla verilmek istenen algı şu: 'Gıda alanının geleceği böceklerde. Sen bu soruyu doğru bilemeyip elendin. Nasıl olurda gıda alanının geleceğinin böceklerde olduğunu bilmiyorsun?' diye açık bir mesaj veriyor. Bunun yanında yarışmanın başından sonuna Hamam böceği sütü sorusu ise şu şekilde; 'İçerik olarak inek sütünden yaklaşık 4 kat daha besleyici olduğu bilinen ve gelecekte onun yerini alacağı düşünülen süt hangi hayvana aittir?'
A) Hamam böceği B) Fare C) Su Aygırı
Bu şıklarda niçin kümes hayvanları, küçükbaş veya büyükbaş hayvanlardan yok sizce? Yarışmacı hamam böceği şıkkını hamam böceğinin küçük olması sebebiyle direkt olarak eliyor ve iki şık arasında kalıyor. Fareler üzerinde yapılan deneylerin ve insan DNA'sı ile benzerlik taşıması gibi değerlendirmeler yaparak fare sütü olabileceğini ama küçük olduğundan 'Su aygırı' olduğuna yönelik yanıt veriyor. Yarışmacı ısrarla B) Fare sütü olduğunu düşünerek C) 'Su Aygırı' şıkkını söylemek istiyorum' diyor. Burada yarışmacı da bir ikilemde kalıyor. Ve 'Su aygırı' yanıtını veriyor. Cevap ise A) Hamam böceği.
'Hamam böceğinden nasıl süt aldıklarını merak ediyorum' diyen yarışmacıya Pelin Çift ise imalı bir şekilde; 'Bilim' diye yanıt veriyor. Pelin Çift yorumunun devamında, 'Böcek sütünün bir yöntemini gerçekleştirecekler. Bu arada böcek sütünün satışı şu an da bazı ülkelerde yapılıyormuş. Denemek isteyen olursa buradan da duyuralım.' diye yanıt veriyor. İnsanlığı, doğayı, gıdayı, fıtratı hedef alan her operasyon, 'BİLİM' maskesinin ardında 'BİLL'in sözcülüğü yapılıyor. Pelin Çift gururla BİLL'in maskesinin arkasına saklanıyor. Hem de devletimizin resmi televizyonu TRT'de. Peki bu soruya ve cevabına yapılan aleni propagandaya, 'Ne diyorsun sen kardeşim!' diyen var mı? Ya da Ey TRT; tası tarağı, taşı, toprağı, eti sütü bitirdin de böceklerden mi medet umar hale geldin? Bir insana, insan fıtratına nasıl olurda bunun güzellemesi yaparsın sen!' diye yaygara koparan oldu mu?
'Madem öyle TRT'ye hamam böceği götürelim kahvaltıda bol bol yesinler, sütünü içsinler, etini de yesinler. Hatta kurban bayramında hamam böceğini düşünsünler. Ne de olsa 4 kat inek sütünden daha besleyiciymiş ya! Bakalım gelecekteki etini, sütünü canlı canlı ekranlardan yesin, içsin Pelin Çift hanım. Diğer şık fareyi, su aygırını da değerlendirebilirler. Başka bir seçenek olmadığına göre kendilerince...'
İklim yaygaralarına malzeme olsun diye her gün oyunun bir parçasını görüyoruz. Bazen reklamlarda, bazen dizi, film ve çizgi filmlerde, bazen de birçok bankanın ekolojik ayak izi hesaplaması olarak başlatmış olduğu sinsi operasyonlarda. Gözümüzün önüne dayatılan zararlı ve tehlikeli meselelerin özünde ve önünde küresel sıcaklığı sabitleme palavrasına sığınarak 197 ülkenin imzaladığı Paris İklim Anlaşması var. İklim politikaları sürdürülebilir eylem planlarında çalışmalar yürüten ve küresel örgütlerle ortak paydaşa sahip olan Dünya Doğa Koruma Vakfı (WWF)'nin resmi sayfasında Tek dünya devleti hedeflerinden birinin akıllı şehirler projesine geçmek olduğu, bu şehirlerin de Paris İklim Anlaşması'na uyumlu olması gerektiği ifade ediliyordu. 6 Şubat 2023 tarihinde yaşadığımız depremlerin öncesinde İller çapında 'Tek Dünya Kentleri' Yarışması konulu açıklamada şu açıklamalara yer veriliyordu: 'Kentlerin, gezegenimizin geleceğini şekillendirmedeki rolü her geçen gün artıyor. Dünya nüfusunun yarısından fazlası halihazırda kentlerde yaşıyor. Bu kentlerin, biricik dünyamızın ekolojik sınırlarına riayet ederek gelişme gösterip refaha erişmesine olanak verecek şekilde planlandığını hayal edin. Böyle kentler bugün var olmayabilir, ancak WWF'in hedefi, böyle yerlerin ya da bizim deyimimizle Tek Dünya Kentleri'nin yaratılmasına ve gelişmesine katkıda bulunmak. Tek Dünya Kentleri Yarışması; İklime dirençli ve yüzde 100 yenilenebilir enerjiye dayalı bir geleceğe yönelik küresel bir dönüşüm için kentlerin eyleme geçmelerinin ve katkı sunmalarının sağlanması amacıyla WWF tarafından tasarlanmıştır. ' şeklinde ifadelere yer veriliyor.
Yani mesele, anlatıldığı kadar küresel sıcaklığı sabitleme vakası olarak basit değil. Bu sıcaklığı sabitlemek adına gıdada, enerjide, toprakta doğrudan insanları ve canlıları ilgilendiren kısıtlamalar ve yaptırımlar bulunuyor. 'Nedir peki bu bağlantılar?' diye soracak olursanız şöyle; Karbon emisyonlarını düşürmek adına Karbon Ayak izi uygulamaları, gıda ve enerjiye ulaşım güçlüğü, yerine ise sahte ve yapay olanın yaygın hale gelmesi, anormal fiyat artışları, buğday yangınları, orman yangınları, nakitsiz, mülkiyetsiz toplum, yapay et, böcek pazarlaması, büyükbaş ve küçükbaş hayvanların sessiz sedasız katliamı, dijital para sistemi, sözde sağlık krizi ve iklim krizi adı altında yeni pandemiler, akıllı şehirler projesi, chemtrails, metaverse, çip, aşı pasaportu, iklim kanunu, karbon vergisi.
Derin bir savaşın içinde amansız bir bela ile karşı karşıya kalıyoruz. Paris İklim Anlaşması başımıza bela. Bu anlaşmayı başımıza 'bela' edenlere karşı ciddi bir mücadele verilmediği takdirde daha fazlasını yapmak isteyecekler ve bunu, 'Dünyanın iyiliği' için yaptıklarını ısrarla söyleyeceklerdir. Modern kölelik düzeninde 'Covid tiyatrosu' yalnızca insanları hedef almıştı. İklim politikaları ise ekolojik dengenin, canlı yaşamın tamamına yönelik. İklim zırvalıkları sil baştan yeniden inşaa etmek.
Bilimle uzaktan, yakından alakası olmayan her şeyi 'Bilim' diye topluma yutturdular. Tıpkı Covid döneminde 'Aşı anne sütünden daha faydalıdır!' dedikleri gibi. Tıpkı insanları gen terapisi sıvılara 'denek' yaptıkları gibi. İçinde bulunduğumuz dönem kıldan ince, kılıçtan keskince. Bu süreçten parası olan değil, aklını kullanabilen akıl sahipleri çıkabilecek. Bundan sonrası ise şuur, idrak ve 'çoğunluk' akımına kapılmamak. Bunu yapana mükafat büyük!
Bugün bayram. Bu vesileyle Kurban Bayramınızı tebrik ediyorum. Hayırlı bayramlar.
İnsan ailemize selam ve sevgilerimle.