Vahşi Batı evvela, Irak'ı işgal etmişti. 10 yıl sonra işgalini tekrarladı. Nükleer silah aranıyordu. BM, gözlemcileri, "Irak'ta nükleer silah yok" dediler. O, raporlara rağmen Irak'a girdi. Maksat petroldü. Vahşi Batı, petrolüne kavuştu. Ama Iraklı öldü, göçmen oldu. Bağdat ve diğer Irak şehirleri yıkıldı. Bugün bile Irak’ta intihar saldırıları olmakta, her gün patlamalar yaşanmakta, düzinelerce insan, hayatını kaybetmekte.
Irak, bir BOP projesiydi. Vahşi Batı, BOP'u dünyaya süsleyip sunarken birden ondan vazgeçerek "Arap Baharı" diye bir projeyi gündeme taşıdı. Vahşi Batı, Arap Baharı'nda da yalnız değildi. "Uluslarası güç", "uluslararası koalisyon" adı altında emperyal yayılmacılığını bütün dünya arkasındaymış algısıyla hayata geçiriyordu. Tunus'tan başlayarak bütün Arap ülkelerine demokrasi gelecek, diktatörlükler yıkılacaktı. Arap halkları sevinç gösterilerine başladılar. Her ülkenin başında 30-40 yıldır aynı diktatör ve ekipleri vardı. Vatandaşlar, sefalet içindeyken diktatör ve adamları, lüks ve refah yaşıyordu. Tunus'ta, Libya'da Mısır'da demokrasi ve insan hakları için sokağa dökülen halkı resmî kuvvetler ezmeye kalkıştı. İki taraftan da ölenler oldu. Tunus, Libya, Mısır, Yemen diktatörleri gitti.

Derken "Arap Baharı" Suriye'de görülüyor, Suudi Arabistan'da da açması bekleniyordu. O sırada Türkiye ile Suriye'nin arası son 50 senede görülmediği kadar iyiydi. Bahar getirme iddiasındakiler, Baas zulmünü hedef almıştı. Halk, vaadlere dört elle sarıldı. Ama bu arada şaşırtan bir gelişme oldu. Vahşi Batı, 180 derecelik dönüş yaptı. Mısır'da seçimle iş başına gelmiş Muhammed Mursi iktidarına karşı cuntacıları destekledi. Mursi hapse atıldı, katliamlar oldu, diktatör Hüsnü Mübarek, tahliye edilerek evine gönderildi, darbeci Abdülfettah Sisi, cumhurbaşkanlığına getirildi. Suriye baharı askıya alındı, Esad'ın üzerine gitmekten, onu devirmekten vazgeçildi. Hem Suriyeli muhalifler ve hem de Türkiye, yarı yolda bırakılmıştı.

Vahşi Batı, birden bire şu kanaate varıyordu: Türkiye'de sünni bir iktidar vardı. Mısır'da da sünni bir iktidar kurulmuştu. Esad devrilince Suriye'de de sünni iktidar olacaktı. Böylece Akdeniz Sünni Gölü olmaktaydı. Bunun üzerine Beşar Esad'la gizli görüşmeler yapıldı. Esad, kadın-çocuk demeden öz vatandaşlarını en zalim silah ve bombalarla vurmaya devam ediyordu. Eli güçlenince vurmalar, şiddetlendi, yaygınlaştı. Bu arada, bölgeye dair hesapları olan Moskova, Tahran ve Pekin de Suriye zaliminin yanındaydılar.

Neticede Suriye de Irak'ın akıbetine uğradı. Suriyeliler, katledildi, göçmen oldu, mülteci oldu, Suriye mahvoldu, Suriyeli kahroldu, Akdeniz mezarları oldu. Suriyeli dilenmek zorunda kaldı. Suriyeli, Vahşi Batı tarafından insan muamelesi görmedi. AB şehirlerinin kapılarından geri çevrildi. İki milyon mülteciyi barındıran Türkiye'ye destek verilmedi. Suriyelinin yaşadıkları bugün insanlığın ortak ayıbı. Milyonlarca insan yollarda, kamplarda, sokaklarda, denizlerde, Vahşi Batı'nın kapılarında.

Vahşi Batı, denizde boğulan Aylan Kürdi, Galip Kürdi adlı 3 ve 4 yaşındaki çocukların fotoğraflarıyla insanlığını hatırlamaya çalışıyor. Bazı AB devletleri, kapılarını nihayet mültecilere açıyor. Onlardan ne kadarını alacaklar? Ne güne kadar alacaklar belli değil. Şüphe olmasın ki şu rüzgâr dinince kapılar yine kapanır. Aldıklarına da kilise operasyonu yaparlar.

Yukarıdaki satırlar, Vahşi Batı'yla Mazlum Orta Doğu'nun hikâyesi.

Şu var ki tek suçlu Vahşi Batı değil.

Çok daha büyük suçlular var.

Batılı, ayrı dinden, ayrı kültürden, ayrı coğrafyadan. Afganistanlı, Iraklı, Suriyeli bu zulümleri perişanlıkları yaşarken Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri, petrolle dolar milyarderi olmuşlar, keyfinde, âleminde, Avrupa, Amerika sahillerinde tatilde. Onların Suriyeli, Iraklı vs diye bir dertleri yok. Onlar, gamsız-kedersiz insanlar. Bu sebeple bu dramda "Gamsız Doğu" da görülmeli.

Aylan bebek ilk değil. Bu coğrafya 1948'den bu yana binlerce Aylan bebek, Galip bebek, Ahmet bebek, Hasan bebek.. hikâye ve fotoğrafıyla dolu. Babasının kucağında İsrail askerlerinin kurşunlarına hedef olan Filistinli çocuk, kumsalda oynarken İsrail bombalarıyla bombalanan Filistinli çocuklar onlardan bazılarıdır. Eğer; onlar unutulmuşsa yarın Aylanlar, Galipler, Ahmetler de unutulacaktır.
Şüphe edilmesin ki Vahşi Batı ve Gamsız Doğu unutacaktır.

Dünya, hiç bu çağdaki kadar vahşi; dünya, hiç bu çağdaki kadar gamsız olmadı.