NÂÇİZANE uyarıyorum… Allah, Resulullah, Kur’an, Sünnet, İslam, Şeriat düşmanı Tağutların ve Deccalların peşinden gidenler, onları sevenler, onları rehber edinenler kendilerini ateşe atmış olur.

Kurtuluş ancak Resulullah (Salat ve selam olsun ona) Efendimizin gösterdiği yoldadır.

Deccalları, kezzabları, Süfyanları, İbn Sebe’leri, Nemrudları, Firavunları, ahbesleri, ekferleri sevenler, onların gösterdiği yoldan gidenler (tevbe edip ıslah olmazlarsa) onlarla birlikte haşr olunur.

Allah’ın kesin emirleri vardır, kesin yasakları vardır. Bunlardan birini inkar eden dinden çıkmış olur.

Dinimiz ribayı ve zinayı kesin olarak yasaklamıştır.

Resulullah Efendimiz yüksek, müzeyyen, israflı, lüks binaları kötülemiştir. Böyle binalar âhir zaman alametlerindendir.

Dinimiz iffeti, namusu, temizliği emr etmektedir. İffete, namusa aykırı bütün uygulamalar, düşünceler, ameller, nazarlar şerdir, şekavettir, günahtır.

Çocuklarına imanı, İslam’ı, necat ve felah yolunu öğret(tir)meyenler onların mânevî katilidir.

Müsrifler=savurganlar şeytanın kardeşleridir. Allah müsrifleri sevmez.

Müslümanların birbiriyle riba muamelesi yapmaları, anasıyla zina etmekten daha ağır ve çirkin bir günahtır.

Lüks ve israf insanı kibre, gurura ve gösterişe sürükler. Kibir ve gurur Cehenneme götürür.

Parayı, malı, lüksü, israfı çok sevenler iyi yolda değil, çok kötü bir yoldadır.

Lüks evler, lüks yazlıklar, lüks binitler, lüks ve israflı yemekler ateştir.

İnsan uykudadır, ölünce uyanır ama çok geç kalmıştır. İnsanları uyarmak, onları Allah’ın, Resulullahın, Kur’an’ın, Sünnetin, Şeriatın, İslam ahlakının yoluna çağırmak bilenlerin birinci vazifesidir. Bu vazifeyi ya hiç yerine getirmeyen yahut ihmal edenler büyük sorum ve vebal altında kalır.

İslam yüksek ahlak dinidir. Ahlakı kötü olan kimse, namaz kılıp oruç tutsa da marjinal bir Müslümandır.

Allah, Kur’an, Resulullah, Hikmet bütün mü’minlerin tek bir Ümmet olmasını istiyor. Tek bir Ümmet olmaktan çıkıp birbirinden kopuk, birbiriyle çatışan binlerce sürü haline gelenlerin vay haline!

Birlik, beraberlik, sevgi, tesanüd, vifak Allah’ın yardımını celb eder. Tefrika ve çekişme yenilgiye, zillete, esarete yol açar.

İşin başı tashih-i itikattır. İtikadı bozuk olanın ameli boşa gider.

Ruhbanlarını erbab haline getirenler sapıktır.

Müslümanların başına gelen yenilgilerin, hezimetlerin, hakaretlerin, azapların belli başlı sebeplerinden biri de birlik olmamaları, tefrikaya düşmüş olmalarıdır.

Birinci dünya savaşından sonra Osmanlı Devleti ve hilafeti yıkılmış, Ortadoğu emperyalist büyük devletler tarafından bir sürü sun’î=yapay devlete ayrılmıştır.

Bu yetmiyormuş gibi Ortadoğu ve İslam dünyası BOP ile daha da parçalanmak istenmektedir.

Bir İslam ülkesi olan Afganistan işgal altındadır.

Irak’ın durumu yürekler acısıdır.

Suriye’deki iç savaş… Somali… Nijerya…

Şirk, küfür, Tağut, Deccal güçleri Türkiye Müslümanlarını paramparça etti.

Çıfıtlar, Mescid-i Aksa’ya kirli postallarıyla giriyor, biz kuru protestodan başka bir şey yapmıyoruz, yapamıyoruz.

Türkiye’de, Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir din hürriyeti, imkanlar, fırsatlar var ama biz bunları tek bir Ümmet olmak, birleşmek, teşkilatlanmak için kullanamıyoruz.

Birlikten kuvvet doğar… Tefrika azap ve yenilgi sebebidir.

Rahman, biz müminlerin tek bir Ümmet olmasını, tek bir İmam’a biat ve itaat etmesini, işlerimizi şura-istişare ile görmemizi emr ediyor. Tağutlar, Deccallar, Müşrikler, Küffar, münafikîn, şaşkınân tefrika istiyor, şikak istiyor.

İslam dünyasında Kur’an’a, Sünnete, Şeriata, Hikmete, Muhammedî hedy’e, adalete dayalı kaç rejim var?

Dünyanın en temiz ve şeffaf ülkeleri listesinin başında Danimarka, Yeni Zelanda gibi iki gayr-i müslim ülke yer alırken İslam dünyası bu konuda nal topluyor.

Hizip, fırka, cemaat, grup, parça holiganlığı, militanlığı, fanatizmi Müslümanları perişan ediyor.

Uzak ülkeleri bırakalım: Türkiye’de bütün mü’minlerin tek bir Ümmet çatısı ve teşkilatı altında birleşmesi için bir niyet, irade, faaliyet, aksiyon, azim var mıdır.

Bu gidişat iyi değildir.

İslam, İman, Kur’an, Sünnet, Şeriat, adalet, ilim, ahlak, hikmet, birlik, uhuvvet, vifak, tesanüd, ihlas, cihad fi sebilillah dışında kurtuluş, necat, felah yoktur.

Ulus devletler ile birlik olmaz.

Emperyalistlerin çizmiş olduğu yapay sınırlı devletler ve devletçiklerle birlik olmaz.

Amerika Birleşik Devletleri… Avrupa Birliği gibi İslam alemi de birlik olmalıdır.

Birlik olmamak, tek bir Ümmet olmamak, mü’min kardeşlerini sevmemek… Bunlar büyük günahlardır.

İslam’ın temellerinden biri âhirete, Mahkeme-i Kübraya, hesaba kitaba, Cennete Cehenneme iman etmektir.

İttihadsızlık, Ümmetsizlik, mü’min kardeşine düşmanlık etmek, gıybet, kin, intikam, nifak şikak tefrika bunlar Cennete değil Cehenneme sürükler.

İslam’ın müjdeleri olduğu gibi korkutan uyarıları da vardır. Kur’an’a, Sünnete, Şeriata, İslam hikmetine ve ahlakına uymazsak Cennete götüren yoldan sapmış oluruz.



(İkinci Yazı)

700 Zeytin Ağacının Katilleri

SOMA’nın bir köyünde yedi yüz adet yetişmiş, meyve veren mübarek zeytin ağacı kökünden sökülmüş. Yargıtay, ağaçların katlinin durdurulması ile ilgili kararı geç göndermiş.

Bendeniz siyasete karışmam ama zeytin ağacı katline kıyımına çok üzüldüm.

Üzülmek hürriyeti var!..

Kur’an’da zikr edilen zeytin nimetini bize sunan ağaçların katline, kökünden sökülmesine her halde sevinecek kadar gaddar ve merhametsiz değildim.

Son otuz yıl içinde Türkiye’mizde korkunç, dehşet verici bir ağaç, yeşillik, tabiat katliamı cereyan ediyor.

Artık topraklarımız doğru dürüst ekilmiyor. Her yıl dışarıdan üç küsur milyon ton buğday satın almak zorundayız.

İstanbul’da nefes alacak kaç yeşil alan, park kaldı?

Geçmiş yirmi yılın yaz mevsimlerinde yakılan ormanları düşünün.

Elleri kırılasıca, boyları devrilesice rantçılar…

Hukuka, adalete, vicdana, insafa aykırı olarak ağaç kesen, orman yakan, yeşillikleri tahrip edenlerin Allah cezasını versin!

İslam helal ticareti övmüş, ribayı ve haram ticareti yermiştir.

Zaruret olmadıkça ağaç kesilmez. Hele zeytin ağacı…

Ben keserim diyenler ne olduklarını değil, ne olacaklarını düşünsün.

Sadece ağaç, yeşillik, tabiat katliamı değil; bir de evcil ve yabanî hayvanlara yapılan zulümler var.

İstanbul’da kuşların yuva yapacağı yeterli sayıda ağaç bırakmadılar.

Ormanları yakan caniler, canavarlar nice hayvanı, kuşu, böceği de telef etti.

Âdil olan Allah bunların hesabını sormaz mı?

Gerçek Müslümanların, lüzum ve zaruret olmadıkça bir çalının bir dalını bile kopartmaz. Çünkü o çalı Allah’ı zikretmektedir.

Çok üzgünüm…