Lüks nedir? Bu kavram tam olarak neye karşılık gelir öncelikle bunu tanımlamak gerektiğini düşünüyorum. Lüks; en kısa tabirle nitelikli ürün arayışı sonucu yapılan pratikler bütünüdür.
Lüks nedir? Bu kavram tam olarak neye karşılık gelir öncelikle bunu tanımlamak gerektiğini düşünüyorum.
Lüks; en kısa tabirle nitelikli ürün arayışı sonucu yapılan pratikler bütünüdür. Stabilizasyon yerine daha konforlu olan şeyin ya da maddesel gücün varlığını sunabileceğiniz ürün arayışının kendisi de denilebilir.
Tanımın rasyonel bir yanının oluşunu eleştirebilir ya da size göre; 'lükse ne gerek var canım' diyerek daha ekonomik olmalıyız da diyebilirsiniz. Zaten lüks demek tam da böyle bir şeyden söz etmekti.
Şunu kabul edelim. Pahalı zincir mağazalarda satılan bütün ürünlerin nitelikli olacak hali yoksa da bir çok kaliteli ürünün adresi de oralarda karşımıza çıkıyor ve bu tüketim toplumu içerisinde bizleri oldukça cezp ediyor. Fakat tüm bunların yanında bazı gerçekleri görebilmek artık elzem bir hal aldı.
Hatırlar mısınız o zamanları bilemiyorum; eskiden mağaza ya da market alışverişi şöyle yapılırdı. Şu ürün 'x' mağazada elli lira fakat bir sonraki cadde de otuz lira' o zaman oradan alayım diyerek kentte dolaşılmadık mağaza/market bırakmazdık.
Ayak tabanlarımıza ağırlar girer hatta topuklarımızda çatlaklar meydana gelirdi. Ancak günün sonunda yirmi lira kar elde ettiğimiz için kendimizi çok iyi bir alışveriş yapmış birisi olarak görür ve gururlandırdık.
İşte bu durumun zıttı yani 'canım yirmi lira için de ayaklarımı yoramam alıvereyim' dediğimiz yerde lükse kaçmış oluyorduk.
Kısaca 'lüks'; işe yaramasının yanında aristokrasi sınıfının aidiyet içinde olduğu alanı gösterebilmenin de adıydı bir zamanlar. Fakat bu durum günümüzde değişti.
Nasıl mı?
Artık bir mağazanın sezonluk ürünlerinden satın almak yerine 'indirime girmiş' etiketlerinden alışveriş yapabilmek lüks oluverdi.
Ramazan ayında ihtiyaca karşılık alışveriş yapmak yerine 'yardım kolisi' alabilmek lüks oluverdi.
Kilo kilo domates, patlıcan, biber alabilmek şöyle dursun, bu ürünlerden evinizde birer tane bulunabilmesi lüks oluverdi.
Şöyle güzel mi güzel, manzaralı bir mekanda çayımızı yudumlayıp kahvaltımızı yapmak bir kenarda dursun, evlerimizde kahvaltı yapabilmek lüks oluverdi.
Bütün sene çalışıp didindikten sonra yıl sonunda yurtdışında sessiz sakin bir tatil yapmak şöyle dursun, bayramlarda aile ziyareti yapabilmek lüks oluverdi.
Son model bir otomobil almak şöyle dursun akülü araba almak dahi lüks oluverdi.
Yakın arkadaşlarınızla kafede oturup bir bardak kahve içmek şöyle dursun, çay ocağında çay içebilmek lüks oluverdi.
Yakınlarınızın özel günlerinden bir tanesinin düğünlerine gidip altın, takı v.s takmak şöyle dursun, içi boş zarf vermek lüks oluverdi.
Holding sahiplerinin açtıkları marketlerden ürün satın alabilmek şöyle dursun, 'üç harfli' market zincirlerinden ürün satın alabilmek lüks oluverdi.
-'İleride ne olur ne olmaz, kenarda köşede biraz döviz/kıymetli maden biriktirelim de yatırım olur belki' demek şöyle dursun, yastık altındaki hediye takılar lüks oluverdi.
Şimdi bana 'yoksulluk edebiyatı yapıyorsunuz' demeyin. İhtiyaç duyulan şeyin kendisi artık tam manasıyla lüks oluverdi. Aracınız varsa o aracın yakıta duyduğu ihtiyaç lüks oluverdi.
Eviniz varsa ya da kiradaysanız o evin kirası, vergileri, doğalgazı, elektriği lüks oluverdi.
Lev Tolstoy'un 'gerçek hayat sadece şimdiki zamanda bulunur' sözü de lüks oluverdi.
Anı yaşamak ve şu anda şimdinin keyfinden mutluluk duymak şöyle dursun, huzur lüks oluverdi artık. Sonuca vardığımızda tüm alış ve verişler lüks oluverdi.
Ne yapalım, hayırlısı olsun inşallah!diyeceğim ama bu kozmoz' da hayırlısını istemek de lüks oldu.
Son olarak geçmişten günümüzü ön gören halk ozanlarımızdan Barış Manço'nun (Barış Abi'nin) şu sözlerini tekrar hatırlatıyor ve bitiriyorum.
'Domates, biber, patlıcaaan. Bir anda bütün dünyam karardı. Bu sesle sokaklar yankılandı.'