Kendini diğer insanlardan farklı mı hissediyorsun. Gerçekte budur. İnsanlar farklı olarak yaratılmıştır. Hiç birimizin özellikleri hiç birimize uymaz. Uymaması da normaldir. Bizi yaratan öyle yaratmıştır. Yaratılış özelliklerimize uygun davranış sergilemekteyiz. Her birimiz hayatımız sergilediğimiz boyunca sabır, bağışlama, şefkat gibi duygularımızı ön planda tutmayı ya becerir veya beceremeyiz. Sevgi, saygı, hoşgörü kurgulu bir insan yeryüzü meleği seviyesindedir. Tutum ve davranışlarımız iyilik, güzellik kurgulu ve bu davranışlarla insanlığa, tüm canlı ve cansız varlıklara hizmet sunan bir insan yeryüzü meleğidir.

Yaşamı boyuca insanlığa hizmet sunanlar yeryüzü meleğidir. İnsanoğlu yaratılırken temiz bir fıtrat üzere yaratılmıştır. Her insan için bu böyledir. İlahi ışığı güzel bozulmamış ve kıvılcımıdır. Yeryüzü melekleri insanlığa ve kâinattaki diğer varlıklar için yaratılmış varlıklardır. İnsan olarak bu uzayda iyilik, güzellik yanlısı olmamız ve bu yönden çaba içinde olmamız bizi daha da değerli kılacaktır.

Bu uzayda her varlığın biz insanlardan hakkı vardır. Yüce yaratan Âdemi(insanı )yani ata babamızı yaratmakla yüce büyüklüğünü keşfedilmeyi istemiştir. İnsan olarak doğru işler yapmakla kurgulandığımızı bilmeliyiz.

İnsan olarak bu kâinat kitabını iyi okuyup ve anlamak gibi sorumluluğumuz vardır. Zamanın ruhunu anlamak ve zamanın ruhuna uygun davranışlar ortaya koymak gibi sorumluluğumuz vardır.

Yeryüzü melekleri insanlığın ve bu kâinatta yaşan hiçbir varlığın zararına olan hiçbir kararda bulunmazlar. Yeryüzü melekleri “İnsan merkezli” faaliyet içinde olan insanlardır. Yüce yaratıcının yarattığı her varlığa kutsal gözüyle bakarlar.

Yeryüzünde ne varsa hepsini sizin yaratan, göğe yönelerek onları yedi gök olarak düzenleyen Allah’tır. O her şeyi iyi bilendir.( Bakara 29)

Yemin olsun ki biz, Âdemi oğullarını üstün bir şerefe mazhar kıldık. Karada ve denizde binitler yükledik ve güzel güzel nimetlerle besledik. Yarattıklarımızdan çoğunun üzerine geçirdik. (İsra-70)

Bu günkü dünyada insanlık birçok konu da sınıfta kalmaktadır. İnsanlar biri birini boğazlıyor ve insanlar dünyalık için biri birinin yaşamına son vermektedir. Bunun ana kaynağında insanlık dışı faaliyet ve davranışların yoğun ortaya konulmasından kaynaklanmaktadır.

Günümüz dünyası insanların huzur ve güven içinde yaşaması açısından korkutucu olmaya başlamıştır. İnsanların güvenlik problemleri, yaşam sıkıntıları baş göstermektedir. Kuvvetli olanlar zayıf olanları yok etmektedir. Şiddet birçok alanda ortaya çıkmış ve özellikle kadına ve çocuklara yönelik şiddet zirve yapmaktadır. Sözü edilen bu şiddet ve işkence özellikle gelişmemiş ülkelerde daha çok ortaya çıkmaktadır. İnsan hakları gelişmemiş ülkelerde daha çok insan hakları ihlalleri yapılmaktadır. İnsanlık bu şiddet, işkence, insan hak ve hukukunun ihlali nedeniyle geleceğe endişeyle bakmaktadır.

İslam dünyası ve Asya dünyasında bu derece insan hakları ve hukukun ayaklar altına alınması yüce kitabımızla ve onun bize sunduğu ilahi mesajlara ters davranış içinde olmamız yeni baştan her birimizin kendini sorgulaması gerekmektedir.

Bu günkü çağdaş bu dünyada en çok Müslümanların sıkıntıları ve problemlerini dünya konuşabiliyorsa yüce dinimizin buyruklarını anlama veya anladığımız halde onlara muhalif davranış sergilememizden kaynaklandığına inanıyorum. Bu gün gelecek endişesi ve mutsuzluk içinde yaşam mücadelesi veriyorsak. Yapılan araştırmaya göre mutsuz toplumların başında gelen bir ülke isek problem var demektir. Bizim bu sergilediğimiz davranışlar sonucu insan hakları açısında ileri düzeyde olan ülkeler bizi sorguluyorsa haksız sayılmazlar. Mutlaka dönüp kendimize bakmalıyız. Neden inanç değerlerimiz davranışlarımıza yansıtmıyoruz diye düşünmeliyiz. Düşünmekle kalmadan harekete geçerek durumumuzu yüce kitabın ilahi mesajlarına uygun hale getirmeliyiz. Problem sadece İslam dünyasında mı var? Öyle değil fakat en çok insan hakları ihlalleri İslam dünyasında ve gelişmemiş toplumlarda oluyor. Yüce kitabımızın bize verdiği değeri göz ardı ediyor ve birebirimize şiddet uygulamada ilk sıralarda yer almaktayız. Bu tutum ve davranışlarımızla yüce dinimizin diğer insanlar tarafından hatalı anlaşılmasına neden olduğumuz için yüce yaratana karşı günahkâr duruma düşmekteyiz.

Çağdaş dünya insanın mutluluğu için tüm yasa ve hukukunu uygun hale getirme çabasındadır. İnsanını eğitirken en üst düzeyde gayret içinde olmaktadır. Bütün önlemlere rağmen insanlarının huzur ve güveni için tüm sivil toplum örgütlerini devreye koymaktadır.

İnsanlar kendi aralarında “Yeryüzü Melekleri” ismi altında insanını bilinçlendiriyor ve bunları etik değerlerle donatarak insanlığın her noktasında devreye koyuyor ve insanını iyi, hoş ve güzel işler yapmakla sorumlu tutuyor. İyi ve güzel davranış ortaya koyan insanları ödüllendiriyor. Bu “Yeryüzü Melekleri “ dediği insanlar telkinde bulunurken bilimsel metot ve teknikleri kullanarak insanlığın mutluluğu için çaba sarf ediyorlar.

Mutsuz olan insanları mutlu kılmak için insanı ”Mutlu etme terapisinde” uygulamaktadırlar. İnsanı kendisiyle, ailesiyle, çevresiyle, toplumuyla barışık hale getirmek için yeni yol ve yöntemler izliyorlar. Gelişmiş ülkelerde mutluluk değerleri onun için bizde farklılık arz etmektedir. İnsanı huzursuz eden ne varsa onları yeni baştan tanı koymak üzere çareler aramaktadırlar. İnsanların yaşanımda mutlu olması için maddi ve manevi tüm kaynakları seferber etmeye çalışmaktadırlar. İnsanın sosyal varlık olarak toplumda ihtiyaç duyduğu ne varsa onları kendilerine sunmayı sorumluluk görüyorlar. İnsanların mutluluğu için uyguladıkları tüm meditasyon çalışmalarında “Mutluluk ifade eden ne varsa tamamını” sunuyorlar.

Türk toplumu olarak bizin yüce dinimizde ve kültürümüzde insanların mutluluğu, huzur ve güveni için birikimlerimiz yok mu dur? Elbet eki sayısız uygulamalar var. Fakat tarihin tozlu raflarında kaldı ve unutuldu. Bu örneklerden sadece bir tanesini örnek olarak verecek olursak,. İbni Sina hastalarını müzikle ve doğadaki yeşil alanlardaki değişik bitki ve ormanlardaki ağaçların koku ve kokuların sağladığı miski amber gibi kokulu doğa ve tabiat güzellikleri, kuş sesler, doğanın içine derin nefes çalışması yapılarak tedavi ettiğini tarihten okuyoruz. Psikolojik hatsızlıkları olan ve özellikle Akıl hastalarını değişik ses ve müziklerle tedavi ettiğini biliyoruz.

İnanç değerleri bozulmamış, yüksek değerlere sahip İslam toplumu ve bizim ülkemizdeki insanımızı mutlu kılmak, huzur, güveni sağlamak ve geleceğe güvenle bakmaları için yüce kitabımızın yüce mesajlarını doğru anlayarak ve insanımız için çare bulmak bizlerin görev ve sorumluluğu değil de kimindir? Bir başkasının insanımızın sıkıntı ve problemlerini çözme gibi bir derdi olabilir mi? Bu ülke de kendini sorumlu hisseden her insan bu konu da çaba içinde olmak gibi çabası olmalıdır.

Yüce kitabımızı zamanın ruhuna uygun okuyup ve anlamak problemleri çözmek gerekir. Yüce kuran bilgili ve bilinçli olmamızı istiyor. Yüce kitabımız birçok ayetinin sonunda “ Düşünmez misiniz?” diye bizi ikaz ediyor. Tüm davranışlarımızı düşünce sistemimizin ışığında yaşamımıza yön vermemizi bize emir buyuruyor. Ruh dünyamızı daima donanımlı ve bilinç düzeyimizi temiz tutmak suretiyle ”Yeryüzü melekliğimizi” kurumamızı ve yaşamımızı bu felsefeyle sürdürmemizi istemektedir. Bu özelliğimizi kuruduğumuz takdirde paylaşımcı, bölüşücü, maddeden çok manaya daha çok önem vereceğimizin garantisi olarak ortaya çıkacaktır. Bu gün özelliklerimizde değişim olmuş ve fazla egomuzu ön planda tutuyorsak problem mana ile ilgili dünyamızdan uzak kalmamızdandır. Belki okurlarım bu yazıyı okuduklarında “Yeryüzü Melekleri” nerede çıktı diyebilirler. Bu gün içinde yaşadığımız toplum huzursuz, güvensiz toplum olmaya yönelmiştir. Bireyler huzursuz ve geleceklerine huzur ve güvenle bakmadıkları için sorunlar yığını bir toplum olduk. Bu sorunları çözmek için herkes bir empati yaparak “Yeryüzü meleklik “ sorumluluğuna geri dönmelidir.

Önemli olan toplumun belli kişilerine yeryüzü meleklik görev sorumluluğu yüklemek değil, önemli olan bireyler olarak buna talip olmak ve toplumsal sorumluluklarımızı yerine getirmektir. Yeryüzü meleklik görev anlayışımızı üst düzeylere çıkardığımızda toplumda huzur ve güven esas olacak dünya yaşanır bir dünya olacaktır.

Şahsım olarak kuantum düşünce sisteminde ve kuantum düşünce sistemiyle yaşamaya evet uygulamalarımda “Yeryüzü Meleklerine “ meditasyonda ayrı önemsiyorum. Bu konu da yazılmış makale ve kitapları inceliyorum. Son zamanlarda bu konu da yazılmış ve Türkçeye çevirisi yapılmış olan” Yeryüzü Melekleri “ (Doreen Vırtue) kitabını dikkatlice okumuş ve makalemi yazarken ilham kaynağı olarak kabul ederek bir başka yönden bakış yönü geliştirerek bu yazıyı kaleme aldım. Bu kitapta yeryüzü meleklerin diğer insanlardan farklı davranış gösterimi dolayısıyla bazı fedakarlıklar yaşamasına vurgu yapılmıştır. Bu kitapta bedenleşmiş elementaller insan hakları, çevre hakları, hayvanları savunucu olması gerekliği üzerinde durmuştur. Bedenleşmiş insanların mutlu olması sosyal, sivil toplum kuruluş üyesi gibi çalıştıkları taktirde gerçekleşe bileceğidir. Bedenleşmiş bir insan toplum içinde kendini bekleyen sıkıntıları göğüslemesi gerektiği vurgulamaktadır. Yıldız insanlar toplumda var olması gereken insanlar olduğu ve insanlığın geleceğinin bu yıldız insanlara bağlı olduğu gerçeği üzerinde durmaktadır. Yıldız insanların zamanın ruhuna uygun davranış ortaya koyması gerektiğinin farkındadırlar vurgusu yapıyor. Yeryüzü meleklerin her yönüyle donanımlı ve hizmet aşkı insanlar olduğunu anlatmaktadır.

Bu eser genelde meditasyon yapanlar için bir kaynak kitaptır. Ben meditasyonu bizim kültürde kendimizle hesaplaşma, helalleşme ve kendimize ve özümüze dönüş noktasının bir yolu olarak görenlerdenim. Onun için bu kitabı önemsedim ve uygulamalarımda esas almaktayım. Geçmişten geleceğe, yüce kitabımızın kaynağından bu kâinatın kaynağına yolculuk yaparak insanlık için var olan ilmi değerleri harmanlayarak insanlık yararına kullanmayı sorumluluk olarak düşünmekteyim. Yeni baştan bir şeyleri keşfetmeye gerek yok insanlık için ne varsa yüce kitabımızda ve kültürümüzde vardır.

Özümüze dönersek bize mehlem olacak her şey vardır. Bizler dinimizle barışık yaşamayı bilirsek birçok sorumuzu çözmüş olacağız. Demek ki bu gök kubbe altında söylenmemiş söz yoktur. Önemli olan yüce kitabımızı iyi anlamak ve zamanın ruhuna uygun davranmayı bilmektir.

Yüce kitaba inanan bizler dünya insanlığına karşı da sorumluluklarımız vardır. Yüce kitabımızın büyüklüğü bizim davranış ve uygulamalarımızla değerlendirmeye alındığından omzumuzdaki bu sorumluluk ayrıca bizden sorulacaktır. Her birimiz sorumluluğumuz kadar yetkili ve hesap vermeye kendimizi hazırlıklı görmek durumundayız.

Onun için her fırsatta iç hesaplaşmalarımızı mediatsyon yolu ile yapmak ve bu derin düşünme yaparken “Yeryüzü Melekleri” mesajları kullanmak durumundayız. Kuran toplumu olarak akıllıca davranmak ve akıllıca işler yapmak sorumluluğumuz vardır. Yüce kitabımız bizi kutsal görmüşse sorumluluğumuzdandır. Onun için yeryüzünün halifesi ve meleği olarak seçmiştir. İnsan olarak temiz duygu ve düşüncelerimizin bize farklı bir enerji verdiğini biliyoruz. Bu temiz duygu ve düşünceler bize huzur ve güven ortamı sağladığı için kendimizi mutlu hissederiz. Yeryüzü meleği olmak için Kuran Okuyan ve Anlayan kardeşler olmalıyız.

Yukarıda adı geçen kitapta ışık ve ışık renklerine ayrı bir başlık açmıştır. Beyaz ışığın ilahi, yeşil ışığın iyileştirme, mor ışığın yüce değerler olarak ifade etmiştir. Bu yazımın bir bölümünde İbni Sinan’ın insan tedavisinde kullandığı bazı araç ve mekânlar da söz etmiştim. Özellikle yeşil mekânları tedavi de kullandığının tespitini yapmıştım. Onun tedavi metotları incelendiğinde ışık ve ışık renkleriyle ilgili birçok gerçek ortaya çıkacaktır. Bizim kültürümüzde beyaz aydınlık, yeşil ferahlık, mor rengi kâmillik ifade eder.

Onun için meditasyoncular ve ışık sistemini ve renkleri kullanmaktadırlar. Her insan kendinin psikologu ve kendi doktoru olmalıdır. Bize verilen bu can emaneti korumanın yolunu bilmelidir. Bu vücudun kaptanlığını iyi yapmalı ve karaya vurmadan limana çıkarmayı bilmelidir. Onun için insanı dinlendiren ve dinç tutan yol ve yöntemleri bilerek vücudunu maddi ve manevi rahatsızlıklardan korumalıdır. Bunu becere bildiğimiz kadar sağlıklı ve huzurlu oluruz. Gelin her birimiz yeryüzü meleği olmaya talip olalım. Belki bunu yapmak zordur fakat zoru başarmayı denemeliyiz. İnsanlık bunu gerektiriyor. Dünyada yaşayan her insanın temiz nefes almaya hakkı vardır. Yoksa dünya yaşam zorlaşıyor ve korkunç bir dudum alıyor. Kendi elimizle uzayımızı kirletirsek yaşayamaz hal alırız. Gerçi yaşam için yeni galaksiler keşfedilmeye çalışılıyor. Yeni keşfedeceğimiz galaksilere temiz bir insanlık kültürüyle insanlığın gitmesi ve yaşam kurması dileğimle.