Ne yazsam, ne söylesem… Gel cemaat gerçek kur korumalı mevduat buradaa! Diye Cuma çıkışında eylem mi yapsam,  vergilendirmelerin sonucunda ticaret hacminin daraldığından mı bahsetsem, hazine gelirlerinin aslında düşmeye başladığından mı bahsetsem, muhafaza-kârların ahlâk dışı dürtülerinde mi bahsetsem, bankacılık A.Ş lerden mi bahsetsem vs. diye düşünürken aynı sistemin laciverti aklıma geliverdi! Bankacılık… Affedersiniz, daha doğrusu Katılım Bankacılığı.

Katılım Bankacılığı diyoruz, ama bunun dünyadaki asıl karşılığı İslâm Bankacılığıdır. Evet, Başına ‘İslâm’ ibaresi koyunca gönülleri yumuşayıveriyor sahte-kârların.

Ama Türkiye’de bu isim bazı kurumların da desteğiyle BDDK tarafından 2005’te Katılım Bankacılığı şeklinde değiştirilmiş. Bence de gayet zekice bir fikir. Çok etkilendim.

Çünkü İslâm ibaresinin faizci bir kurumun başında bulunması, insanları farkındalığa sevk edebilir ve tepkilere yol açabilirdi. Aman ha! Kitleleri yönetirken uyanık olmak gerek

Böyle bir değişiklik ile aynı zamanda endüstriye yeni bir kılıf getirilmiş, en azından Müslüman milletin faizci bir kuruma bakışı biraz daha yumuşatılmış oldu.

Peki! Bunun sonucunda da ne mi oldu? Katılım Bankacılığında ciddi büyüme gerçekleşti.

Buraya kadar anlatmak istediğimi tek bir cümle ile özetliyor ve önceki yazılarıma da atıfta bulunuyorum: Dikkat! ‘Toplum kavramlarla yönetilir.’ Bu tuzaklara düşmeyiniz.

Tabii ki çoğunluğumuz biliyor bankacılık endüstrisinin aklının, tek bir milleti değil, tüm dünya milletlerini sömürmeye yönelik çalıştığını. Neyse…

Bizler sadece Kur’an ahlâk ve ilkelerini esas alan bir finans sistemiyle kalkınabilir miyiz?

Gayet tabii.

Peygamber Efendimiz (sav) döneminde faizsiz, adil ve paylaşım esasına dayalı bir ekonomik sistem uygulamıyor muydu? Bu dönemde karşılıksız borç verme, emek-sermaye ortaklığı, sermaye ortaklığı ve zekât gibi uygulamalar ekonomik düzenin temel taşlarını oluşturmuyor muydu?

Ancak bu şekilde ana akım bankaların işleyişinden kuyruğumuzu kurtarabiliriz. Tabii önce ahlâk ve maneviyat gücü lazım…

O kutlu dönemde modern anlamda bir bankacılık sistemi yerine ticaret, ortaklıklar ve güven esasına dayalı finansal işlemler uygulanmış.

Modern Dünyanın Büyücüleri başlıklı ilk yazıda bahsettiğim üzere ‘modern’ sıfatı sizi bir şeye ikna etmek için kullanılan sihirli bir kelimedir aldanmayın demiştim.

Artık anlaşılmalıdır ki; bu yüzyıl, sözleşmeleri çok naif cümlelerle süsleyerek, şekilcilikle insanları önce manevi sonra maddi olarak sömürme yüzyılı.

Biliyorum ki; şuan ülkemiz kurumlarında bulunan muhafaza-kâr memurlar, ikindi namazına müteakip katılım bankacılığının, diğer bankalardan farkını konuşuyor. Ben size söyleyeyim; RENK FARKI var! Anladınız siz onu.

Şu bilinmelidir ki; bankacılık endüstrisi de sigara endüstrisi gibidir. Müslümanları cezbeder ve faize dayalı ürünler satar.

İdarecilerimiz, kanun koyucularımız ve aziz milletimiz, faizi (ribâyı) ekonomiden çıkararak gerçekten İslâmî bir finans sistemi kurmak istiyorsa, önce kalplerimize yönelmeli; bankacılık endüstrisinin evraklarında göstermelik bir şeriat aramak yerine, İslâm’ın özünü ve ruhunu hayata geçirmeye odaklanmalıdır.

Bunun aksine çalışan kanunları revize etmeli ve İslâmî Bankacılığı diğer bankaların kanunlarından tamamen ayırmalıdırlar. Ama bunu yapmadan önce Şirketrokrasi söylemimizi de hatırlamak gerek!

Yerli ve milli olma kavramını artık bankacılık ve finans sistemine de getirmeliyiz.

Mübarek Ramazan Ay’ımız yaklaştığı için belirtiyorum!

Sakız orucu bozar!