MÜSLÜMANLARIN azılı düşmanlarını sıralıyorum:

Birincisi: İçimizdeki nefs-i emmâre denilen büyük belâdır. Nefs-i emmâremizi ezip, burnuna hırızma takıp nefs-i levvâme derecesine çıkartmadıkça esaret, zillet, rezillik, rüsvaylık, kepazelik içinde sürünmeye mahkumuz.

İkinci: Herkesin içinde kendi şeytanı vardır. Bununla gereği gibi savaşmadıkça bizim için kurtuluş ve izzet yoktur.

Üçüncüsü: Din ve dünya konusunda cehalettir. Kendisini kurtaracak derecede ilmihalini bilmeyenler galip gelemez. Dünya kültürüne de, yeterli miktarda sahip olmamız gerekir. Din ve dünya cehaletinden kurtulmamız için gerçek İslam Mektepleri ve medreseleri açmamız şarttır. Böyle mektepler olmadan necat da olmaz, felah da…

Dördüncüsü: Ahlaksızlık bizin en büyük düşmanımızdır. Bugünkü cahilî ahlaksızlıkları bırakıp Kur’an, Peygamber (Salat ve selam olsun ona), İslam ahlakı ile mütehalli (bezenmiş) olmazsak yenilgiden yenilgiye koşarız.

Beşincisi: Lisanımız (dilimiz) bizim büyük düşmanımızdır. Onu zabt u rabt altına almamız, sadece zarurî, faydalı, lüzumlu laflar etmemiz, yazılar yazmamız gerekir.

Altıncısı: Lüks, israf, aşırı tüketim, gösteriş, hava atma tutkunluğumuz bizi mânen öldüren bir düşmandır. Kanaatli, faziletli, iktisatlı, zahid, alçak gönüllü Müslümanlar olmamız gerekir.

Yedincisi: Para hırsı, zenginleşme çılgınlığı baş düşmanımızdır. Para aşkı gizli şirktir, Müslümanı yere serer, perişan eder, dünyada maskara eder, ahiretini yıkar.

Sekizincisi: Riyaset, makam, mevki ihtirası.

Dokuzuncusu: Biatsizlik ve itaatsizlik. Boynunda zamanın İmam’ına biat ve itaat bağı olmayan kimse, ipini kopartmış, kazığını sürükleyerek başı boş gezen mahluka, serseri mayına benzer.

Onuncusu: Cemaat, tarikat, grup, parça, hizip, fırka holiganlığı, militanlığı, fanatizmi,

On birincisi: İslamî uhuvvet duygusunun yitirilmesi, mü’min kardeşlerine kin beslenmesi, düşmanlık edilmesi. Bütün mü’minler kardeştir ilahî beyanına aykırı işler yapanlar haindir, zalimdir, münafıktır.

On ikincisi: Kendi işlerimizi ve Ümmet işlerini ehil ve mu’temen olan kimselere danışmamak cahilliği de büyük bir düşman ve beladır.

On üçüncüsü: Beş vakit namazı yitiren, terk ve ihmal eden kişi, kendisinin büyük düşmanı olmuş olur.

On dördüncüsü: Müslümanların zekat vermemeleri, yahut veriyorum sanıp zekatları zekat uğrularına kaptırmaları da, kendilerine yaptıkları büyük düşmanlıklardandır.

On beşincisi: Çocuklarını, kızlarını oğullarını iyi ve bilgili Müslümanlar olarak yetiştirmemek, onlara ilmihallerini öğrettirmemek, namaz kıldırmamak, iffetlerine dikkat etmemek de bizim kendimize yaptığımız büyük düşmanlıklardandır.

On altıncısı: İslamın ve Müslümanların en büyük düşmanı din sömürücüsü, din istismarı yoluyla dünyalık temin edip zengin olan, saf ve cahil Müslümanları kaz gibi yolup inek gibi sağan, Ümmeti parçalayan, dâvamızı mıncıklayan mukaddesat tacirleridir.

***

Haricî İslam düşmanlarından bahs etmedim… Çünkü onlar, yukarıda saydıklarım kadar zarar veremez. Zikredilen on beş tür iç düşmanı izale edebilirsek, dış düşmanlarımızı kısa zamanda püskürtebiliriz.


(İkinci Yazı)

Türkiye’nin Yakın Tarihi Yazılabilir mi?


1915 Çanakkale müdafaasında Yanyalı Esad Paşa, hem rütbesi, hem hizmeti itibarıyla M. Kemal Paşadan daha yüksektir ama şimdi onun esamisi okunmuyor.

1915 Çanakkale savaşının birkaç tarihi vardır: İngilizlerin gözünden… Fransızların gözünden… Avustralyalıların gözünden… Müslümanların gözünden… Kemalistlerin gözünden… Sabataistlerin gözünden… Her göz ayrı bakar, ayrı görür, ayrı tahlil eder… Birbirine zıt tarafları çoktur. Birinin ak dediğine öteki kara diyebilir.

Kemalistlere göre bu savaşın birinci aktörü, kahramanı M. Kemal’dir. Çanakkale savaşlarından bahs edilirken, M. Kemal’den az bahs etmek bile büyük bir suçtur onlara göre. Yanyalı Esad Paşadan bahs edilmese olur, M. Kemal’den bahs etmemek, onu göklere çıkartmamak hıyanettir.

Zaten bütün Millî Mücadele tarihi böyledir. İzmir’in 9 Eylülde istirdadı (geri alınması) konusunda Sakallı Nureddin Paşayı bilen kaç kişi çıkar?

Türkiyenin birkaç yakın tarihî vardır. Müslümanlara göre yakın tarihimiz… Sabataycılara Kriptolara göre yakın tarihimiz… Ege denizinin öte tarafındaki Elenlere göre Türkiyenin yakın tarihi…

23 Nisan 1920’de kurulan Büyük Millet Meclisinin bir İslam Meclisi olduğunu, kürsüsünün üzerinde büyük bir levha bulunduğunu, bunda Kur’an-ı Kerimin şûra ayetinin yazılı olduğunu, Millî Mücadelenin islamî bir cihad hareketi olduğunu Kemalistlere kabul ettirmek mümkün değildir. Nuh derler, peygamber demezler.

Paşa, vatanı kurtarmak için, Sultan Vahdeddin’e rest çekerek Bandırma vapuruyla Samsuna çıkmış ve laik Cumhuriyetin bayrağını yüceltmiş… Böyle diyen pek akıllılara laf anlatılır mı?

İlk Mecliste yetmiş civarında sarıklı ulema, fukaha, şeyh vardı.

1923’te kurulan Cumhuriyet bir İslam cumhuriyeti idi. Bu Cumhuriyetin, Ankara Büyük Millet Meclisi tarafından tâyin edilmiş resmî bir Halifesi vardı, Dolmabahçe sarayında oturur, her hafta merasimle Cuma selamlığına çıkardı..

Cumhuriyetin ilk yılında, şapka giyen birkaç züppe Müslüman, polis tarafından tutuklanmıştı.

İlk Büyük Millet Meclisi alkollü içki içilmesini, üretilmesini, satılmasını yasak eden Men’-i Müskirat Kanununu çıkartmıştı.

İlk milletvekilleri (mebuslar) vallahi billahi tallahi diye yemin etmişlerdi.

Sakarya savaşı yapılırken, Yunanlıları püskürttükten sonra ileride Ayasofya’yı kapatıp müze yapacağız denilebilir miydi?

Yakın tarihimiz yazılabilir mi? Bugünkü zihniyet, kültür, resmî ideoloji, bugünkü liseler ve üniversiteler ile yazılamaz.

Büyük ve genel tarih yazmak için tarihçi olmak yeterli değildir, büyük tarihçi olmak gerekir. O da yetişmez, yanında büyük mütefekkir (düşünür) olmak da lazımdır.

M. Kemal Paşa zamanında, Topkapı Sarayındaki devlet arşivinin bir kısmını Bulgarlara, okkası 2,5 kuruştan, hurda kağıt fiyatına satan zihniyet elbette tarih yazamaz.

Atalarının mezar taşlarını okumaktan âciz Müslüman kesimin tarihçileri de dört başı mâmur, efradını cami, ağyarını mâni tarih yazamaz.

Kırk yıl içinde, bazısı Selimiye büyüklüğünde kırk bin müzeyyen yeni cami inşa eden ama bir tek Tarih Encümeni tesis edemeyen Müslümanlar…

Şifahî kültürlü Müslümanlar…

Dün bozuk dedikleri sistemin, ellerine fırsat geçince haram rantlarını devşiren, sabık mücahid lâhik müteahhit Müslümanlar.

Çatlak plak gibi Ayasofya Ayasofya deyip de ağırlıkları ulu mâbedi açtırtmaya yeterli olmayan hafif Müslümanlar.

Hani on büyük cilt, sekiz bin sayfa, içinde on binlerce resim, belge bulunan ve sadece gerçekleri yazan “Türkiye Millî Mücadele Tarihi”miz?.. Yazılsa ya…

Tarih yazmak büyük iştir. Süleymaniyeyi inşa için Sinanlar, Donanma-i Hümayunu sevk ve idare etmek için Barbaroslar, tarihimizi yazmak için onların çapında tarihçiler olması gerekir.

Bu işi ne Atacılar, ne de kırsal kesim kafalı Müslümanlar yapabilir.

Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz… Yazılmışsa tarih, bana kitaplarını gösteriniz.