Bir öğretmenin bir eğitimcinin son çığlığı
Türkiye’nin en büyük derdi, problemi, çıkmazı nedir diye sorsalar; eğitim derim. Ancak gelin görün ki ekmek kadar su kadar elzem olan eğitim, maalesef yılların aymazlığına, vurdumduymazlığına, siyasi manevralarına, kişisel fantezilere kurban edildi; ediliyor. Oysa eğitim ne bir tiyatro oyunu ne de önüne gelenin kafasına, çapına, küpüne fikir ve düşüncesine göre şekillenebilecek bir olgudur. Gelişmenin, kalkınmanın, refahın olmazsa olmazı olan eğitim ve onun tabii uzantısı olan öğretim; yazboz tahtası değildir. Bu ülkenin geleceğini kucaklayacak çocuklar ve gençler de hiç kimsenin piyonu, soytarısı, kobayı yapılmamalıdır.
Bakıyorsun birilerinin kafası esmiş, tutmuş ilkokul ile ortaokulu birleştirmiş adına 8 yıllık kesintisiz ilköğretim demiş; 6,5 yaşındaki çocuklarla 15 yaşındaki ergenleri aynı sıraya oturtmayı marifet saymış. Taşımalı, öttürmeli, dürttürmeli uygulamalarla eğitime şekil vermeye çalışmış. Birileri kredili sistem demiş, iki buçuk yılda lise diploması vermiş, diğeri olmaz demiş üç yıllık liseyi öğrenimini dört yıla çıkarmış. Ülke kalkınmasının temel taşları olan ve ara elaman yetiştiren meslek okulları cazip hale getirileceğine iyice köreltilmiş…
Sonuç; sonuç ortada üniversite kapısına yığılı milyonlar… Üniversite mezunu diplomalı işsizler ordusu, bedbin bir gençlik, geleceği karartılmış bir ülke… Amaç ne?
Geçmişini bilmeyen toplumlar, geleceğe emin adımlarla yürüyemezler. Sizler, ey kafasını kuma sokup dünyadan bihaber yaşayanlar, uygulamalarınızla neyi düzeltmeyi amaçlıyorsunuz? Bu kafa yapınızla 1439 sayılı Temel Eğitim Kanunu’nun amir hükümlerini mi hayata geçireceksiniz? Daha açık söyleyeyim bu ülkenin çocuklarını zekâ ve yeteneklerine göre düzenlenmiş okullara mı göndereceksiniz? Çuvala saman basar gibi 40-50 kişilik sınıf mevcutlarını adam gibi eğitim öğretim yapılan sınıflara mı dönüştüreceksiniz? İkili eğitim gibi bir ucube sisteme mecbur ve mahkûm edilen çocuklarımızı ve gençlerimizi bu garabetten kurtaracak çağdaş ve modern bir eğitim imkânına mı kavuşturacaksınız? Yoksa Türkiye’mizi bir uçtan bir uca kuşatan “S”lerin saltanatına son mu vereceksiniz? Yarış atı gibi kullandığınız ve dört çeldiriciye mahkûm ettiğiniz çocuklarımızı LGS olmadı OKS; OKS tutmadı SBS; yok aliyyül alasını keşfettik diyerek getirilen TEOG sonra o da amacımıza hizmet etmiyor en iyisi mi hepten kaldıralım mantığı ile dünyanın en kıymetli varlıklarımız olan çocuklarımızı ve ebeveynlerini nereye kadar aldatacaksınız? ÖSS olmadı, YGS-LYS… Olmadı dönün eskiye diyerek gençlerimizi nasıl bir geleceğe hazırlayacaksınız?
Bakın efendiler, mevcut eğitim sistemi insanımızı zihni, fikri ve beceri yönünden köreltmekte, yok etmektedir. Türkiye’mizde eğitim- öğretim adı altında uygulanan sistemler sakattır, yanlışlarla doludur. Elbette kangren olmuş bu yaraya neşter vurmak gerekir. Ama fantezilerle değil. Adam gibi oturup gelişmiş ülkelerin uygulamalarına bakarak.
Elbette adının başında milli olan mevcut eğitim sisteminin büyük ve köklü reformlara ihtiyacı var. Yarının Türkiye’sini aydınlık ufuklara taşıyacak olan gençlerin geleceklerine emin adımlarla yürümelerini sağlamak devletin öncelikli görevidir. Elbette çocuklarımız önce zekâlarına sonra da yeteneklerine göre değerlendirmeli okullar onların bu özelliklerine göre yeniden çeşitlendirilmelidir. Ancak; yanlış, yanlışla düzeltilmez. Hata, hata ile tamir edilmez. Eğitim siyasi mülahazalara kurban edilemez.
Lütfen, ömrünü eğitime adamış bir öğretmen, bir eğitimci, bir vatandaş olarak başta Cumhurbaşkanı olmak üzere Başbakan’a, Milli Eğitim Bakanı’na, milletin vekillerine; ilgili, yetkili, etkili insanlara sesleniyorum. 1739 sayılı Temel Eğitim Kanununu lütfen okuyunuz ve o kanunun amir hükümlerini yerine getiriniz. Bu ülkenin çocuklarını öncelikle zekâlarına sonra da yeteneklerine göre ayırıcı ve yönlendirici okullarda eğitim ve öğretimlerini sağlayıcı adımlar atın. Gelişmiş toplumlarda altı yaşında başlayan 12 yaşında sona eren temel eğitim okulunu bitiren her öğrenci zekâsına ve yeteneğine uygun olarak ya üniversiteye temel teşkil edecek genel eğitime ya da ara elaman olacak meslek eğitimine yönlendirilmektedir. Bu gerçeği artık görün.
Lütfen, eğitimin şakası olmaz, geriye dönüşü yoktur! Madem kangren olmuş bu yaraya neşter vurmak istiyorsunuz o halde hayati öneme haiz eğitimi “ben yaptım oldu!” mantığıyla; verdiğiniz ayaküstü kararlarla içinden çıkılmaz hale getirmeyin! Toplayın eğitim şuralarını… Bırakın, konunun uzmanları araştırsınlar, incelesinler, irdelesinler, tartışsınlar ve gençlerimiz ve geleceğimiz için doğruyu bulsunlar.
Lütfen! Bu, bir öğretmenin, bir eğitimcinin son çığlığıdır.