Sağ seçmenin tasvibini alamayan cumhurbaşkanı olamaz. Bu, tarihi bir gerçek. Beğenen olur beğenmeyen olabilir ama böyle bir gerçek var önümüzde.
Daha önce ifade etmiştim ve demiştim ki, sağ seçmen iktidarı tayin eder.
Sağ seçmen denilince; bu kitlenin milliyetçi ve muhafazakar olmak üzere iki alt başlıklardan meydana geldiğini hatırlayalım.
Sol, bu ülkede daima marjinaldir ama her zaman mevcuttur.
Aynı kanaatimi tekrar ediyorum:
Sağ seçmenin tasvibini alamayan cumhurbaşkanı olamaz.
Bu, tarihi bir gerçek.
Beğenen olur beğenmeyen olabilir ama böyle bir gerçek var önümüzde.
Dikkat ederseniz, Cumhuriyet ile yaşıt olan CHP söylemlerini değiştirmek zorunda kaldı.
CHP 'Kemalist' söylemlerden vaz geçti.
Kılıçdaroğlu'nun kullandığı dile dikkat ederseniz bunu fark edersiniz.
Geç de olsa milletimizin bu genel temayülünün CHP tarafından 'fark edilmesi' memnuniyet vericidir.
Hala bir kısım siyasilerin 1930'lu ve 1940'lı yılların söylemlerinde inat etmelerinin hayret verici olduğunu belirtmek durumundayım.
Bu politikacıların marjinal bir müşteri kitlesi olduğunun farkında olmamaları mümkün olmadığına göre; bunların mütevazı bir oya talip oldukları anlaşılmaktadır.
Bunu bir kenara kaydediyorum.
Ben burada son yirmi senede ortaya çıkan başka bir ilginç gelişmeye dikkat çekmek istiyorum.
Bu ilginç gelişmeyi son haftalarda gündemde olan 'seccade vakasıyla' izah etmeye çalışayım.
Önce şu tespiti yapmalıyız: Millet ittifakının cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun seccadeye ayakkabıyla basması bir nezaketsizliktir.
Kemal Kılıçdaroğlu farkında olmadan seccadenin üzerine bastığını söyledi ve özür diledi.
Özür dileyince bahse konu nezaketsizlik meselesi giderilmiş olmaz mı?
Kılıçdaroğlu özür dilese de milletimizin hafızalarında CHP'nin geçmişte ortaya koyduğu uygulamalar bir türlü milletimizin hafızalarından silinemiyor.
Bunu biliyoruz ama Kılıçdaroğlu'nun 'helallik istiyorum' diyerek geçmişte CHP'nin yaptığı bazı düzenlemelerinden pişmanlık duyduğunu görmezlikten mi gelelim?
CHP'nin geçmişte millete rağmen ortaya koyduğu bazı düzenlemelerin günümüzde yine CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'biz bunlardan dolayı özür diliyoruz' anlamına gelen 'helallik istiyoruz' söylemini dikkate almayalım mı?
Anlaşıldığı kadarıyla CHP geçmişte yanlışlıklar yaptı ama Kılıçdaroğlu ile birlikte helallik istiyor.
Gelelim son yirmi yıla:
Kılıçdaroğlu'nun seccadeye basması nezaketsizlik ise 2006 yılında domuz etinin 'kasaplık et' statüsüne getirilmesini nasıl izah edeceğiz?
Domuz etinin 'kasaplık et' olarak Müslüman halkımıza sunulmasını nasıl anlayalım?
Üstelik muhafazakar seçmenlerden aldığı oylarla iktidara gelen hükümet tarafından domuz etinin 'kasaplık et' olarak resmi gazetede yayınlanması son derece düşündürücü değil mi?
Acaba domuz etinin kasap et haline getirilmesiyle kaç kişi 'bilmeyerek' domuz eti tüketti, biliyor muyuz?
Seccade vakasında millet ittifakının cumhurbaşbaşkanı adayı hemen özür diledi. Ama domuz etinin 'kasaplık et' olarak resmi gazetede yayınlanmasından 23 sene geçti.
Bu konuda geri adım atanı gördünüz mü, duydunuz mu?
Domuz çiftlikleri ülkemizin dört yanında harıl harıl işlemekte.
Domuz eti tüketiminin yaygınlaştırılması nesiller üzerinde olumsuz etki yapmaz mı?
Müslümanların inançları böyle değil mi?
Ben Türkiye Müslümanlarına sormak isterim:
Kılıçdaroğlu'nun seccadeye yaptığı nezaketsizliğe gösterilen tepkinin yarısını veya çeyreğini acaba domuz etinin 'kasaplık et' haline getirilmesine niye tepki gösterilmedi?
Söz buraya gelmişken bir gazete okurumuz tarafından (ismi bende mahfuz) adeta bir feryat ederek bana gönderdiği bir mesajı burada paylaşmak istiyorum.
Diyor ki, bu değerli okurumuzz;
Ey ülkemin değerli insanları!
Hiçbir parti adına söylemiyorum.
Seccadeye yapılan bir saygısızlıktır, bu belli.
Seccadenin hakkını koruduğunuz için sizle müteşekkiriz.
Fakat;
Domuz etinin serbest bırakılması nesilleri bozmaz mı?
Lgbt'nin önünü açmak sizi rahatsız etmiyor mu?
Ailelerin dağılmasına sebebiyet veren düzenlemelerin yapılması sizleri ilgilendirmiyor mu?
Yuvaların yıkılması sizleri hiç alakadar etmiyor mu?
Mensup olduğunuz partilere sahip çıktığınız kadar sosyal yapımızı bozan bu düzenlemelere karşı tepki göstermeniz gerekmez mi?
Kıymetli okurumuzun feryadı böyle…
Mütedeyyin ve 'alnı secdeli' iktidar döneminde son yirmi yılda bakınız, daha neler oldu neler!
Neredeeeen nereye geldik!
Yat partilerinde konken oynayan tesettürlü hanımlar çıktı meydana.
Sevgili peygamberimizin sünneti olan sakal ihalelerin 'kapışılmasında' suratları örten perdeye dönüştü.
Başörtüsü 'bez parçası' olmanın da ötesine geçerek flörtlerde, 'İslamî ' dayanışma oyunlarında sadece başın üzerinde bırakılan kumaş haline getirildi.
'İslamî dayanışma oyunlarında' minik bayanlar mayolu şekilde minderlerde binlerce ve milyonlarca gözlerin önünde güreştirildi.
Hayatının baharındaki kızlarımızın 'alnı secdeli' ve muhafazakar iktidarın düzenlediği 'İslamî' oyunlardaki mayolu haliyle 'seccade vakasını' lütfen mukayese ediniz.
Seccade vakasında, bir tarafta yaptığı hatanın farkına varıp özür dileyen bir siyasi duruş var. Diğer tarafta muhafazakar ve mütedeyyin oylarla iktidara gelmiş bir iktidarın tertip ettiği mayolu kızların güreştirilmesi var.
Bir de kilise inşaatlarına kredi verilerek teşvik edilmesi var.
Kilise inşaatlarına ihtiyaç varsa, kilise mensupları tarafından yapılabilir. Kilise inşaatlarını teşvik etmek muhafazakar ve mütedeyyin seçmeni rencide etmez mi?
Yani sapı bizden balta meselesi…
Ey halkımız!
Seccadeye gösterdiğimiz ihtimamı, üzerinde namaz kılacak/kılması beklenen gençlerimize de göstermeliyiz.
Gençlik istikbalimizdir. Vesselam…