Yüce Rabbimiz (cc) sonsuz nimetleri ile yarattıklarına nice nice imkanlar sunmuştur.
Nimetler, imkanlar varken değerlerini takdir etmekte çok da şükürdar olduğumuz söylenemez. Ancak nimetler ve imkanlar yokken, ya da elden çıktıklarında çok da isyankar olduğumuz söylenebilir. Evet, maalesef, imkanların (nimetlerim) farkında dahi olmayan nankör insanoğlu, imkansızlığı (külfeti) mazallah isyana dahi vardıracak hale getirebilir.
Kur'an-ı Kerim’de en fazla tekrar hangi surede ve hangi konu üzerindedir? Hiç düşündünüz mü?
Yüce Rabbimiz Rahman Suresinde bir beyanı ve bir hususu sık sık tekrarlıyor.
Rahman Suresinde çok kere tekrarlanan “şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz” ayet-i kerimesi üzerinde tefekkür eyledim. Bu ayet-i kerimenin Kuran’daki orijinal hali şu şekildedir: “Febieyyi alai rabbikuma tukezziban.”
Evet, Yüce Rabbim Kur’an-ı Kerim’de bize sunduğu nimetlerin kadrini kıymetini bilmeyi, şükür içinde olmayı öğütlediği gibi, özellikle Rahman Suresinde tam 31 kere, “şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz” diye sesleniyor. Rahman Suresi toplam 78 ayettir. Ve bu Surenin neredeyse yarısında aynı sesleniş ve aynı hitap duyulmaktadır. “Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz.”
Gerçekten çok mühim bir husus bu.
Ve mühim hususlar üzerinde düşünülmesi gerekli hususlardır.
Ve mühim hususlarda tekrar gereklidir.
Kur’an-ı Hakim’de bir konu çok tekrar edilmişse konu mühimdir ve üzerinde düşünülmesi gereklidir.
Mesela, bu yazının konusu olmasa da onu da kısaca hatırlatalım. Kur’an-ı Kerim’de üzerinde çok durulan ve çok tekrarlanan bir kelime ve kavram da İsrail/İsrailoğulları’dır. Kur'an-ı Kerim'de en fazla bahsi geçen kavim / topluluk İsrailoğulları'dır. 24 surede / 41 ayette İsrailoğullarından bahsedilmektedir. Kuran-ı Kerim’de İsrailoğulları lanetle ve bozgunculukla anılmaktadır. Tabi onların bozguncu olmadan önceki halleri de Kur’an-ı Kerim’de mevcut olsa da o durum tarihin çok öncesinde kalmıştır. Gelinen nokta itibariyle İsrail denilince melunluk ve bozgunculuk akla gelir ve tüm Dünya’nın çektiği tüm sorun ve belaların altında İsrailoğulları yani Yahudiler vardır. Faizi, bankacılığı, kapitalizmi, tefeciliği, fitneciliği, nankörlüğü, borsayı, dövizi, hileyi, ahlaksızlığı, fuhuşu, kumarı ve bilumum kötülüğü yeryüzüne yayanlar, İsrailoğulları yani Yahudilerdir.
Kur’an-ı Kerim’de İsrailoğulları ve Yahudilerden çokça bahsedilmesinin sırrını anladınız mı? (Dünya'nın son demleri, kıyametten önceki dönem bu sır çerçevesinde cereyan edecek ve Allah (cc) İsrailoğulları'nı son bir daha ve ebediyyen ayağa kalkamayacakları şekilde hüsrana uğratacaktır. O hüsran bizim elimizle olsun inşallah)
Şimdi bu yazımızın asıl konusuna gelelim ve nimetlere, imkanlara lakayt (kayıtsız) kalan insanoğlu, nimetlerin, imkanların farkında ve haberinde olmayan insanoğlu, imkansızlığı ve külfeti mazallah, neredeyse bir isyan haline getirebiliyor. Halbuki nimetleri ve imkanları adeta önemsemiyor. Habersiz gibi davranıyor. Ancak külfeti ve imkansızlığı çok önemseyip feryadını göklere çıkartıyor.
Bu noktada şu veciz söz aklıma geldi: “Ol mahiler ki derya içredir, deryayı bilmezler." Yani balıklar denizdedir ama (içinden çıkana dek) denizde olduklarını bilmezler. İnsanoğlu da aynen bir balık gibidir. Nimetler ve imkanlar içindeyken farkında değildir de külfetler içindeyken onun çok farkındadır.
Nimetler dediğimizde, bunlar neler olabilir?
Gençlik, sağlık, güzellik, zenginlik, mal-mülk, özgürlük hepsi birer nimet ve imkandır.
İnsanoğlu çoğu zaman nimet ve imkanların farkında olmadan yaşar.
Şunu özellikle belirtmek istiyorum.
İçinde bulunduğu durumun;
Gençler farkında değil, yaşlılar farkında. Zenginler farkında değil, fakirler farkında. Sağlıklılar farkında değil, hastalar farkında. Özgürler farkında değil, köleler farkında.
Olumlu olanı (nimetleri) kendisine bir hak gibi gören insanoğlu, olumsuzluğu (külfetleri) bir ceza gibi niteler.
Nimet farkedilmez, külfet farkedilir.
Bir insanın bırakın çevresindeki ve dışarıda kendisine sunulan nimetleri sağlıklı bir insanın bünyesinde öyle nimetler var ki, maalesef farkında değiller. “Yalnızca göz nimetinin farkında olan bir insanın hûşu ile secdeye varıp alnını secdeden kaldırmasa yeridir. Ağız, burun, el, kol, ayak, mide, saç, baş, akıl, böbrek, kara ciğer, ak ciğer ve daha nice nice nimetler insana bahşedilmiş ve bu nimetlere güç yetmez.
Yüce Rabbimiz (cc) bizim vücudumuzu o kadar mükemmel, o kadar güzel yaratmış ki, hangi teknolojiyle üretilen bir makine bunca süre sonunda sağlam ve zinde kalabilir? Ben 50 yaşındayım. Gözlerim çok şükür sağlam ve benim iki katım kadar yaşa sahip olan insanlar bilirim gözlük olmadan Kur'an-ı Kerim okuyabiliyorlar. Maşallah. Allah (cc) bütün vücudumuzu ve kainatı mükemmel yaratmış ve biz bunların şükrünü eda etmekten bigane olursak veyl bize, yazık bize. İnşaallah biz şükredenlerden oluruz. İnşaallah biz tefekkür edenlerden oluruz.
İşte bundan dolayı Allah (cc) Kur'an-ı Kerim'de tefekkürü emrediyor. Çünkü, bu tefekkürle birlikte "elhamdülillah" diyerek şükredenlerden oluruz. Şükredenlerden olduğumuzda da "inşaallah" kurtulanlardan oluruz.
Bu dualarımla birlikte bir de ikazım var.
Ey İnsanoğlu!
Nimetlerin farkına var. Nankör olma. Üzerinde bulundurduğun tüm nimetlere şükret. Nankör olma. Kainatı tefekkür eyle. Nankör olma. Nankör olursan kendine yazık edersin, “maazallah” hem Dünyada acı çeker, mutlu olmazsın, hem de Ahirette, cehenneme yuvarlanırsın. Bizden söylemesi.
Ey İnsanoğlu!
Tercih senin, “ya tefekkür eder nankörlükten kurtulursun, ya da akılsızca yaşar nankörlükle uçuruma yuvarlanırsın.”
Tercih senin!