Çocuklarımızın milli ve manevi değerlerinden koparılmasına yönelik emperyalist faaliyetler farklı şekillerde karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan bir tanesi de kuşakları x, y, z gibi tanımlamalarla birbirinden koparmaya dönük çalışmalardır.
Çocuklarımızın milli ve manevi değerlerinden koparılmasına yönelik emperyalist faaliyetler farklı şekillerde karşımıza çıkmaktadır.
Bunlardan bir tanesi de kuşakları x, y, z gibi tanımlamalarla birbirinden koparmaya dönük çalışmalardır.
Bir toplumun irfani değerlerinin aktarımı kuşaklar aracılığıyla olur. Yeni nesilleri kendinden önceki kuşaklarla çatıştırarak bu aktarım dumura uğratılabilir.
Özellikle de manevi değerlere uzak kesimler 'Z KUŞAĞI' olarak sınıflandırılan çocuklarımızın beyinlerine bir takım zararlı fikirleri sokarak neslimizi ziyan etmektedirler.
Abartma diyebilirsiniz! Hiç abartmıyorum. 'Z Kuşağı' diye tanımladığımız kuşak anne babasına ve mensubu bulunduğu topluma karşı isyan içindeler.
Bu kuşağı öyle bir anlatıyorlar ki, görmesek bilmesek vay anasına neymiş bu "Z Kuşağı' diyeceğiz!
Bu kuşağın 'hızlı ve analitik düşünme yetisine sahip; özgüvenlerinin yüksek; özgürlüklerine ve bağımsız olmaya düşkün olduğunu; kendilerinin başaramayacağı hiçbir şeyin olmadığını' sürekli gündeme getirerek bu kuşağa normal üstü bir anlam yüklemektedirler.
Aşağıdaki ifadelere dikkat ediniz!
Toplumsallaşmadan çok bireyciliğe önem verirler. Kuralların onlar için bağlayıcılığı yoktur. Birçoğu, ailelerinin veya akrabalarının izinden gitmek yerine kendi yollarını çizmek ister. Geçimlerini sağlamak için yaptıkları işler onlar için sadece gün içerisindeki sıkılma zamanıdır. Çaba harcamak, özveri sergilemek Z kuşağına göre değildir.
Teknoloji sayesinde bilgiye çok çabuk ulaşabildikleri için hızlı yaşamaya alışmışlardır. Bu nedenle çok çabuk sıkılıp vazgeçebilirler. Farklı sosyolojik gruplarla ilişki kurma konusunda başarılı olmalarının yanı sıra haklarını arayabiliyorlar. Kendilerine yapılan bir haksızlığa karşı asla susmuyorlar.
Aile bireyleri, çocuklarına karşı kendilerini yetersiz hissettikleri için psikolojik bunalım oranının en yüksek yaşandığı nesil olarak kabul ediliyor. Tamamıyla teknolojiye esir edilmiş bir nesil.
'Z Kuşağı' denen kuşağın DEİZM ve ATEİZM gibi felaket üstü felaket eğilimlere olan ilgisini bir çok araştırma şirketi ortaya koymaktadır.
Yukarıdaki açıklamalardan bir kısmı olumlu gibi görünse de sonuçları itibariyle ziyana uğramış bir kuşakla karşı karşıyayız. Bu durum emperyalist kesim ve ülkemizdeki aveneleri için büyük kazanç olmakla birlikte ülkemiz, insanımız özellikle de çocuklarımız için büyük kayıptır.
Öyle bir nesil ki, kızlar anneleriyle oğlanlar ise babalarıyla çatışma halindedir. Kuşakları birbiriyle çatıştıran şeytani bir tuzaktan başka bir şey değildir.
Bu şeytani tuzağa düşen çocuklarımızı asla suçlamıyorum; suçlu olan başta ana babalar olmak üzere devleti yönetenler sen ben hepimiziz.
Bu nesile verilmesi gereken değerlerin hangilerini verebildik en önemlisi iyi bir örnek olabildik mi?
Azıcık insan olanın üzülmemesi elde değil; bazı kesimler mevcut iktidarın seçimleri kaybetmesinin umudunu 'Z Kuşağı' denen ziyan kuşağına bağlamışlar.
Derdim tasam birilerinin kazanması veya kaybetmesi değil; kaybettiğimiz neslimizin içinde bulunduğu durumdan en az zararla nasıl çıkarılabileceği üzerinde kafa yormak ve öneriler sunmaktır.
Özellikle de 'Z Kuşağı' denen çocukların yaşı kadar iktidarda kalan hükümetin bu önemli sorunun çözümüne yönelik yapması gerekenleri hiç vakit kaybetmeden yapmasıdır. Bu kuşak ve bundan önceki kuşağın siyasi eğilimlerinin ne olduğunu mevcut iktidarın bildiğini zannediyorum.
Elbette ki, burada esas olan bu gençlerin kime oy verip vermemesi değil; oy verip vermemenin gerekçelerinin ortaya konulmasıdır.
Ortaya konulan gerekçelerin gereğinin yapılmaması telafisi mümkün olmayan zararlara yol açacağı unutulmamalıdır. Sorumlu olan herkesin Allah(cc) katındaki hesabı bakidir. Mutlaka hesap günü hesaplar görülecektir.
Tekrar ediyorum; 'Z Kuşağı' bir tuzak olup bu tuzağa çocuklarımızın düşürmemesi için milli ve manevi yönden çocuklarımızı iyi yetiştirmeliyiz. Bu işin şakası yok; çocuklarımız elden kayıp gidiyor. Çocuklarımızın kaybedilmesi demek geleceğimizin kaybedilmesi demektir!
-Olmaz olmaz demeyin neler oluyor neler!
Bu yazıyı yazdığımın sabahı altı yaşındaki torunum annesine 'sen bana karışamazsın ben istediğimi yaparım' dediğine bizzat kendim şahit oldum ve hayretler içinde kaldım!
Küçücük masum bir çocuk bu sözleri nasıl söyleyebilir hele hele benim torunum nasıl söyleyebilir, söyleseler kesinlikle inanmazdım.
-Acı ama gerçek!
Altı yaşındaki bir kız çocuğu bu sözleri söyleyebiliyorsa onaltı yaşındaki neler neler söyler azıcık düşünün!
Düşünün ki, derdimin tasamın ne olduğunu azıcık anlayın!