UZUN, UPUZUN ŞİKÂYET LİSTESİ
İstemeye istemeye değil, bile isteye tebelleş olduğum, saf ve çıplak bir korku eşliğinde bana, sana, ona yani hepimize dair uzun, upuzun bir şikâyet listesi...
Sık dikenli kesif otlar arasında, gözden yitmek gibi düşlerim var mesela. Bağrış çağrış ile sessiz sedasız gitmek arasında sıkışıp kaldığım bir gözden yitip gitmek..
Bir kaçış belki de benimkisi. Avuçlarımın içi kızıl kınalı kan yumruları ile birlikte..
Nişanlanmış her atığın, epey uzağına düşmüş bir hedef olmak ile, tam on ikiye isabetlenmiş olmak mı bilemediğim bir gözden yitmek..
Oysa korkmadan, çekinmeden, utanmadan, karşılıklı ve koşulsuz sevebilmekti belkide hasret duyduğum…
Şakaklarım zonkluyor !
Ellerim arasına aldığım başımı, bir nebze olsun dindirmeye çalıştığım depreşen ağrılarıma bir tutam teselli belkide..
Mukadderat değil bilirim bu kaçışım. Bilirim suç benim, senin ve onun...
Sınırsız arşı daracık alanlara çevirenler bizleriz. Ben, sen ve o
Yo yo, sitem değil bütün bunlar. Baştan aşağı bir isyan, itiraz ve hatta hepimize dair söv..
Çok şey ama çok şey var dilime ve parmaklarımın kıyısına çapan ama sarfı nazar ettiğim. Mutabık kalır mıyız bilmediğim biriktirdiklerim var.
Kıyılarına sığmayan, sağa sola çarpan ve lakin zaman zaman safderun olanlarım da yok değil aslında.
Mantığın kontrolünde olmaya dair verdiğim savaşı bir bilseniz..
Bir gökkuşağı eşliğinde serdetmek tüm sakladıklarımı, saf, masum ve kucaklayan..
Ne mümkün !
Direniyorum aslında, gem vuruyorum tüm dile getirdiklerime inat nicelerini. Saklıyorum, gün ola…
Çok cesur manevralar da yapıyorum zaman zaman. Her türlü maliyeti gözüne kestirmiş birisi olarak. Sizlerden evvel kendi sürgün yerimi inşa ediyorum bir diğer taraftan. Korkunç ve tehditkar bakışlarınızı hesaba katıyorum, endişeniz olmasın.
Güneş, bulut ve mısır koçanları arasında, ne aradığımı bilmeyişimden kaynaklı ekşimsi bir tat var damağımda. Yutsam yutamıyor, çıkarsam beceremediğim..
Saat kadranında zamanı tüketmek isterken, tüm sitemlerimi, özlemlerimi, hasretlerimi ölüme terk ediyorum.
Bir rabıta kuruyorum dün ile bugün arası. Bir köprü inşa ediyorum iyiler ve kötüler arasında. Yukarı aşağı canhıraş koşular yaparken, sağ ve solumda iğreti bakışları umursamaksızın.
Yama yapıyorum kırılmış ve yırtık taraflarıma. Bir umut yükleniyorum bana, sana ve ona dair..
Akıbetimiz, kocaman bir hiç, bilirim. Ama yine de altın tepside bir yürek korum tam orta yere..
Gözlerimin altı torbalanmış, yılların yorgunluğuna direnci kalmamış olsada, tam orta yere korum bedenimi.
Kubbelenmiş bütün kırıklarımı, bütün yanılgılarımı, yanlışlarımı sizinkilerle denkleştirmeden, sizinkileri hesaba dahi katmadan serbest bıraktığım duygularımı serdediyorum tam orta yere..
Hiç umut beslemediğim vicdanlarınızla baş başa kalıyorum…
Yüreği buz tutmuş bir vahşinin dişleri arasında vahşete kurban gitmek gibi bir sonuçta var elbette, yine de gövdemi koyuyorum tam orta yere..
Bütün kirli ellere bütün kirli dillere açık, apaçık bir hedef tam orta yerde.
Yay sizde ok sizde…