HER mü’minin zamanın İmamına, Emîrülmü’minîn olan muhterem zata
biat ve itaat etmesi gerekir. Boynunda böyle bir itaat bağı olmadan
ölen kimsenin, Resululullah Efendimiz (Salat ü selam olsun ona)
sanki cahiliyet ölümü ile ölmüş olacağını buyurmuşlardır.
Bendeniz bu kuralı sık sık hatırlatıyorum.
Soruyorlar: Zamanın İmam-ı Kebiri kimdir?..
Bu soruya şu veya bu zattır cevabını veremem.
Çünkü bir İmam varsa, onun imamlığının bilinmesi, ilan edilmiş
olması gerekir.
Her cemaat, her tarikat, her hizip ve fırka kendi başındaki zatın
İmam olduğuna inanabilir. Bu inanış, o zatın gerçekten İmam
olduğuna delalet etmez.
İmam-ı Kebire bütün mü’minlerin itaat ve biat etmesi, onun
imamlığını kabul etmesi gerekir.
Şeriat bir devirde, aynı zamanda iki olmasını uygun bulmaz.
Bir arı kovanında iki arı beyi birden olamayacağı gibi Ümmet’in iki
veya daha fazla İmamı olamaz.
Bütün cemaatlerin, tarikatların, hizip ve fırkaların
temsilcilerinin bir araya gelip, Ümmetin tamamı için bir İmam
seçmeleri ve bu seçimi ilan etmeleri, halkı biat ve itaat etmeye
çağırmaları gerekir.
Diyelim yüz islamî cemaatin ve kuruluşun üç yüz temsilcisi
toplandı, müzakereler sonunda ehil ve layık bir zat seçildi, bu
seçim ilan edilmeli, bir beyanname ile halka duyurulmalıdır.
Hiçbir muhterem zatın İmamete talip olmaması gerekir. Talip olan,
İmam olma şansını kayb eder.
İmamın râşid, âdil, âbid, muttaqi, yüksek ahlaklı, faziletli, alim,
faqih, muktedir, dünya işlerini bilen, sağlığı ve yaşı bu işi
yürütmeye müsait bir kimse olması gerekir.
Vakit namazlarını kıldırması, Cuma hutbesi okuması gerekir.
Lüks, ihtişamlı, aşırı konforlu, israflı hayat süren, ailesi mazbut
olmayan kişi gerçek İmam olamaz.
Şeriatin sınırlarını çiğneyen, dine aykırı emirler veren kimseye
itaat edilmez.
İdeali İmamın müctehid olmasıdır ama bu devirde ictihad derecesine
yükselmiş kimse bulunmadığından, İmamın en azından fetva
verebilecek derecede icazeti olmalıdır.
Namaz kılmayan, namazı bazen terk eden, namaza önem vermeyen, namaz
konusunda tehavün gösteren kimse İmam olamaz.
İmamın Kur’an ve Sünnete uygun sahih bir itikada sahip olması temel
şarttır. Reformcudan, dinde yenilik ve değişim taraftarından, light
ve ılımlı İslamcıdan, sekülerden, BOP’çudan, Fazlurrahmancıdan,
hadîs ayıklayıcısından, Kemalîden, Batinîden, Mutezilîden İmam
olmaz, köy olmaz kasaba olmaz.
İslam ve Ümmet düşmanı büyük, derin, sinsi, hain güçler ve onların
yardakçıları; İslam aleminin başına kendi işlerine gelen,
isteklerini yerine getiren, kökeninde Yahudilik bulunan fantoş bir
Halife getirmek istiyorlar. İslam dünyası bu oyuna gelirse büyük
facia olur.
Şu hususu belirmek gerekir ki, bir zat mânevî bakımdan gavs veya
kutub olsa, bu gavslık ve kutubluk onu otomatik olarak İmam-ı Kebir
yapmaz.
Siyasetten, idareden anlamayan veya böyle şeylere tenezzül etmeyen,
yaşı ileri, sağlığı bozuk kimse geceleri kaim, gündüzleri sâim olsa
bile İmamet işlerini yürütemez.
Çok rica ediyorum: Bendenize zamanın İmamı kimdir, isim soyadı
adres ver gibi sorular yöneltmeyiniz. Bu sorunun muhatabı ve
cevaplandırıcısı bu fakir değildir.
(İkinci yazı)
İşler Düzelir mi?
İŞLER düzelir Türkiye huzura, sükûna kavuşur mu?.. Bu soruya
cevabım şudur: Bugünkü gidişle düzelmez, her gün daha da bozularak
menzil-i maksuduna gider.
PKK ile barış sağlanabilir, terör bitirilebilir mi?.. PKK
taşerondur, arkasında derin güçler vardır. Bu savaş bitmez. İki
taraftan biri biterse ancak o zaman biter.
Haram yollarla büyük zenginliklere nail olanlar, bu haram
servetlerini huzur ve rahatlık içinde yiyebilecekler midir?..
Kesinlikle hayır. Burunlarından fitil fitil gelecek, ileride çok
azaplara, sıkıntılara uğrayacaklardır.
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyen, vazifelerini yapmayan,
emr-i mâruf ve nehy-i münker farzını tâtil eden Müslümanlar güvende
midir?.. Öylelerinin güveni olmaz, onlar sönmüş bir yanardağın
üzerindeki krater gölünün kıyısında piknik yapıyorlar. Yanardağa
ansızın patlar, ne piknik kalır, ne kendileri.
Bundan beş sene önce Suriyede huzur vardı. Bendeniz Şama Halebe
gidiyor, gezip tozuyordum. Sonra ne oldu? Şu yürekler acısı haline
bakınız o kardeş ülkenin.
Yemene gidebilir misiniz? Libyaya gidebilir misiniz? Irakta gezip
eğlenebilir misiniz?
Dindar Sünnî Müslümanlar vazifelerini yapmadılar ve başlarına azab
indi.
Müslümanların birinci sosyal ve siyasî vazifesi birleşmektir. Şu
Türkiye Müslümanlarına bakınız, birleşme ittihad konusunda en ufak
bir teşebbüs görebiliyor musunuz?
Birleşilmezse, tek bir Ümmet çatısı altında toplanılmazsa, râşid
bir İmama biat ve itaat edilmezse gelecek çok karanlıktır.
Hoparlörler bangır bangır… Şadırvan suları şarıl şarıl… Bazı cami
helaları darphane gibi para basıyor… Şeytanî konfeksiyon sektörü
milyarlarla oynuyor… Pıtrak gibi çoğalan yeni İmam-Hatip
mektepleri… Bir yığın vakıf dernek cemaat tarikat grup hizip fırka
parça… Peki nerede Ümmet birliği, nerede İmam?
Kur’an bize, “hepiniz toptan Allahın ipine (İslama Şeriata
Kitabullaha) sarılınız, parçalanır birbirinize düşerseniz
devletiniz ve gücünüz elden gider” diyor. Biz ne yapıyoruz?
Evet sevgili Müslümanlar, geleceğe güvenle bakabilmemiz için
Allahın emirlerini yerine getirmemiz, yasaklarından kaçınmamız,
öğüt tutmamız, Resulullahın yolundan gitmemiz gerekir.
Bu kadar kötümser olmamalıymışım, baksanıza Marmarayla denizin
altından kolayca geçiliyormuş… Böyle düşünenlere zeka özürlü dememe
izin verir misiniz?