Yıllarca feryat ettik, söyledik, yazdık. Ülkemizin varlığı ve devamlılığı, yetişen nesillerin birikim ve donanımları ile doğru orantılıdır. Eğitim; milli varlığımızın hamuru, milli kültürümüzün anahtarı, kalkınmanın, refahın ve huzurun temel taşıdır. Ancak, mevcut eğitim sistemi insanımızı zihni, fikri ve beceri yönünden köreltmekte, yok etmektedir. Türkiye’mizde eğitim- öğretim adı altında uygulanan sistem sakattır, yanlışlarla doludur. Eğitim ve öğretimin şakası yoktur; geriye dönüşü mümkün değildir. Siyasi birtakım tercihler, günübirlik politikalar, adam sendeciliklerle günü kurtarma endişeleri yanlışlıklar zincirine yenilerini eklemekten öteye insanımıza bir şey kazandırmaz…
Dedik, dedik de… Biz dedikçe inatla ve ısrarla yapılan hatalara daha büyük hatalar eklendi, ekleniyor. Yanlışlar yanlışlarla düzeltilmeye çalışıldı. Allah aşkına 2000 yılından bu yana 11 bakan (ortalama iki yıla bir bakan) sayısız bakanlık üst düzey yöneticisi değiştirildi. Tecrübe ve liyakat sahibi okul müdürleri hallacı pamuğu gibi savruldu. Böylece eğitimin süreklilik vasfı aşındırıldı. Her gelen bakan düşüncesine göre eğitimi şekillendirmeye çalıştı. 4+4+4 eğitim sistemi… Anaokullarının fonksiyonlarını görmezden gelme… İlköğretim yaşının 5,5 yaşına çekme… Okullarda öğrenci ve öğretmenler kılık kıyafet serbestîsi tanıma… Disiplin yönetmenliğini yok sayma… Genel liselerin adların Anadolu Lisesi olarak değiştirme… Dershaneleri kaldırma… Liselerde üç yılda bitirilecek müfredatı dört yıla yayma… Akıllı tahta, FATİH uygulaması… Öğretmen performansı sistemi ile öğretmenleri aşağılama... İdari sistemde siyasi tercihleri liyakatin üstüne çıkarma… LGS, OKS olmadı SBS o da olmadı TEOG, sonra bir sabah 2003 öncesine dönerek LGS’yi uygulama, 14-15 yaşındaki çocukların hayallerine kurşun sıkma, cemaat ve tarikatlarla protokoller imzalama ve onları Türk Milli Eğitim’ine paydaş etme... Daha sayayım mı?
Bütün bunlar yapıldı da ne oldu?
Yarınlarımız olan çocuklarımız zekâ ve yeteneklere göre değerlendirildi mi? Hayır!
Gençlerimiz; çağın gereklerine uygun ve donanımlı en az bir yabancı dil bilen kişi olarak yetiştirildi mi? Hayır!
Çocuklarımız ve gençlerimiz milletiyle, kültürüyle, tarihiyle, diniyle, diliyle, devletiyle, milli ve manevi değerleriyle dost edildi mi? Hayır!
Çocuklarımızın ve gençlerimizin kalpleri sevgi ile bezendi mi? Hayır!
Ömrünü eğitime veren emekli bir öğretmen olan ben, neresinden, nasıl tutayım bilemiyorum…8-9 Haziran 2024 tarihinde gerçekleşen 2 milyon 819 bin 362 öğrencinin katıldığı Yükseköğretime Geçiş Sınavında her yıl olduğu gibi bu yıl da sıfır alan aday sayısı bu yıl da artarak devam etti. Bu yıl, 63 bin 798 aday yine (0) puan aldı. Sayısal verilerine göre; başarı ortalaması tüm testlerde düştü. Temel Yeterlilik testinde(TYT) Fen bilimleri dalında 20 sorudan 3.4’üne, temel matematikten; 40 sorudan 7.9’na, sosyal bilimlerde 20 sorudan 9’una, Türkçe testinden ise 40 sorudan ancak 21.4’üne doğru cevap verildi. TYT’de böyle de Alan Yeterlilik Sınavı(AYT)de durum çok daha kötüydü. Siz, bu ülkenin çocuklarını 6 yaşından itibaren eğitim ve öğretim vermek; onları zekâ, ilgi ve yeteneklerine göre şekillendirmek için alacaksınız; ilkokul, ortaokul, lise 12 koca yıl okutacaksınız. Sonra da “başaramadınız haydi sokağa” diyecek çocuklarımızın da ülkemizin de geleceğini karartacaksınız öyle mi? Doğrusu yazık oluyor yarınlarımıza, yazık oluyor evlatlarımıza…
YKS’da durum böyle de ortaöğrenimde farklı mı? Alın size PİSA… PISA 2022 araştırmasına 81 ülkenin katılımı ile yapılan sınavda Matematikten 81 ülke içerisinde 39’uncu, fen alanında 34’üncü, okuma becerileri sınavında ise 36. sırada yer aldık. Kısacası eğitimde hızla çöküyoruz.
Peki, nasıl bu hale geldik? Gelmedik; bilinerek, tasarlanarak, uygulanarak getirildik. Öğretmenden başlandı işe. Önce öğretmen yetiştiren okulların kapılarına kilit vuruldu. Öğretmenler; kadrolu, sözleşmeli, ücretli öğretmen diye bölündü. Öğretmenlik mesleği itibarsızlaştırıldı. Andımızdan başlanarak eğitimin milli vasfı ortada kaldırıldı. Meslek okulları işlevsizleştirildi. Türkiye İmamlar Devleti yapılmak hayali ile İmam Hatip Ortaokul ve liselerinin açılışına jet hızı kazandırıldı. Evlatlarımızın yetenek ve becerileri köreltildi. Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yerine ezberci ve şekilci, itaatkâr insan tipi yetiştirmek için bütün imkânlar seferber edildi. Elbette bütün bunların sonucunda yarınlarımızı teslim edeceğimiz en büyük varlığımız olan evlatlarımız heba edildi, ediliyor. Böyle devam eder ve ettirilirse ülkemizin ve geleceğimizin karanlıklara sürükleneceğini söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Milletler eğitim sayesinde dev adımlarla ilerlerken biz, Türk milleti olarak maalesef hâlâ eğitimi tartışıyoruz. Hâlâ çıkış yolu arıyor, hâlâ siyasi mülahazalarla günü birlik politikalarla eğitim ve öğretime şekil ve yön vermeye çalışıyoruz. Hâlâ havanda su dövüyor bir ileri iki geri, yaz- boz tahtasına çevirdiğimiz eğitim ve öğretimle topaç gibi çeviriyoruz ve oynuyoruz. Ve elbette bu ülkeye ve bu ülkenin çocuklarına yazık ediyoruz.
İnşallah, inşallah bizim de bir gün aklımız başımıza gelir, devekuşu misali kuma soktuğumuz başımızı kumdan çıkarır evlatlarımızın heba edilmesine, ülkemizin karanlıklara sürüklenmesine dur deriz.
Bu duygu ve temennilerle 2024-2025 Eğitim öğretim yılının çocuklarımıza, gençlerimize öğretmenlerimize, okul yöneticilerine hayırlı olmasını diliyorum.