Bundan önceki “Dolandırıldım Eyvah!” başlıklı yazımda Nisan ayının ilk haftasında iki dolandırıcılık olayıyla karşılaştığımı ifade etmiştim. Birincisi ile ilgili açıklama yapmış; ancak, ikincisinde sayfamda yer kalmadığı için bu yazıma bırakmıştım.
Bundan önceki 'Dolandırıldım Eyvah!' başlıklı yazımda Nisan ayının ilk haftasında iki dolandırıcılık olayıyla karşılaştığımı ifade etmiştim.
Birincisi ile ilgili açıklama yapmış; ancak, ikincisinde sayfamda yer kalmadığı için bu yazıma bırakmıştım.
7 Nisan günü Konya Emirgazi İlçesinden Konya istikametinde ilerlerken Karapınar İlçesine 10-15 km kala yolun kenarında Şahin marka bir arabadan bir kişi telaşla el kaldırarak durmamızı istedi, bizde durduk.
Adam, annesinin Konya'da hastanede yattığını, Niğde'ye gittiklerini, yolda kaldıklarını 100-150 liraya ihtiyaçları olduğunu, memlekete varınca parayı göndereceğini, söyledi.
Şahin marka arabanın önünde bir erkek, arkasında bir kadın çok üzgün ve perişan görünüyordu.
-Siz olsaydınız ne yapardınız?
Büyük bir ihtimalle dikkate almaz, adamı inandırıcı bulmazdınız.
Doğrusu ben de yüzde 99 inandırıcı bulmadım ama yüzde bir hatta binde bir bile olsa bir ihtimal vardır, diye düşündüm.
Elinde telefonu vardı ve telefonumu vererek çaldırmasını söyledim, çaldırdı. Çıkardım 100 lira verdim ve paramı gönderirsin, dedim.
O kişi de tamam abi, dedi.
Arkadaşıma hiç inandırıcı bulmadığımı, üçkağıtçı olduğunu, söyledim.
Bütün samimiyetimle 100 lirayı verdiğime hiç pişman olmadım; ne olursa olsun yolda kaldım diyen birine Allah(c.c.) rızası için verdim.
O kişinin telefonunu telefonuma kaydederken 'ÜÇKAĞITÇI' diye kaydettim.
Yirmi gün sonra aklıma geldi ve kayıtlı numarayı aradım. Kısmi aralıklarla üç kez aramama rağmen her seferinde meşgule aldı.
Üçkağıtçı hükmümü garantilemek için durumu izah eden bir mesaj attım, mesajıma da cevap vermedi.
En son 'Telefonuma çıkmıyorsunuz, durum anlaşıldı DOLANDIRILDIK' diye bir mesaj daha attım, hala cevap yok!
Yani, DOLANDIRILDIM!
İnanın, insan üzülüyor!
Yanlış anlaşılmasın 100 liraya falan üzülmüyor; insanların güzel duygularıyla oynanmasına, kutsal değerlerimizin dolandırıcılıklara alet edilmesine kahroluyorum!
Bu kadar da şirazeden çıkılmaz ki!
Bu yazıyı 100 lira için değil, Müslüman ülkemde kutsallarımızın üç kuruşluk menfaat için kullanılması içimi acıttığı için yazıyorum.
Bir sürü ürün satışı yapan televizyon var. Bunların bir kısmında Kemal Sunal filmleri gösteriliyor bir kısmında da hoca kılıklı adamlar güya vaaz veriyor, hemen arkasından da ürün satışına başlıyorlar.
Utanmaz adamlar insanların dini duygularıyla oynamayın!
Ya vaaz verin ya da ürün mü satacaksınız ne yapacaksanız yapın, güzel dinimizi yalan dolan işlerinize karıştırmayız!
Bundan üç, dört yıl önce böyle bir televizyonun birinde Abdurrahman ÖNÜL'ünde bulunduğu pazarlama programında zayıflatıcı beyaz kahve satışı yapılıyordu.
İslami kesim tanır da tanımayanlara Abdurrahman ÖNÜL ilahicilerin İbrahim TATLISES'idir.
Hakkını yemeyeyim, müzikli ilahileri uygun bulmasam da adamın sesi çok güzel.
Bunları normal ilahi söyleyen hocalar gibi değil, müzik sanatçıları gibi görsem de en azından ilahi söylüyorlar ya belki biraz daha farklı olabilirler diye düşünüyor insan!
Abdurrahman Önül, bir ayda şu kadar beyaz kahve içilirse ye iç ayda 8 kilo ver, diye ürünün reklamını yapıyordu. İnanmıyorum ama biraz da saflık var.
Aylık 8 kilo olmasında 2 kilo olsun yine iyi dedim ve ekranda verdikleri telefonu arayarak siparişi verdim.
Siparişi vermeden önce ekrandaki telefonu arayarak 'Abdurrahman Önül'e güvendiğimi onun için bu siparişi verdiğimi, söyledikleri doğru değilse vebalin ona ait olduğunu, kendisine söylemelerini' söyledim.
Beyaz kahvelerimiz geldi, söyledikleri gibi tükettim.
-Kilo verip vermediğimi merak ettiniz değil mi?
Veremediğim gibi biraz daha KİLO ALDIM!
İster meşru yollarla ister gayri meşru yollarla olsun bütün dolandırıcılara, hırsızlara ve bunlara aracılık edenlere sesleniyorum!
ÖLÜM VAR ÖLÜM!