Cesaret, herkesin konuştuğu ama çoğu zaman yanlış anladığı bir kavram. Kimileri cesareti korkusuzluk zanneder, kimileri de delice atılmak… Oysa ki cesaret, korkunun varlığını kabul ederek yine de adım atabilmektir. Çünkü gerçek cesaret, korkunun olmadığı yerde değil, onun tam ortasında kendini gösterir. Cesur olan insanlar korkmuyor zannedersin! Hayır! Onlar, korktuğu halde savaşa girenlerdir. Sanma ki cesaret, yüksek sesle konuşmak, haykırmaktır. Cesaret, kimi zaman da susmasını bilmek, zamanını beklemektir. Yeri geldiğinde bir hayali kovalamak, yeri geldiğinde ise yanlış bir yoldan dönmektir.
Bazen aklıma gelir ve düşünürüm. Bu kadar laf anlamaz, duvar gibi söz geçmez insanlar için cesur olmaya, hayatını tehlikeye atmaya değer mi diye. Gerçekleri haykırmak adına hayatını riske atan, belki de ölümü göze alan, varlığını hiçe sayan insanlar, insanlarımız var. Şuan eli güçlü olan taraf kötülükten yana. Mesele tam olarak ta bu değil mi zaten. Yok edemedikleri, sindiremedikleri bu azınlık aslında çok güçlü. Ben bu azınlığı ayrı bir millet olarak görüyorum. Evet, onlar ayrı bir millettir! Belki de tarih kitaplarına hiç geçmeyecek, isimleri hiç bilinmeyecek bu insanlar. Zaten onların da ünlü olmak, adını yazdırmak gibi bir dertleri yok. Aralarında bağ olmasa da, dünyanın her yerine dağılmış, hak yolda yürümek için mücadele eden küçük bir millettir onlar.
İşte bahsetmek istediğim tam da bu. Bu bilinmez, küçük milletin fertleri birbiri ile iletişimde olmalı. Birbirini desteklemeli ve güçlü olmalıdır. İçinde bulunduğumuz bu karanlık yüzyılı biraz olsun aydınlatmak için.
Zıtlıkların sembolü olan, Japonların kullandığı "Tomoe" ya da dünya çapında en çok bilinen Yin-Yang (Taijitu) sembolü bana bir şey hatırlattı. İyi-kötü, güzel-çirkin, kaos-sakinlik gibi... Ne kötü iyiyi yok edebilir. Ne de iyi kötüyü. Ne gece gündüzü ne de gündüz geceyi. Kimi zaman biri diğerinden fazla olsa da, biri diğerini yok edecekmiş gibi görünse de, ikisi de varlığını sürdürmeye devam edecek ve ediyor. Birbirlerini tamamen yok edemeyecekler!
Dünyayı değiştirenler, cesurca adım atanlardır. Bunlar kimi zaman bir bilim insanı, kimi zaman bir sanatçı, kimi zaman da sıradan, sokağımızdan biri onlar. Fakat hepsinin ortak bir noktası var. Tüm acı, korku ve endişelerine rağmen adım atmayı ve ilerlemeyi seçmiş olanlardır onlar. Peki ya sen? Sen hangi millettensin?