PKK’nın, beyin itibarıyla bir Kürt hareketi olduğunu görmez, kabul
etmez ve bunu halka ilan etmezseniz intihar etmiş olursunuz.
PKK’nın beyni Yahudi, Kripto Ermeni, Pakraduni, ABD ve AB’dir.
Arkadaki derin gizli güçler kesinlikle barış istemiyor. Bu savaşı
kesinlikle bitirmezler.
PKK savaşında yeni bir safha başlamıştır: Bazı yerlerde kurtarılmış
bölgeler kurmuşlardır.
Önümüzdeki bahara kadar şu mâlum Gezi kalkışmasının yüz misli
hadiseler olabilir.
İktidar Gezi hadiselerinden ders aldı ve bazı hazırlıklar yaptı ama
onlar da ders aldılar ve hazırlık yaptılar.
PKK’nın arkasında, küçük istisnalar dışında Sünnî Kürtler
yoktur.
Önümüzdeki aylarda en küçük bir ihmal ve gaflet büyük yıkımlara,
facialara, yenilgilere yol açabilir.
Birilerinin halk bizi her şeye rağmen destekliyor, bize bir şey
olmaz düşünceleri kuruntudan ibarettir. Bu kuruntu bir intihardır.
Adnan Menderes’i de halk destekliyordu, ne oldu?
Yığınlara güvenilmez… Önemli olan teşkilatlı güçlerdir.
Önümüzdeki yedi ay içinde İstanbul’da büyük bir deprem olursa
Türkiye yıkılır.
Pakraduniler bu işte ikili oynamaktadır.
Türkiye’yi şu anda iki vilayet idare etmektedir. Birincisi S…,
ikincisi R…
Dönme büyük medya halkı magazin haber ve resimleriyle, müstehcen
yayınlarla, mankenlerle, artistlerle, futbolcularla oyalamakta,
uyutmakta, sersemletmekte, afyonlamaktadır.
Kürt meselesinde PKK’yı muhatap kabul etmek ölümcül bir siyaset ve
strateji hatâsıdır.
İmkan varsa, imkan kaldıysa Sünnî Müslüman Kürtlerin
temsilcilerinin, âqillerinin muhatap kabul edilmesi gerekir.
Bendeniz bu konuda en sağlam sezgilere ve istihbarata sahip nâçiz
bir vatandaşım. Bunu övünmek, kendime pâye vermek için
söylemiyorum.
Halkın mutlaka uyarılması, acı gerçeklerin ona duyurulması ve an
geçirmeden hazırlık yapılması gerekir.
Türk ve Kürt kardeşliğinin pekiştirilmesi ve teşkilatlandırılması
gerekir. Bu konuda çok az vaktimiz vardır.
Birinci Gezi kalkışmasından yüz kat daha geniş ve yaygın bir
kalkışma olursa ne yapılacaktır?
PKK en çok Kürtlere zarar vermektedir.
Bu vahim durumun, öldürücü hastalığın tek çaresi Ümmet birliği ve
İslam kardeşliğidir. Bunun edebiyatı bırakılmalı, somut işler
yapılmalıdır.
Kemalist Cumhuriyetle buraya kadar…
Hem Kemalizm, hem İslam bir arada yürümez.
Marjinal ve palyatif tedbirler bir işe yaramaz. Kökten radikal
tedbirler alınmalıdır.
Halka azgınlıklardan uzak durmalarını, namaza başlamalarını, Allah
rızası için ihlasla sadaka vermelerini ve dua etmelerini tavsiye
ediyorum.
(Okuyanların uygun görürlerse bu yazımı ve buna benzer diğer uyarı
ve alarm yazılarımı kesip bir yerde saklamalarını rica ederim…)
• (İkinci yazı)
Bahşiş İsteme Trafiği
ŞİŞLİ’de nikah dairesi salonuna yakın bir yerde, trafiğin yoğun
olduğu bir saatte ellerinde taş olan kişiler lüks bir otomobile
yanaşmışlar, bahşiş istemişler. Sürücü camlarını kapatmış,
vermemiş, onlar da taşlarla camlara vurmuşlar, kaportasını
çizmişler.
Bendeniz Şişli tarafına gitmiyorum, sık sık sahildeki Yenikapı’dan
geçiyorum. Orada da otomobili durdurup, istenmediği halde sözde cam
silip, veya hiçbir şey yapmadan bahşiş ve yardım isteyenler
var.
Duymuşsunuzdur, geçen sene, bahşiş vermeyen bir sürücü
öldürülmüştü.
Bir ara Sirkeci araba vapuru iskelesi civarında yemek, para
isteyenler vardı. Vermediğimiz için küfür yemiştik!
Erenköy Kozyatağı civarındaki ana yolda trafik sıkışınca
otomobillere masaj salonu(!) reklam kartı dağıtanlar var.
Okmeydanı’nda her gün terör hareketi oluyor. O arazi vakıftı, yağma
edildi, uğursuzluk devamlı kol gezecektir.
Yakılan otomobiller… Arbedeler… Kendini yakanlar… Uyuşturucu… Bazı
yerlerde akşam karanlığı basınca başlayan karı satışları… Kanunsuz
yürüyüşler… Zaman zaman hızını alamayıp duraklara dalıp oradaki
halkı biçen sarhoş veya acemi şoförler…
İktidarı serbest seçimlerle deviremeyeceklerini anlayan derin
çetelerin korkutucu öfkeleri… Yeni Gezi planları yapılıyor…
Her sabah evinden işine, her akşam işinden evine otomobiliyle tek
başına giderken bazısı dört saat vakit kaybeden otoperestler.
Validebağı’ndaki korunun yanındaki araziye cami yapılmasına karşı
çıkanlar.
Sabah vaktinde hoparlörlerle yüksek sesle ezan okunması onları
rahatsız edecek.
Bendeniz bile, ezandan değil ama hoparlörlerden rahatsız
oluyorum.
İstanbul’da insanı dehşete düşüren bir kaynama, köpürme,
koşuşturma, aşırı kalabalık var.
Ülkemizdeki Suriyeli mülteci sayısı iki milyona yaklaşmış, İstanbul
da bundan payını almış.
Bütün olumsuzluklara rağmen İstanbul’a geceleyin yüksek bir yerden
baktığınızda şehir yine de güzel görünüyor. Gündüzleri gözleri
bozan ve yoran beton yığınlarını karanlık kamufle ediyor.
Artık bir İstanbul yok, belki de yirmi beş ayrı İstanbul var. Bir
milyonluk, beş yüz binlik koca koca ruhsuz beton şehirler.
Şehrin nabzı yüksek atıyor…
(Üçüncü Yazı)
Secdeye Engel Olan Yumuşak Cami Halıları
CUMARTESİ günü akşam ve yatsı namazlarını iki mamur camide kıldım.
Yerlere yeni halılar döşenmişti. Fıkha göre, secde yerinin, burnun
kıkırdak kısmından daha sert olması gerekir. Yeni halılar böyle
değildi. Yerin sertliğini hissedebilmek için burnumu, alnımı
yumuşak halıya iyice bastırmak zorunda kaldım.
Diyanet Başkanlığı’nın, İstanbul müftülüğünün, diğer müftülüklerin
secdeye mani olan çok yumuşak yer halıları konusunda fıkhımızın
gerekleri neyse yerine getirmelerini bekliyorum.
Diyanet İşleri Başkanlığı bir ara camilere vakit namazlarında
kadınları doldurmak için kampanya başlatmıştı.
Ehl-i Sünnete göre kadınların vakit namazlarını evlerinde kılmaları
efdaldir.
Camileri erkek cemaatle doldurmak için ne zaman seferber
olacağız?
Diyanet’in, müftülüklerin, cami imamlarının, Müslüman halka
başlarında takke veya imame olduğu halde namaz kılmaları gerektiği
anlatılmalı, öğretilmelidir.
Son Balıkesir ve Ankara seyahatimde camilerde vakit namazlarında
liseli ve üniversiteli gençler gördüm, çok memnun oldum. İstanbul
camilerinde dindar=mütedeyyin gençleri pek göremiyoruz…
Ziyaretime gelen on beş yaşındaki liseli bir genç, her Pazar sabahı
bir grup arkadaşıyla camiye sabah namazına gittiğini, namazdan
sonra bir yerde kahvaltı ve sohbet ettiklerini söyledi, sevindim.