Değerli dostlar malum gündemimiz yolsuzluk. Ama memleketimizin hali o kadar içler acısı ki nereden başlasam bilemiyorum. Hangi kurum ve kuruluşa elinizi atsanız mutlaka bir kayırma, fesat, torpil, içinde para varsa tabii ki yolsuzluk karşımıza çıkıyor. Bunların en başındaki sebebi adaletin olmayışı elbette. Şayet Adalet yeterince tecelli etseydi, emin olun insanlar hapis korkusundan daha az yolsuzluğa, hırsızlığa karışırlardı. Ancak malumunuz dur ki adaletin, parası olanla olmayan arasında farklı tecelli ettiği sistemlerde, yaptığınız yolsuzluk ne kadar büyük olursa, suçunuzu örtmeniz ve kaçmanız o kadar kolay olur gibi geliyor sanki. Çin’de meşhur bir söz var; iki kişi mahkemeye giderse, şayet ikisi de zengin se hâkim istifa eder, biri zengin diğeri fakirse zengin kazanır, eğer ikisi de fakir se işte o zaman adalet tecelli edermiş.

Ülkemizde paranın en kolay döndüğü kurumlar da belediyelerdir. Toplam 2710 adet belediyemiz var. Yani 2710 adet yolsuzluk potansiyeli kurum diyebiliriz. O kadar da genelleme yapmayalım canım der gibi oldunuz bir an değil mi? Emin olunuz binde 1 oranında yolsuzluk yapılmayan bir belediye vardır. Ve o belediyede ya çok ehli namus birisi denk gelmiştir ya da gelir seviyesi oldukça düşük orandadır. Belediyeler siyaset mesleğinin para kapısı olarak görünüyor ülkemizde. Maalesef bu sistemde parti fark etmeksizin her gelen başkan ve ekibi bu ranttan faydalanmak üzere kendisi ve yakın çevresini nemalandırmaktadır. Çünkü orada hali hazırda alınması gereken bir hizmet var bir materyal, makine, ekipman vs. alımı yapılması gerekiyor. Madem bu mal ve hizmet alınacak, e o zaman neden benim tanıdığımdan alınmasın canım, mantığıyla aslında masumane bir düşünceyle başlıyor tüm olay. Sonra ki evreleri biliyorsunuz, doyumsuz insanoğlu neden bir tane daha fazla olmasın diyerek abartıyor da abartıyor. Ve geldiğimiz nokta milletin parasıyla sefa süren siyasetçiler.

Çürümüşlüğü size anlatmak için nasıl bir yol izlesem diye baya bir düşündüm. Yani belediyelerde ve devlet kurumlarında dönen ihaleye fesat karıştırmak, olmayan hizmetleri satın almak veya yapılan bir harcamaları 10 kat göstermek gibi örnekler anlatmak istediğim şey için yeterli gelmiyor. Hani bazen bir elma alırsınız dışından öyle güzel görünür ki hiçbir emare yoktur içinin kötü olduğu hakkında, sonra kesersiniz taa içinden göbeğinden başlamıştır çürüme dışa doğru kabuğuna kadar çürümüş ve kaplamadık hiçbir yer kalmamıştır. İşte bizim siyaset mesleği dolayısı ile bürokrasimiz tam da bu şekilde içinden çürümüş ve elle tutulacak belki sadece sapı kalmıştır. Tamamı çöpe atılmalıdır.

Herkes dilinden düşürmüyor bu günlerde, -adalet yerini bulacaktır- şeklinde beyanatları. Adalet elbette yerini bulacaktır. Ancak Yüce Allah adildir ve belki de öbür dünyada verecektir cezasını. Yani bu dünyada, bu adalet sisteminde, adaletin yerini bulmasını beklemeyiniz efendim. Örnekleri sayılamayacak kadar çoktur, hatta Bunu aynen yakinen Polat isimli şahısların ne büyük suçlarla tutuklanıp 10 ay sonra hiçbir şey olmamış gibi kaldıkları yerden işlerine devam ettiğini gördüğümüz de anlamış olmamız lazım. Hiç merak etmeyiniz bugün Adaletin ancak, gücü elinde tutanların tarafında olduğunu cümle âlem biliyor. Onun için, yok adalete güvenim sonsuz, yok hukukun üstünlüğü filan gibi saçma beyanatlarla kimse kimseyi kandırmasın.

Sanki yolsuzluk sadece gündemi oluşturan İstanbul belediyelerinde varmış gibi herkes ak kaşıkmış gibi seyretmekteyiz hep beraber. Yolsuzluğun olmadığı bir tane devlet kurumu gösterir misiniz lütfen. Saymakla bitmeyeceği için örneklendirmeye hacet duymuyorum. Kokuşmuş çürümüş bir devlet düzenimiz ve adalet sistemimiz var emin olun. Belki gündemi sadece tv lerden izleyen toplumumuzun bir kesimi bu durumun farkında değil. Ne zaman işimiz, bir devlet dairesine, bir resmi kuruma, bir belediye birimine düşer de, işini yaptıramadığını görürse, o zaman fark edebiliyoruz sistemin bozukluğunu. Yani “sende abarttın canım iyice o kadar da kötü durumda değiliz” diyen okuyucularımın olduğunu duyuyorum sanki. Evet, çok ama çok az ehli namus insanlarımız yok değil tabii ki devlet ricalinde. Ancak bahsetmek istediğim konu insan bazlı değil. Sistem bozuk.

Şayet bir yönetim mevkiine gelecek çok namuslu, haram helal hassasiyeti olan bir insan olsanız dahi, sistemin bozukluğundan dolayı adaletle hükmedemiyorsunuz, etrafınızda yıllardır rüşvete ya da yolsuzluğa alışmış insanların içinde sıkılıp boğuluyorsunuz, adaleti tecelli ettirecek bir imkân bulamıyorsunuz. Düğmenin ilkini yanlış iliklemişler efendim 100 yıl önce, dolayısı ile sizin bireysel çabalarla bu sistemi düzeltmeniz de pek mümkün görünmüyor.

Şu anda yolsuzluğu tüm toplum tarafından malum olan, ancak hiçbir savcının dava açmaya cesaret edemediği, hiç kimsenin görmek istemediği, tamamen görmezden gelinen, yolsuzlukların cezasını kim verecek. Muhalefet partileri avazı çıktığı kadar bağırıyorlar, filan belediyede şu yolsuzluk oldu, filan belediyede şu ihale yandaşa verildi, şu yol ihalesi şu tanıdığa verildi, şu köprü ihalesi kendi akrabasına verildi, minvalinde bir sürü iddia var değil mi? Peki, iktidar partisinden birinin çıkıp da müspet ya da menfi bir savunma yapan oldu mu? Hayır tabiki de. Ayrıca muhalefet de kendileri çok namuslu oldukları için filan diğerlerinin namussuzluğunu ifşa etmeye kalkışmıyor. Elbette kendi yolsuzluklarını bastırmak için bu kadar sesleri gür çıkıyor. Anlayacağınız al birini vur ötekine misalindeki gibi hepsi aynı yolun yolcusu.

Peki biz toplum olarak nasılız birde ona bakalım. Ulu önderimiz, efendimiz şöyle buyuruyorlar; “ Siz nasılsanız öyle yönetilirsiniz” ,”her toplum layık olduğu şekilde yönetilir” tümden gelim yöntemiyle bu mübarek sözleri şöyle tevil edebiliriz. Eğer biz kötü yönetiliyorsak demek ki toplum olarak çürümüş ve kötü bir haldeyiz. Şu anda herkes istisnasız şekilde yöneticilerden şikâyetçi. Bazı tuzu kuru efendilerden bahsetmiyorum. Halkın kendisi, milletin içinde olarak gördüğüm tablodan bahsediyorum. Her partiden her kesimden, zengin fakir her fert, ülke yönetiminden, belediye yönetiminden, maliye yönetiminden şikâyetçi durumda. Ama herhangi birimiz, dönüp bu tablonun asıl sorumlusu biziz, millet olarak bu hale kendimizi biz getirdik, diyebiliyor mu acaba? Kaçımız gerçek sorumluların farkındayız?

Etkililerin yetkisiz ve yetkililerin etkisiz bir halde olduğunun farkında mıyız, affedersiniz bir koyun sürüsünü dahi idare edemeyecek kadar yeteneksiz, beceriksiz insanların başımıza idareci olarak getirdiğimizin kaçımız bilincindeyiz. Ha becerileri bazı konularda mükemmel, onun da hakkını vermek lazım. Mesela cahil olan halkı yani bizleri çok güzel ayakta uyutabiliyorlar. Ellerindeki medya organlarıyla Birçok gerçeğin farkında varmamızı engelleyerek, kendimizi birçok konuda mükemmel durumda olduğumuzu zannettiriyorlar. Ağababaları öğretmiş bu taktikleri onlarda gayet güzel uyguluyorlar. Biz mışıl mışıl uyurken, yukarıda bahsettiğimiz rantlar, paralar, uçaklar, gemiler sürekli hareket halinde.

Velhasıl Allah’ın adaletinden korkmayan insanların korkacağı bir tek şey kalıyor oda insanların adaleti. Malum oda olmayınca meydan bomboş kalıyor. Rabbim bizi Güçlü olanların haklı olduğu ahir zaman insanlarından eylemiş. Dua etmekten başka elden bir şey gelmez.

Yüce Allah gerçek iman sahiplerini bu mezalimden muhafaza eylesin… amin !

Saygılarımla.