“TÜRKÇE EZAN”

Peşinen ifade etmeliyim ki, “Türkçe” ezan olmaz. Türkçe ibadet olmadığı/olamayacağı gibi dünyanın neresinde okunursa okunsun veya kâinatın neresinde okunursa okunsun ezan, sevgili peygamberimizin tensip ettiği şekilde okunur.

Bir parti milletvekilinin gündeme getirdiği Türkçe ezan meselesine karşı ülkemizdeki bütün siyasi partilerin duruşu takdire şayandır. Türkçe ezan okunması meselesini gündeme getiren milletvekilinin kendi partisinin bile buna karşı çıkması, ülkemizdeki maşeri şuurun siyasete yansıması olarak değerlendiriyoruz.

1932 yılında Türkçe ezanın mimarı olan bir siyasi partinin bile günümüzde Türkçe ezana sıcak bakamaması, bin yıldır İslam’ı temsil mevkiinde olan ve sevgili peygamberimize hürmette emsalsiz olan milletimizin Ezan ve Kur’an ile bütünleşmesinin bir nişanesi olarak görülmelidir.

Ezan İslam milletinin beynelmilel lisanıdır. Dünyanın neresinde Müslüman varsa orada ezan okunur ve aslî şekliyle okunur. İngiltere’de İngilizce ezan olmaz.

Fransa’da Fransızca ezan olmaz.

Almanya’da Almanca ezan olmaz.

Türkiye’de ve Türk dünyasında da Türkçe ezan olmaz/olamaz.

Biz Türk milletine mensubuz ve dilimiz Türkçedir. Fakat ezan ve ibadet Türkçe olmaz/olamaz.

Ezanın Türkçe okutulması asla iyi niyetli bir teşebbüs değildi.

Türkçe Ezan” olarak ifade edilen uygulama bilindiği gibi 1932 yılında başladı ve 1950’de sona erdi. Bu uygulama bazılarının zannettiği gibi ezanın “anlaşılması” için yapılmamıştı. Ezanın Türkçe okutulmasının temel sebebi, ilk safhada ezan-ı Muhammedi’nin sulandırılması daha sonra güçleri yeterse susturulmasıydı. Ama Allah’ımıza hesapsız şükürler olsun ki, Türk milleti 18 sene kızılcık şerbeti içerek sabretti ve ilk fırsatta ezan aslî şekline döndürüldü.

Zorla ve cebren 18 sene okutulan “Tanrı uludur” şeklindeki uygulamadan milletimiz ilk fırsatta (14 Mayıs 1950) kurtuldu.

EZAN SUSMAZ, BAYRAK İNMEZ.

Bu asil anlayış nesiden nesile devam edecektir.

Bu “Türkçe Ezan” meselesi Türk milletinin büyük bir imtihanıydı ve bu sınav atlatılmıştır.

Bir “çizme” filmi vardır. Seyretmenizi tavsiye ederim. Ezanın aslî lafızlarıyla okunması yönünde mecliste karar çıkıyor fakat taşrada bazı mülki amirler “direniyorlar”. Filmde bu konu işlenmiştir.

27 Mayıs Askerî darbesinden hemen sonra ezanımızın orijinal halinden çıkarılması yönünde bir teklif gündeme gelmiştir. 1 Mart 1961 tarihinde Kurucu Mecliste Diyanet İşleri Reisliği Bütçesinin müzakeresi sırasında basın temsilcisi İlhamı Soysal tarafından Türkçe Ezan okunması konusunda bir teklif hazırlanmış ve Milli Birlik Komitesine sunulmuştur. Ancak MBK’nin üyeleri ve partili–partisiz hiçbir üye bu kanun teklifine imza atmamıştır. Bu durumu içerleyen teklif sahibi İlhami Soysal meclis merdivenlerinde sinirinden bir süre ağlamıştır.

Daha sonra CHP adına Ulus gazetesinde bir açıklama yapan İsmail Rüştü Aksal, partilerinin böyle bir teklifi yapmalarının söz konusu olmadığını söylemiştir. Dönemin Diyanet İşleri Başkanı Ömer Nasuhi Bilmen, “Böyle bir şey olmaz. Uygun değildir. Ezan Türkçe okunamaz” şeklinde açıklama yapmıştır.

Aynı günlerde İlahiyat Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Neşet Çağatay “Ezan Türkçe de okunabilir, Arapça da. Engel yoktur” demiştir.

2008 yılında İstanbul Nişantaşı’da oturan ME isimli bir vatandaş tarafından Türkçe Ezan talebi olmuştur. Söz konusu talepte, Nişantaşı’nda bir camii tahsis edilmesini, bu camide ezanın ve Kur’an-ı kerim’i Türkçe okunmasını, cenaze namazı da dâhil tüm namazların Türkçe kıldırılmasını istemiştir. Vatandaşın bu talebi Diyanet İşleri Başkanlığından reddedilmiştir

Kanatimiz odur ki, milletimiz asla 1930’lu yılların zihni yapısına müsaade etmemek hususunda kararlıdır. Ezanımıza ve Kur’an’ımıza nâmahrem elinin dokunmasına müsaade edilmemiştir/edilmeyecektir. Milletimizi camiden uzak tutmak isteyenler emellerine ulaşamamışlardır/ulaşamayacaklardır.

2018 yılı itibariyle ezan hassasiyeti hususundaki bu asil duruş takdire değer olmakla birlikte bir tehlikeden söz etmek mecburiyetindeyim. O da şudur; camiinin içinde ciddi ve hayati bir tehlike oluşturmak isteyenler vardır. Türk milletinin ibadetlerine engel olamayanlar ibadet şeklini bozmaya teşebbüs etmektedirler. Kadınla erkeğin aynı safta namaz kılması için teşvikler yapılmaktadır. Mezhepler yok sayılmakta veya itibarsızlaştırılmaktadır. Ehl-i sünnet anlayışı unutturulmaya çalışılmaktadır. Ayet beğenmeyen ilahiyatçılar türemekte ve bunlar desteklenmektedir.

“Taoizm, Konfüçyanizm, Budizm ve Hinduizm gibi dinler de İslamiyet gibi mütekâmil dinlerdir (!)” şeklinde Diyanet vakfı tarafından 2010’ya yayınlanan Adnan Arslan tarafından kaleme alının “Dini Çoğulculuk Ateizm ve Geleneksel Ekol” isimli bir kitap halen piyasada vardır.

Sonuç olarak milletimiz Türkçe ezan ve Türkçe ibadet gibi hezeyanlara ehl-i sünnet anlayışıyla direnmiştir. Bu direnç devam etmelidir. Günümüzde ehl-i sünnet anlayışını itibardan düşürmek isteyenler, Türkçe ezan ve Türkçe ibadet yaptırmak isteyenlerin emellerine dolanarak hizmet etmektedirler.

Ey Türk uyanık ol, titre ve kendine gel.

EZAN SUSMAZ VE BAYRAK İNMEZ.