Yazımızın birinci kısmının en sonunda, “İttihatçı kafa ile Baasçı kafayı karşılaştırdığımız yazımızın birinci kısmı burada bitmiştir. Yazımızın devam edecektir. İkinci bölümü de yayınlayıp bu konuyu inşallah tamamlayacağız. Bu yazım 2024 yılının son yazısıdır. İnşallah 2025 yılının ilk yazısı da aynı konuda olacaktır” demiştim. Evet, kaldığımız yerden devam ederek yazımızı tamamlayalım. 2025 yılının ilk yazısı budur.

Burada bir hususa yine dikkat çekelim. Yazımızın 1. Kısmında İttihatçılık ve İttihatçılar derken kastımızı da açıklamıştık. Merak eden oradan okur.

(Kaldığımız yerden devam.)

8-

Baasçılık konjonktürel (dönemsel) durumları ve şartları dikkate alarak geliştirilmiş bir harekettir. Tabir yerindeyse “durumdan vazife çıkartmaktır.”

İİttihatçılık da konjonktürel bir harekettir. Onlar da durumdan vazife çıkartmışlardır.

9-

Baasçılığın doğuşunu meydana getiren asıl hadise ve esas durum, Arapların Osmanlı’nın yıkılmasından sonra içine düştükleri boşluktur.

İttihatçılığın doğuşunu meydana getiren olaylar ve asıl durum, Osmanlı’nın Avrupa karşısında sürekli olarak gerilemesi ve yenilmesidir.

Her ikisi de Osmanlı’nın son dönemlerinin meydana getirdiği birer harekettir. Her ikisi de Osmanlı’nın bakiyesidir.

10-

Baasçılığı tetikleyen en önemli hadise ve adeta travma diyeceğimiz facia, 1948 yılında terörist siyonist İsrail’in kurulmasıdır. O hadise ve o uğursuz (meşum) gelişme Baasçılığı tetikledi ve iktidara gelmesini hızlandırdı.

İttihatçılığı tetikleyen hadiseler içinde en önemlisi Balkan Savaşlarında Osmanlı’nın yenilmesidir. Yakın zamanda Osmanlı’nın birer tebası olan Arnavutluk, Sırbistan, Bulgaristan ve Yunanistan gibi Devletler karşısında alınan yenilgiler İttihat ve Terakkiciler açısından birer travma olmuştur.

11-

Baasçıların Osmanlı’dan etkilenmesi normaldir. Çünkü her ikisi de Osmanlı bakiyesi olup İttihatçılar, Baasçılara en yakın örnektir. İttihat ve Terakki, Türkiye’de 1918 yılında resmen kapatılmış bir hareket olsa da etkileri fiilen devam eden bir harekettir. Bu hareket etkilerini Türkiye’de gösterdiği gibi Ortadoğu’da da göstermiştir. Türk Milliyetçileri Türklük açısından, Arap Milliyetçileri Araplık açısından her daim İttihat ve Terakki’yi örnek almışlardır. Her ikisinin de Ağa Babaları yani ilham kaynakları Fransız Devrimi’nden sonraki ulusçuluk hareketleridir.

12- Her ikisi de, yani Baasçılar ile İttihatçılar bağımsız ve kendi Ülkelerinin çıkarları doğrultusunda hareket ettiklerini sanıyorlardı.  Ancak her ikisi de dışarıdan çoğunlukla Fransa tarafından güdüleniyorlardı. Esasında İttihatçıları en çok da Yahudiler (siyonistler) güdüyordu. Kendileri bilmese de çobanları içlerinden değil dışarıdandı. Çobanları çoğunluk Fransa’dandı ya da Yahudiler’dendi. (Fransa,  İngiltere ve Yahudiler tüm Müslümanların kendi aralarında fırka fırka bölünmesini ister. Bölünenlerin ismi Baas olsun, İttihat ve Terakki olsun farketmez. Yeter ki Osmanlı Devleti bölünsün. Zaten İttihat ve Terakki de Osmanlı Devletini,  Yahudilerin, Fransa ve İngiltere’nin yönlendirmesiyle, en başta Ortadoğu’da bölmüş bir harekettir. Arap Milliyetçileri çocuklarına boşuna mı Enver, Talat ve Cemal ismini veriyorlar.)

13-Baasçılar ve İttihatçılar halka dayanmazlar, ordu içindeki darbecilere dayanırlar. İttihatçılar’ın ve Baasçılar’ın arkasında “apoletliler” vardır. Bu nokta itibariyle Türkiye’deki darbeciler ile Esedciler arasında benzerlik vardır.

14-

Baasçılar da İttihatçılar da askeri yani orduyu kullanarak iktidarı darbe yoluyla ele geçirmeye çalışırken yazar-çizer takımından destek alırlar. Hatta öyle zaman gelir ki bazı siviller (bunlara aydın bozuntusu yazarlar diyebilirsiniz), bazı yazarlar darbe yapılsın diye “kraldan daha fazla kralcı” olurlar. Orduyu sürekli kışkırtmak için yazı yazarlar. Bunun bir örneği 1971 yılında Ülkemizde yaşanmıştır. Bu noktada şu Ansiklopedik bilgiyi olduğu gibi buraya yazıyorum.

Doğan Avcıoğlu'nun çıkardığı Devrim gazetesi etrafında toplanan ve içlerinde 27 Mayıs Darbesini yapan Millî Birlik Komitesi'nin gerçek lideri Emekli Korgeneral Cemal Madanoğlu'nun da bulunduğu "Millî Demokratik Devrimciler", o dönemin siyasi partilerinin demokrasi anlayışının bir oyalamaca olduğunu ileri sürerek ulusçu-devrimci yöntem olarak ifade edilen ilkeler doğrultusunda parlamento dışı muhalefeti savunuyorlardı. Türkiye'de Orduyu tahrik ederek sol-sosyalist, bir çeşit Baasçı yönetim kurdurmak için Doğan Avcıoğlu ve İlhan Selçuk'un başını çektiği ileri sürülen çok ciddi girişimler vardı. Bu çalışmaların ordu içindeki yansıması özellikle genç Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhsin Batur ve kara kuvvetleri karargâhındaki çeşitli unsurları etkisi altına almıştı. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Gürler'in de bu ekiple hareket etme ihtimali olduğu düşünülse de, kendisi buna pek taraftar olmayacak ve 12 Mart darbesinin hazırlanmasına yol açacaktı.” (Kaynak:Vikipedi)

Mazallah, eğer 9 Mart 1971’de Türkiye’deki Baasçı kafa (yani İttihatçı kafa) darbe yapıp başarılı olsaydı Türkiye, Suriye’den daha kötü olurdu.

Bu Ülke, elhamdülillah, Yüce Rabbimin koruması altındadır. 9 Mart 1971 Askeri Darbe Girişiminden kurtulan bu Ülke 45 yıl sonra 15 Temmuz 2016 tarihinde Fetö Darbe Girişiminden de kurtulmuştur. Fetö de bir İttihatçı (darbeci) kafa ürünüdür.

15- Baasçılık ve İttihatçılık, her ikisi de azınlık durumunda olanların çoğunluğa tahakkümünü (hükmetmesini) sağlamıştır. Suriye’de zalim Baba ve Oğul Esed, Nusayri (Arap Alevi) azınlığın, Sünni çoğunluğa hükmetmesini sağlamış, Türkiye’de İttihatçılar da esas olarak azınlık durumunda olan masonlara, Sabetayistlere (diğer adıyla Beyaz Türklere) hizmet etmiştir.

Böylece 15 maddeyle Suriye’de Esed’cilerin (Baasçılar’ın) ve Türkiye’de Darbecilerin (İttihatçılar’ın) kim olduklarını anlattık.

Evet, bu yazıda, iki kısımda tamamladığımız bu yazıda, Suriye Baasçılığının özelinde ve bir bakıma tüm Baasçılık temelinde, Osmanlı İttihatçılığının özelinde ve Türkiye İttihatçılığı temelinde iki fikir akımı, hatta daha ilerisi iki partiyi, iki teşkilatlanmayı karşılaştırdım ve “Baasçılar (Esedciler) ve İttihatçılar (darbeciler) aynı kafa mı” diye sordum.

Yazı uzun sürdü. İki kısımda çok farklı konulara da değindik. Ancak esas maksadımız bir soruya yani, Baasçılar ve İttihatçılar aynı kafa mı, Suriye’deki Esedciler ile Türkiye’deki darbeciler aynı kafa mı şeklindeki soruya cevap aramaktı.

Bu sorunun cevabını siz verin. Ben her şeyi açıkladım. Cevabı artık çok kolay.