Çocukluğum ve gençliğim siyasi ve ideolojik ayrıştırmaların, kamplaşmaların ve kapışmaların yoğun olduğu, dini değerlerin “öcü gibi görüldüğü” yıllar içinde geçti. (12 Eylül 1980'den öncesini hatırlamayanlar, beni anlayamazlar.) Kamplaşma derken kutuplaşmalardan bahsediyorum. Elbette bir yere “kamp kurmaktan bahsetmiyorum.”

Eskiden yani 1980'den önce, o ayrıştırmalar ve kamplaşmalar ahvalinde, adamın bir yerde biriyle karşılaşması halinde selam verişinden siyasi görüşünü anlardık.

Bir kişinin “Esselamunaleykum” diye selam verdiğinde “sağcı, ülkücü, milliyetçi” bir fikre sahip olduğunu, “selam, günaydın” diye seslendiğinde “solcu, devrimci ve komünist” bir görüşe sahip olduğunu anlardık.

Din, İslam, Allah, Kur’an ve benzeri kavramlar neredeyse 1980'li yılların sonuna doğru, yani benim yirmili yaşlarıma kadar bu Ülkede korkutulan ve “öcü” diye gösterilen kavramlardan olmuştur.

Şimdiki gençler bilmezler. Bu Ülkede Türk Ceza Kanunu’nda 163. madde vardı. Bu maddeye göre bir savcı, isterse bir kişiyi İslam Dini propagandası yapıyor diye, bir İslami hareketinde anında yargılanması için harekete geçebilirdi. Ne gibi durumlarda yapabilirdi bunu? Tabi her durumda olmaz, o zamanki yani eski TCK 163.  Maddesi şöyledir, böyledir denilerek, bu sözüme itiraz edilebilir. Ancak şurası da bir gerçektir, eskiden yani bu Ülkede birçok Müslümanın zulme uğramasına sebep olan 163. madde “elastiki, esnek” idi her yere çekilebilirdi. İşte o madde şöyleydi: “Laikliğe aykırı olarak, Devletin içtimaî veya iktisadî veya siyasî veya hukukî temel nizamlarını, kısmen de olsa dinî esas ve inançlara uydurmak amacıyla cemiyet tesis, teşkil, tanzim veya sevk ve idare eden kimse iki yıldan yedi yıla kadar ağır hapis cezasıyla cezalandırılır.”

Bu madde her yere çekilebilecek özelliktedir. En elastiki olan da laikliktir. Çünkü Anayasa’da tanımı yoktur.

İşte böyle bir maddenin Türk Ceza Kanunu’nda olduğu yıllarda, insanlar dinden ve İslam’dan soğutulmuştu. Öyle bir ahvalde “Esselamunaleykum” diye selam verenler yerine “selam, günaydın” diyenler çoğalmıştı.

Bu arada işin bir de ironik tarafı vardı. “Esselamunaleykum” diye hitap etmeyi “solculuğa, devrimciliğe ve komünistliğe” aykırı gören malum zihniyet sahipleri “selam” derken de bir İslami terim kullanıyorlardı. Çünkü “selam ve İslam” aynı kökten gelir. Selam ve İslam, esenlik ve huzur demektir.

Neyse sözü uzatmayalım. Bu Ülkede selamı ve esenliği bu Ülkenin insanlarına çok gördüler ve insanlar arasında “selamlaşma” neredeyse yok denecek kadar azaldı. Yani sokaklarda insanların birbirlerine tanısın ya da tanımasın “tebessüm etme, selam verme ve esenlik dilime” halleri artık neredeyse kalmadı. İnsanları neredeyse birer “robotlara ve soğuk mahluklara” çevirdiler.

Bu noktada bir Mevlâna gibi sesleniyorum: “Gel, kim olursan, ne olursan ol, selam ver. Gel, ne olursan ol yine selam ver. İster sağcı ister solcu, ister ülkücü, ister devrimci, ister milliyetçi, ister komünist olsan da yine selam ver, tanıdığına, tanımadığına, yolda gördüğün tüm insanlara selam ver.”  

Hatta seslenmek ile kalmıyor. Bir şiirimle de “Bir Selam Ver” diye haykırıyorum. Yine tekrar ediyorum: “Hangi görüşten olursan ol, selam ver. Kim olursan ol, selam ver.”

İşte bu husustaki şiirim:

BİR SELAM VER*

 

*"Yaptığınız zaman birbirinizi

Seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi?

Aranızda selamı yayınız.” (Hadis-i Şerif)

Bu sözlerimi herkes, tüm cihan duya.

Aydınlık yayılsın dalga dalga, şua şua.

Selam deyip de geçme, o bir dua.

Bir selam ver, sağlık, esenlik dile.

Herkese tebessüm et, ayrım gözetme.

Sakın dedikodu edip kötü söz etme.

Suratını asıp kimseye yüz etme.

Bir selam ver, bitsin küskünlük, çile.

İyilik ve hayırda hiç durma, yarış.

Salih insanlar arasına sen de karış.

Unut geçmişi, affedici ol, barış.

Bir selam ver, hatta düşmanına bile.

Elini uzat, gariplerin hatrını sor.

Saygı duy, sakın görme kimseyi hor.

Hiç ayırma, her varlığı aynı gör.

Bir selam ver, ağaca, çiçeğe, güle.

Bir selam ver, "Esselamunaleykum" de.

Bir selam ver, merhaba, merhaba" de.

Bir selam ver, "hayırlı sabahlar" de.

Bir selam ver, istersen "günaydın" de.

Bir selam ver, sımsıcak bir tebessüm ile.

Bir selam ver, samimi bir gülüşünle.

Bir selam ver.

Vesselam.

Ahmet Sandal