Cemal, adı gibi güzel bir adamdı. İyi bir insan, sadık bir dost ve temiz bir kalbe sahipti. Sözünde ve amelinde samimi, kelimeleri ve kalemiyle eleştirirken dahî içten davranır, coğrafyamızın kaygılarını ise kalbinde ve aklında taşırdı.
Cemal, adı gibi güzel bir adamdı. İyi bir insan, sadık bir dost ve temiz bir kalbe sahipti. Sözünde ve amelinde samimi, kelimeleri ve kalemiyle eleştirirken dahî içten davranır, coğrafyamızın kaygılarını ise kalbinde ve aklında taşırdı.
Masum bir gülüşü, neşeli bir vechi ve dürüst bir yapısı vardı. Konuşmaya başlayınca kibar ve dikkatlice konuşur ve karşısındakini ciddi ve anlayışlı bir şekilde pürdikkat dinlerdi. Damarlarında dolaşan atalarının coşkusu tüm haline yansırdı.
Cemal özgür bir gazeteciydi. İşinde profesyoneldi. Titizlikle ve ciddi bir şekilde işlerine sarılırdı. Arap âleminde gazetecilik yapmanın zorluklarının ve tehlikelerinin bilincindeydi. “Gazetecilik, ideolojisi olmayanların mesleğidir” derdi.
Vatansever biriydi. Kendisinde ihlâsı, vefayı ve doğruluğu mezceden nadir bir şahsiyetti. Mütevazı, kibar ve saygılı biri idi. Kardeş ve dost canlısıydı. Çocuksu ve munis bir kalbe sahipti. O hür düşüncenin kalesiydi.
Bu halim ve selim insanı, iki kez şehit ettiler: Önce onu öldürdüklerinde şehit oldu, ikinci olarak da barbar ve alçak katliam ile ilgili kanıtları tahrif ettiklerinde. Fakat şunu unuttular: “Bu çocuksu kalbe sahip adam, ölmeyecek ve insanlığın ebedi muhayyilesinde yaşayacaktı.”
Merhum Cemal Kaşıkçı ile Türkiye ve Suudi Arabistan dışında birçok ülkede konferanslarda buluştuk ve tanıştık. Coğrafyamın çocuklarına çıkış ve kurtuluş yolu olarak demokrasiyi ve Türkiye’yi örnek gösterirdi hep. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’a büyük bir hayranlık duyardı. Askeri cuntalar, diktatörler ve radikal dini gruplar arasında sıkışmış halklar ve gençler için Arap Baharı’nı bir umut olarak görmüştü.
İşte o güzel insan, sözünü söyledi… Ve gitti…
Şimdi bizler, bir yıl önce onun şehid edildiği bu mekânda yeniden bir aradayız. Tüm dünya medyası da burada. Geçen yıl bu kapının önünde Türk-Arap Medya (TAM) Derneği olarak Cemal’in şehadetini dünyaya ilk biz duyurmuştuk ve bugün bu mazlum adamın davasında adaletin tahakkuk etmesi için haykırıyoruz: Cemal’in cesedi nerede? Ve onu katledenler cezasını bulacak mı?
Ayrıca Suudi Arabistan’dan bu binayı bize vermeleri talep ediyoruz. Burada onun adına bir müze kuralım ve anısını ebedi yaşatalım. Bilinmeli ki, Fransız Devrimi için Alexis de Tocqueville neyse, Arap Baharı için Cemal Kaşıkçı da gelecek yüzyıllarda aynı duygularla anılacaktır.
Mağlupların tarihini yazan galiplerin unuttuğu bir şey var: O da mazlum yüreklerin yakacağı ateşin bir gün zulmü yakıp kül edeceği gerçeğidir.