Konya Büyükşehir Belediyesi'ne ait Hayvan Rehabilitasyon Merkezi'nde bir köpeğin kürekle katledilmesiyle ilgili davanın duruşmasına avukatımız Gülçin Yapıcı ile birlikte gittik.

Konya Büyükşehir Belediyesi'ne ait Hayvan Rehabilitasyon Merkezi'nde bir köpeğin kürekle katledilmesiyle ilgili davanın duruşmasına avukatımız Gülçin Yapıcı ile birlikte gittik. Güvenlik önlemleri üst sınırdaydı. Duruşmanın görüldüğü mahkeme salonu çok küçüktü. Herkesi alamayız demek için uygun bir bahaneydi. Doğal olarak çok az kişi duruşmayı takip edebildi.

Tutuklu sanıklar duruşmaya SEGBİS aracılığıyla katıldı.

Yok korkmuş, yok görmemişler, yok tam hatırlamıyorlarmış. Erdoğan'ın talimatı gereği hayvanları toplamışlar. Köpeklerin alanını daralttıkları için hayvanlar saldırganlaşmış. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu yöndeki açıklamasının ardından görüştüğüm AK Partili bir isim Erdoğan'ın toplamalarla ilgili sözünün yasaya uygun bir şekilde ifade edildiğini belirtmişti. Belediyelerin haliyle sadece köpekleri kısırlaştırma, aşılama, tedavi için alabileceğini ve alındığı yere tekrar bırakabileceğini vurgulamıştı. (Oysaki Cumhurbaşkanı Erdoğan kısa süre sonra 5199'un Avrupa'ya örnek bir yasa olduğunu söylemiş, geçerliliğine vurgu yapmıştı.)

Konuya devam etmeden önce Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan bir parantez de sizin için açıyorum. (Kürek vahşetini gerçekleştiren sanık 'Örnek Barınak'ta' Erdoğan'ın talimatı gereği hayvanları topladık. Köpeklerin alanı daralınca hayvanlar saldırganlaştı. 'Bu sözlerin ne anlama gelebileceğini, neden adınızın geçtiğini iyi düşünmelisiniz.)

Duruşmada 'Köpek kürekle vurulduktan sonra kendine geldi yaşıyordu. Neden birkaç kez vurdum hatırlamıyorum' saçmalığı eşliğinde; Hayvanları normalde de neden, kürek, sopa gibi yöntemler ile durduruyorlardı? Hiçbir barınakta saldırgan köpekler açık alana bırakılmazken o köpek önlem alınmadan neden açık alandaydı? Orada bulunan kişiler bir köpek kürekle öldürülürken neden günlük rutin işlerine devam ediyordu? Ortada bir saldırı varsa kimse koşup yardıma gelmedi mi? Bir sürü köpek neden orada korku içinde bekliyordu?

Öte yandan duruşma başladığında içeri alınan avukatlar, orada bulunan birkaç STK ile gönüllüler herkes çok dikkatliydi. Aman en ufak duygusal tepki verilmesin diyecek kadar itidalli davranıldı.

Başta hakimin sanıklara yönelik birkaç sorusu herkes de bir mutluluk uyandırarak, kısa bir süre güven ortamına sebep verdi.

Tabii ilerleyen dakikalarda yaşananlar ve verilen karar üzüntüye ve tepkiye dönüştü.

Müşteki sıfatıyla duruşmaya katılmasına rağmen küçücük odada kendine geniş bir yer ayrılıp etrafı korunmaya alınan Konya Büyükşehir Belediyesi'nin avukatı, rahat tavırlarıyla avukatlar soru sorduğunda 'show yapma', 'hayvanları koruyacağınıza insanları koruyun' gibi sataşmalarla ortamı gerecek her şeyi denedi.

Uzunca bir süre müdahillik talepleri alındı ve ret edildi. Sadece sanık olması gereken Konya Büyükşehir Belediyesi ve Tarım Müdürlüğü'nün ki kabul edildi. Haklı olarak tepki gösterildi. Hakim herkesin hemen solandan çıkarılmasını istedi. Çıkarılmaya itiraz edilince o zaman sadece avukatlar kalsın, diğerleri çıkarılsın talimatı verildi. (Salon küçük olduğu için az sayıdaki STK temsilcileri, birkaç gönüllü)

Bu noktada araya bir not koymam gerekiyor.

(HAYKADER olarak müdahillik talebimiz vardı. Az sayıda STK içeri alınacağı için girişleri engellemeye çalışan ve bir gazeteciye İletişim Başkanlığından basın karı alması gerektiği gibi komik bir tavsiyede bulunan bir polise rağmen iyi niyet gösterilerek gazeteci olarak içeri alınma talebim kabul edilmişti. Kimin gazeteci olduğuna karar verecek kurumun İletişim Başkanlığı olması bir yana gazetecilerin neden basın kartı alamadığı da ayrı tartışılacak bir konu. Zorla orada bulunanlar çıkarılmaya çalışılınca ben bir gazeteci olarak duruşmayı takip etmeye devam etmek istediğimi söyledim. Bu polis memuru da 'Seni biliyoruz. Sen gazeteci değilsin' şeklinde cevaplar vermeye başladı. Bu tavır çok aşağılayıcıydı. Sonrasında dışarıya çıkarılınca tepkileri çekmeye başladım. O an kendisini görünce tekrar 'Ne hakla bana gazeteci değilsin' dersiniz diye sordum. 25 yıllık bir gazeteci olup bu muameleye maruz kalırsanız o an ne hissettiğimi anlarsınız. Tartışma çıktı. Elbette birkaç polis memurumuz 'haklısınız, sizi anlıyoruz' ifadelerini kullanarak bana yardımcı olmaya çalıştı.

Uzun yıllar mesleğe emek veren bir gazeteci olarak röportaj yaptığım, konuk aldığım siyasiler muhabirlik, spikerlik yaptığım TV'ler, köşe yazıları yazdığım gazeteler demek ki gazeteci olmayan birine bu görevleri yaptırmışlar, siyasilerde gazeteci olmayan birine röportajlar vermişler.

Herkes ama herkes askerimize ve polisimize verdiğim değeri bilir. Bu nedenle olay sonrası 'Bir kişinin yaptığını asla tüm polislerimize mal etmem lütfen siz de yorumlarınızda bu noktaya dikkat edin' şeklinde bir mesaj attım. Bunun üzerine 'Hayvan katliamları isteyenler 'Seni kim takar ki' gibi cümlelerle saldırıya geçerken devletimizi açıktan tehdit eden Hatice Bozdemir adlı başıboşcu 'Hepinizi tek tek yazdım' dediğimi ve tehditte bulunduğum gibi alçakça itirafta bulundu. Yargıda ispatlayacak bunu.)

Gelelim asıl konumuza adil bir yargılama olmadı. Adalet duygusu büyük darbe aldı. Ülkemizde kaos çıkarmak isteyenler hayvanseverleri nefret diliyle sokağa indiremeyince, kendilerinin sokağa çıkacağı tehdidi yapmıştı. Daha önce de devleti, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı, siyasileri, hayvanseverleri tehdit edenler, köpeklerle ilgili olmayan saldırıları ortaya çıkmasına rağmen köpekler yaptı diyerek rahatça yalanlar söyleyenler, herkese iftiralar atan Başıboşçular yargı karşısına çıkarılmazken başına kürekle vurularak katledilen köpek için sorumlulardan sadece iki sanık yargı karşısına çıkarıldı ve ilk duruşmada serbest bırakıldı.

Avukat dostumuz Gülçin Yapıcı'nın dediği gibi;

Biz bu görüntüyü unutmayalım

Çünkü adalet unuttu.

Kürekle vuran, öldüren, sürükleyen şahıslar tahliye edildi. Adalet bitti.

Kürekle canice katledilen köpeğin, orada korku içinde bekleyen diğer köpeklerin ve zulüm çektirilen tüm hayvanların ahı hepinizden çıkacak. Sanmayın ki bir olayın daha üstü kapandı.

İlahi adaletin cevabı geldiğinde 'ne yaptığınız' tek düşüneceğiniz şey olacak.