Sofrada yetim hakkı; uzatma elin, aman!

Kul hakkıdır, haramdır; affedilmez, dediniz.

Güvendi millet size, inandı sözünüze

Buyur, dedi; yetki verdi,

Alkış tuttu dualarla uğurladı haramsız seferinize…

Oturdunuz koltuklarınıza yeminlerle

İmkânlar, kelebekti ellerinizde

Şirinleri oynadınız uzunca bir zaman

Sonra, sıktınız avcunuzu olanca gücünüzle

Uyguladığınız kapitalist, vahşi politikalarınızla

Yetki, nasıl olsa bizde, davul da tokmak da elimizde, dediniz.

Ne kul hakkı bıraktınız, ne yetim hakkı

Koskoca memleketi yediniz.

Doydunuz mu? Doymadınız!

Gözünüzü toprak doyura!

Birlikte yürüyeceğiz biz bu yollardan

Birlikte; yağan yağmurlarının altında

Yarınlar aydınlık olacak

Yasaklar kalkacak

Haklı hakkını alacak

Yuvalarımıza mutluluk dolacak

Yolsuzluklar önlenecek, yoksulluk bitecek

Mazlumların yüzleri gülecek

Huzur gelecek, barış kokacak ülkenin dört bir yanı, dediniz

Sonra liyakati, ehliyeti, beceriyi yetmedi ahlakı, saygıyı, hürmeti…

Onlar da az geldi hakkı ayakta tutan adaleti

Hem de kemirerek yediniz.

Doydunuz mu? Doymadınız!

Gözünüzü toprak doyura!

Tozu dumana kattınız

Fabrikaları, işletmeleri, limanları…

Yetmedi arazi, mera, arsa, kısaca ne varsa

Babalarınızın malı gibi “babalar gibi sattınız.”

Sonra oh ne güzel hayat diyerek yan gelip yattınız…

Ormanlar cayır cayır yanarken

Öküzün trene baktığı gibi yanan canlara baktınız.

Sonra bir koşu, bir hücum… Hazineye daldınız

Gemi filolarınıza ilave gemicikler aldınız

Uyuşturucu baronlarına kol kanat gererek

Hırsıza, arsıza her türlü taviz vererek

Kara para aklayıp gri liste ile ülke itibarını beş paralık ettiniz.

Gündüz dolara gece Euro’ya sarılıp millete çaka sattınız

Kadın ve çocuk cinayetlerini sıradanlaştırdınız

Konfor, şaşaa, israf ve savurganlıklarınızla

Hazine ile birlikte Lozan’ın gizli maddeleri dediğiniz madenlerimizi

Dış güçlerle birlikte yediniz.

Doydunuz mu? Doymadınız!

Gözünüzü toprak doyura!

Açılım zırvasıyla

Sınır boylarına sanal pusular kurup

Teröristlerle pazarlığa oturdunuz.

Gece sürüye saldıran, gündüz çobanla birlikte ağlayan İblislerle birlik oldunuz.

BOP gömleğini İslam’a giydirmek isteyenlerle stratejik ortaklık kurdunuz.

Atamız Süleyman Şah ile birlikte nice şehitlerin kemiklerini sızlattınız;

Sonra dönüp ekranlarında renkli yalanlarınızla milleti aldattınız.

İkiz yasalarla ülkenin dış güçlere müdahalesinin yolunu açtınız.

Zinayı serbest bırakıp domuz etini kasaplık et kanunlaştırdınız.

Özümüzü oyup pis nefsiniz ve üç kuruşluk şahsi çıkarınız için

Varlığı ile övündüğümüz uğruna can verdiğimiz kutsalları

Ayaklarınızın altına alıp üstünde tepindiniz.

Ordumuzu, gözbebeğimizi yıpratmak, itibarsızlaştırmak için

Din kisvesine bürünmüş terör örgütünün devletin kılcal damarlarına

Yerleşmesine zemin hazırladınız.

Suriyeli, Afganlı, Afrika’nın bilmem hangi ülkesi derken

Ekmeği ile beslendiğiniz vatanı yolgeçen hanına çevirdiniz

Bizden sonra tufan diyerek soy ile sülaleyi ayırt edemeyen cehaletinizle

Omurgasızlığınız, u dönüşünüz ve tükürdüğünü yalamak tıynetinizle

Şerefimizi, haysiyetimizi, inancımızı, birliğimizi, dirliğimizi yediniz.

Doydunuz mu? Doymadınız!

Gözünüzü toprak doyura!

Eğitim: Yavrularımızın geleceği

Ülkemizin gelecekte meyve verecek çiçeğiydi

Ona da kefen biçtiniz,

Eğitimi yazboz tahtasına çevirip evlatlarımız için karanlığı seçtiniz.

Adalet, gönüllerimizi aydınlatan güvendi…

Ardı arkası kesilmeyen oyunlarınızla onu da şişlediniz.

Ahlak, insanın, İslam’ın temeli; olmazsa olmazı idi

Onu da tuşa getirip kapkara vicdanınıza esir ettiniz.

Denetim: yanlışa, hataya, aymazlığa, hırsızlığa setti onu da hurdaya çevirdiniz.

Yalanınızın, talanınızın, hırsızlığınızın, yağmanızın ardı arkası kesilmedi

Riyakârlık ve sahtekârlıklarınızla bedavaya, avantaya alıştınız ya!

Gençlerin hayallerine kurşun sıkarak, önerini tıkayarak

Onları da çalışmadan, alın teri dökmeden kazanmak gibi

Bir garabetle yüz yüze bırakıp iğdiş ettiniz.

Küfrü sıradanlaştırıp şiddeti azdırıp toplumu küfrün batağına ittiniz.

Kibrin sarhoşluğu ile küçük dağları biz yarattık, dediniz.

Üç günlük saltanatınız, hırsınız için nice skandalların üstünü örterek

Devlet aklını kişiye indirgeyerek cinnet toplumu yarattınız.

Halkı vergilerle bunaltıp bekanızı devlet bekası olarak vatandaşlara lanse ettiniz

Ne güven bıraktınız ne inanç; bizi biz yapan her değeri hoyratça yediniz.

Doydunuz mu? Doymadınız!

Gözünüzü toprak doyura!

Ya bütün bu olanları görenler, duyanlar, yaşayanlar…

Onlar, üç maymunları oynayıp havanda su dövdüler

Kimi zaman köpürdüler, kimi zaman sövdüler

Sonra köpürüp, sövenlerden bazıları

Kuyruklarını kıstırıp sahiplerinin sesi

Bazıları da yemin ve şerefleriyle birlikte sunulan makamın efesi(!) oldu.

Kimi korktu, kimi pustu, kimi sustu.

İlim sustu, cehalet azdı, irtica hortladı

Dinin milletinin olmadığı; ancak milletin dininin olacağı gerçeğini kavrayamayanlarla

Aldatılanlarla birlikte aldanmadan zevk alanlar çoğaldıkça çoğaldı.

Ülke çok ama çok büyük yaralar aldı.

Matematik ağladı, ilim sustu, akıl çıldırdı, tarih başını önüne eğdi.

Ufukları kara bulutlar kapladı.

Yetki bizim; konfor bize, itibar hanemize, gösteriş gönlümüze, dediniz

Anayasayı ekmek arası yapıp

Koskoca memleketi yediniz!

Doydunuz mu? Doymadınız!

Gözünüzü toprak doyura!