Dünyanın gelmiş geçmiş en korkunç ordusu 12. yüzyılda Orta Asya’nın bozkırlarından kopup bir çığ gibi batıya akmış, önüne çıkan her şeyi yakıp yıkmıştı. Bu üstün yeteneklere sahip acımasız ordunun ve onun eşi benzeri görülmemiş komutanın önünde imparatorluklar ve medeniyetler daha fazla dayanamamış ve nihayet yıkılmışlardı.
Dünyanın gelmiş geçmiş en korkunç ordusu 12. yüzyılda Orta Asya'nın bozkırlarından kopup bir çığ gibi batıya akmış, önüne çıkan her şeyi yakıp yıkmıştı. Bu üstün yeteneklere sahip acımasız ordunun ve onun eşi benzeri görülmemiş komutanın önünde imparatorluklar ve medeniyetler daha fazla dayanamamış ve nihayet yıkılmışlardı. O dönemde Uygurlardan Tatarlara, İranlılardan Ruslara, Araplardan Türklere kadar Asya'da acı çekmeyen, tarihin karanlığına sürüklenmeyen millet kalmamıştı. Acımasız ordu Moğol ordusuydu ve başında dünyanın gördüğü en ürkütücü komutan olan Cengiz Han vardı. Bu ordu Anadolu topraklarını karmakarışık bir hale getirdi.
Yesevî Dervişleri bu topraklara Moğollardan önce geldi; tekke ve zaviyelerini kurdu. Yeni bir devletin mayasını çalmak, çınar gibi devlet vücûda getirmek için hazırlıklar yaptı. Esnaf ve zanaatkar, her köşede esnaf tekkeleri kurdular. Gayr-ı Müslimler dahil bu topraklardaki herkese irfan neşesi saçtılar. 'Ahi' kelimesi, Arapça 'kardeş' anlamına gelen kelimeden türemiştir. Türkçedeki karşılığı 'akı'dır. Eli açık, cömert gibi anlamlara gelir. Ahiliğin oluşumunda Türk ve İslam geleneğinin harmanlanmış olması, fıkri kavramın kökensel farklılıklarını bir araya getirmiştir. Örneğin 'Ahilik, fütüvvetin teşkilatlanmış halidir. Fütüvvet, Ahilik olarak tezahür etmiştir.'
Anadolu'da Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda Ahilerin -ahiyanı rum erlerinin- kurduğu zaviyelerin önemli katkıları olduğu zikredilmektedir. Anadolu topraklarında kurulan zaviyeler, Anadolu'nun iskanı, Türkleşmesi ve Müslümanlaşmasına katkı sağlamıştır. Bu zaviyeler çok yönlü bir müessese olarak imardan iskana, zanaattan ticarete, askerlikten eğitime ve dini konulara kadar hemen her sahada etkin bir rol oynamış ve İslamiyet'in yayılmasında önemli roller üstlenmiştir. Zaviyeler Xl. Yüzyıl Anadolu'suna psikolojik bir güç sağlayarak kısa sürede Anadolu'da siyasi bir birliğin kurulmasına yardımcı olmuş, Türk ordularından daha önce kurdukları zaviyelerle hudut boylarına ulaşmış, böylece gaza, ibadet ve hayır ruhunu canlı tutmuştur.
Ahiler, mutasavvıf kökenlidir. 'Anadolu'da yaşayan Rumlardan sanatları öğrenip gençlere bunları öğretmişlerdir. İş sahibi olan gençler daha sonraları bu sanatlarda Rumları geçmiştir' açıklamalarına yer vererek Ahiliğin Moğol istilasından Anadolu'ya kaçan Türkler tarafından kurulduğunu söylemektedir. Bu görüş, Ahiliği Türklerdeki akı anlayışının devamı olarak gördüğünü söyleyebiliriz.
Ahiyan-ı Rûm'un zaviye geleneğinin bir yansıması olduğunu düşünerek konuya tasavvufi açıdan yaklaştığımızda bu kapsamda altı ilke sıralamıştır: Birincisi, 'Ahilik, paylaşım ahlakı üzere kurulmuştur. Sofrayı, malı, makamı yani her şeyi paylaşmaya dayanır. İkincisi kendin için istediğini diğerine de istemendir. Bu aıılanıda fütüvvet İslam ahlak anlayışının ütopyası, ahlaki idealizmidir. Üçüncüsü kendini bilmektir. Bu, 'kendini bilen Rabbini bilir, Rabbini bilen kendini bilir' anlayışından ileri gelmektedir. Yani ne bugünün hümanisti gibi insandan ne de selefi akıl gibi sadece Allah'tan yola çıkar. Hem kul olduğunun hem de dinin senin için indirildiğinin bilincinde olmaktır. Dördüncüsü muhabbettir. Yaratandan ötürü hayvanlar ve bitkiler de dahil bütün varlığı sevmektir. Her şeyi sevin, ancak yabancıları içinize almayın. Buradaki yabancı, ahiliği ve fütüvveti bilmeyen anlamında algılamak gerekir. Sonuçta Ahilik bir tarikat yapısına sahiptir. Muhabbetin alt ilkeleri şefkat, merhamet, rahmet ve tevazudur. Beşinci ilke hizmet anlayışıdır. Başkasına elinden geldiğince hizmet edeceksin ancak hizmet ettirme talebin olmayacak. Altıncı ilke muhasebedir. Bu ahlakî ilkelerin hepsi toplumda dinamik ve canlı olarak yaşamıştır.
İşte kıymetli okuyucularım, irfan-medeniyet ve Osmanlı çınarının köklerinden biri de Ahiyan-ı Rûm'dur.
Selam ve muhabbetlerimle…