“Akıl yaşta değil, baştadır.” Gerçekten de doğrudur. Kendiliğinden durduğu yerde yetişen yalnızca ağaçlardaki meyvelerdir. Onlar için de güneş gereklidir. Evet, bir insanın yaşının çok olması onun bilgili ve olgun olduğu manasına gelmez. İnsanın olgunluğu ve bilgili olması, tefekkür ve çalışmayla ilgilidir.

'Akıl yaşta değil, baştadır.'

Gerçekten de doğrudur.

Kendiliğinden durduğu yerde yetişen yalnızca ağaçlardaki meyvelerdir. Onlar için de güneş gereklidir.

Evet, bir insanın yaşının çok olması onun bilgili ve olgun olduğu manasına gelmez.

İnsanın olgunluğu ve bilgili olması, tefekkür ve çalışmayla ilgilidir.

İnsanın yaşından daha önemli olan başıdır.

Baş derken de elbette, yine bütüncül bakış açısıyla konuya bakmak durumundayız ve baş derken, akıl, vicdan, yürek, izan, irfan gibi tüm ruha ait özellikleri dikkate almalıyız. Yoksa sırf vücudumuzun baş kısmı akla gelmesin. Ruhumuz akla gelsin.

Siz de çok görmüşsünüzdür ya da duymuşsunuzdur. Şu adam çok yaşlı ancak, yaşının adamı değil, ya da 'kalıbının adamı değil' diye söylendiğini, sizde duymuşsunuzdur.

Etrafınızda da olgun davranmayan ve yanlış yapan yaşlıları çok görmüşsünüzdür. Bunun tam zıttı olarak da genç, ancak olgun insanlarla da karşılaştığınız olmuştur.

'Yaşından büyük' tabiri de bu özellikteki gençleri tarif eder.

Yaşından büyük denildiğinde benim aklıma öncelikle Fatih Sultan Mehmed Han gelmektedir. Allah O'ndan razı olsun. Bizi de Cennette kendisine komşu eylesin.

Dinleyin Fatih Sultan Mehmed Han, Babası kendisine tahtı (Padişahlık Makamını) daha 12-13 yaşlarında bıraktığında nasıl bir olgunluk ve nasıl hikmetli bir söz ile cevap veriyor. 'Baba, eğer ki Padişah sen isen ordunun başına geç, eğer Padişah ben isem sana emrediyorum, gel ve ordularının başına geç.'

Küçük yaşta Padişahlık Tahtına Oturan Fatih Sultan Mehmed Han'ın Babası II. Murad'a bu hitabı akıl dolu bir sesleniştir. Tek başına bu sesleniş dahi aklın yaşta değil başta olduğunun en bariz örneğidir. Nitekim, bu sesleniş üzerine II. Murad Han tekrar Padişahlık görevine dönüyor ve Batılı Haçlı düşmanların 'Osmanlı Tahtında bir çocuk var' diyerek iştahlarının kabarması ve içerideki nifakçıların da dedikodu yayarak Devleti zaafa düşürmesi böylece önleniyor. Zaten Fatih Sultan Mehmed Han vakti geldiğinde tekrar Devletin başına geçiyor ve daha erken yaşlarda bir gençken (21 yaşındayken) İstanbul'u fethediyor. O fetih ki Türk Tarihinin en büyük zaferi ve en görkemli bir sayfasıdır. Türk Milleti ve tüm Müslümanlar olarak, sonsuza dek onur ve sevinç duymamız bakımdan böyle bir fetih Mekke'nin Fethinden sonra ikinci sırada gelir.

Akıl yaş'tan değil, baş'tan gelir diyerek yalnızca Fatih Sultan Mehmed Han'ı örnek verdik.

Esasında başka örneğe de gerek yok.

Aklın baş'tan gelmesi için şart olan husus şudur: 'Eğitim, yani terbiye.' Çocuklarımızın ve gençlerimizin öğretim ile değil, eğitim (terbiye) ile yetiştirilmeleri halinde akıl baş'tan gelir, aksi halde yaşları ilerlese de akılları yerine gelmez.

Çocuklarımızı öğretim ile değil, eğitim (terbiye) ile yetiştirmeliyiz. İşte ondan sonra akıl yaştan değil, baş'tan gelir.

Fatih Sultan Mehmed Han işte o özlenen ve istenen eğitim (terbiye) ile daha ilk çocukluk yaşlarında tanışmıştı.

O terbiye ve eğitim, küçük yaşına rağmen büyük olgunluk ve büyük bir deha örneği olan bir Hakan meydana getirmiştir.

Allah (cc) O'ndan razı olsun.