Bildirilmiştir:

“GAZETELERE televizyon ekranlarına şehvetli, seksî, azdırıcı çıplak kadın resimleri koymak vaz geçilmez, olmazsa olmaz temel fikir ve ifade özgürlüğüdür. Bunları engellemeye, frenlemeye çalışanlar basın hürriyetine karşı gelmiş, diktatörlük yapmış olurlar.

Bir kısım insanları şehvetten kudurtan bu gibi yayınların etkisi altında kalıp vahşi tecavüzler edenler, korkunç cinayetler işleyenler ağır cezalara çarptırılmalıdır ama müstehcen yayınlar yapan gazete ve tv’lere bir fiske bile vurulmamalıdır.

Köleliğin her türlüsüne karşıyız ama biz Feministler, devletin resmî vesikalarıyla, devlet koruması altında yapılan, ücretinden KDV ve gelir vergisi alınan yasal seks köleliğine ses çıkartmayız.

TC’nin, uluslararası sözleşmelere koyduğu, kadınların istismarına, fahişelik yapmasına izin vermeyeceği mealindeki imzasını, taahhüdünü bilmezlikten geliriz.

Tecavüzler, seks suçları ve cinayetleri konusunda siyasetimiz, tavşana kaç, tazıya tuttur. Yaşasın üstadımız kurnaz Makyavel!

Bir buçuk milyar Müslümanın mukaddesatına hakaret etmek Fransız Charlie’lerinin nasıl temel hakkıysa, biz Türk Charlie’leri de öyle hakaretler yapabilmeli, müstehcen yayınlarla kudurtup azdırabilmelidir.

Zinanın suç olmaktan çıkartılması uygarlığın, dolayısıyla bizim zaferimizdir.

Lise ve üniversitelerdeki bazı kızların, alabildiğine açık saçık, dekolte kıyafetler giymeye hakları vardır. Bunları kimse engelleyemez.

Tecavüz kötü bir şeydir, tecavüze davetiye çıkartmak iyidir.

Gazete ve tv’lerin kamasutra edebiyatı yapabilmesi çok normaldir.

Seks ve şehvet, islamî gelişmenin önüne koyabileceğimiz büyük bir engeldir.

Yaşasın müstehcen, seksî, şehevî, azdırıcı, kudurtucu yayınlar!... Kahr olsun tecavüzler, cinayetler!... Yaşasın ilericilik, kahr olsun gericilik… Yurtta sulh, cihanda sulh… Ha şöyle bilesiz…


(İkinci yazı)

Yılda Üç Milyon Ton Buğday İthal Eden ve


Günde Beş milyon Ekmeği Çöpe Atan Ülke

ŞU iki acı gerçek, beyaz sarı mavi yeşil, hangi renkten olursa olsun bütün Türkiyelileri derin derin düşündürmelidir. Birincisi: Yakın zamana kadar, dünyanın yedi tahıl ambarından biri olan ve üretiminin bir kısmını ihraç eden ülkemizin, şu anda yılda 3 milyon küsur ton kalitesiz buğday ithal ettiği… İkincisi: Dışarıdan buğday ithal eden bu Türkiyenin her gün (evet her gün) beş milyon ekmeği çöpe attığıdır…

Çocukluğum, ekmeğin vesika ile verildiği yıllarda geçti. Onun ne büyük, ne aziz bir nimet olduğunu bilirim. Günümüzde, bir dilim ekmeği muhtaç ülkeler, halklar var… Nasıl oluyor da bizim halkımızın bir kısmı aziz ekmeğe karşı bu kadar nankör ve vicdansız olabiliyor?

İsraf dinen haram, aklen çirkin bir şeydir.

Yılda üç milyon ton buğday ithal eden bir ülkede, günde beş milyon ekmeğin çöpe atılması, israfın ötesinde cinnettir, cinayettir, hıyanettir.

Ekmeğe saygıyı ailede, okulda, toplumun her kademesinde çocuklarımıza, genç nesillere niçin öğretemiyoruz?

Bu soruyu niçin sormuyoruz: Türkiye topraklarında artık niçin halkını besleyeme yetecek miktarda buğday yetişmiyor?

İkinci soru: Allah saklasın, bir savaş olsa, dışarıdan buğday gelmese ne yapacağız?

Kraliçenin dediği gibi, “Ekmekleri yoksa pasta yesinler!..” mi diyeceğiz?

Japonya üç bin adadan oluşan ve arazisinin büyük kısmı yeterli miktarda pirinç yetişmesine müsait olmayan bir ülke. Binaenaleyh mecburen dışarıdan pirinç getirtiyor. Bizim durumumuz öyle değil, ekilip biçilebilecek çok geniş topraklarımız var. Lakin başarılı bir ziraat politikamız olmadığı için bugünkü duruma düşmüş bulunmaktayız.

Arada şu hususu da belirmek isterim: Maalesef bugün ürettiğimiz buğdaylar, kaliteli değildir. Biz randımana, çok ürün almaya bakıyoruz ve kaliteyi ihmal ediyoruz.

Ülkemizin ekmek politikasında da çok hatâlar, çürüklükler var. Beyaz, bembeyaz, en beyaz ekmek tutkusu ve alışkanlığı on milyonlarca vatandaşımızın sağlığına zarar veriyor. Devamlı olarak beyaz ekmek yemek, bir tür uzun vâdeli intihardır.

Sevgili okuyucularıma, haddimi aşarak bazı tavsiyelerde bulunmak istiyorum: (1) Beyaz ekmek yemesinler, kepekli ekmek yesinler. (İstanbulda Halk Ekmeğin kepeklisi lezzetli ve ucuzdur. (2) Bütçesi müsait olanlar yine Halk Ekmeğin doğal olanını tüketsinler. (Ambalaj içinde satılıyor). (3) Kesinlikle bayat ekmekleri çöpe atmasınlar. Ya kızartıp kendileri tüketsinler, yahut denizde martılara, karada diğer kuşlara versinler.

Hükümetimizden, Türkiyeyi kısa zamanda tekrar buğday ihraç edecek duruma getirmesini bir vatandaş olarak istiyor ve temenni ediyorum.