Her ne kadar sapkınlık ve sapıklık kavramları aynı gibi algılansa da aynı şeyler olmayıp sapkınlık; davranışlarıyla yaşadığı toplumun gelenek ve göreneklerine ters düşen, o toplumun yasa ve kurallarına uymamakta direnen, ölçüsüz kişiler için kullanılan bir kavram olarak tarif edilmektedir.
Her ne kadar sapkınlık ve sapıklık kavramları aynı gibi algılansa da aynı şeyler olmayıp sapkınlık; davranışlarıyla yaşadığı toplumun gelenek ve göreneklerine ters düşen, o toplumun yasa ve kurallarına uymamakta direnen, ölçüsüz kişiler için kullanılan bir kavram olarak tarif edilmektedir.
Sapıklık; tavır ve davranışları normal olmayan veya geleneklerden, törelerden ayrılan, anormal (kimse), gayritabii, delice davranışları olan, meczuplar için kullanılmaktadır.
Telefon sapkınlığını açıklarken bu iki kavram arasındaki ince çizginin anlaşılması için açıklama ihtiyacı duydum. Telefon sapkınlığını telefon kullanımı ve cihaz çılgınlığı olmak üzere iki başlık altında açıklamaya çalışacağım.
1-Telefon kullanımı: Telefon hayatımızın vazgeçilmezlerinden olup kullanılması gerekliliğin ötesinde zaruret halini almıştır. Bunu en iyi telefon unutulunca anlayabiliyoruz.
Kullanım amaçları dışına çıkılmadan normal ölçüler içerisinde telefon kullanımının küçük zararları olsa da hayatımızı kolaylaştırıcı birçok faydası var.
Ancak, bütün teknolojik araçların ölçüsüz kullanımında olduğu gibi ölçüsüz telefon kullanımının da bir çok zararlarını yaşıyoruz. Ölçü sınırları o kadar aşılmış durumdaki telefon sapkınlığı olarak karşımıza çıkmaktadır. Başta gençlerimiz olmak üzere toplumun kahir ekseriyeti kısaca hepimiz az veya çok telefon sapkınıyız.
Evde, sokakta, tramvayda, otobüste hatta camide kısaca her yerde elimizde bir telefon beyinlerimiz hapsedilmiş durumda olup çevremizdeki hiçbir şey umurumuzda değil; tam bir travma yaşıyoruz. Yaşadığımız bu travmayı Orhan Veli KANIK bir şiirinde yıllar önce ne de güzel dile getirmiş:
'Ne atom bombası/Ne Londra Konferansı/Bir elinde cımbız/Bir elinde ayna/ Umurunda mı dünya!'
Her ne kadar bugün elimizde cımbız ve ayna olmasa da hepimizin elinde bir telefon dünya umurumuzda bile değil; tam bir sapkınlık hali!
Sapkınlık öyle ileri boyutlara ulaştı ki, camilerimizde bile telefon sapkınlarına sık sık rastlıyoruz. Cuma hutbesi okunurken telefonda yazışanlar, paylaşanlar hatta film izleyenler!
Oysa ki, hutbe okunurken konuşulmaz, sağa sola bakılmaz huşu içinde hutbe dinlenir. Hatta imam efendinin okuduğu dualara sesli 'amin' diyerek icabet etmek bile mekruhtur. Çünkü, hutbe cumanın farzlarındandır. Eğer, Allah(cc)''ın huzurunda bile telefonla meşgul olabiliyorsak gerisini siz düşünü!
Kısaca, telefon kullanımı normal ölçülerin dışına çıkarak sapkınlık halini almış durumdadır.
2-Cihaz çılgınlığı; ruhumuzun sömürülmesinin yanında ceplerimizde sömürülmektedir. Cep telefonları ülkemize girdiğinden bu tarafa cep telefonlarına ödenen paranın farklı veriler olsa da 50 milyar doları bulduğu tahmin edilmektedir.
Milletimizin her kesiminde ihtiyacı olsun veya olmasın yeni çıkan bir telefona sahip olma hastalığı bulunmaktadır. Bu durum, öyle bir hastalık halini aldı ki bir sürü para verilen telefonunun piyasaya sürülen üst versiyonunu almak için eldeki çok ucuza satılıyor, yenisine bir ton para ödeniyor.
– Yazık, çok yazık! Giden paralara yazık!
Milli sermayemiz boş yere akıp gidiyor; ayrıca, borçlanıyoruz. Ülkemizin dış borcu böyle artıyor. Herkes ihtiyacına yetecek kadar telefona sahip olsaydı belki de 25-30 milyar dolar daha az para ödeyecektik. 25-30 milyar dolar 15 büyük yatırım demek.
Ayrıca, telefonun ilk kullanılmaya başlandığı yıllarda yüklü telefon faturalarıyla öyle sömürdüler ki içler acısı! İnanın içim sızlıyor. Hangisine yanayım; giden paralara mı, boşa harcanan zamanımıza mı yoksa esir alınmış beyinlerimize mi?
Özellikle gençliğimiz olmak üzere hepimiz elimizin altındaki iletişim aracı ile dünyaya açılmış gibi görünsek de 'İletişim Çağı' dediğimiz çağın girdabına hapsolmuş çırpınıp durmaktayız.
Ne diyeyim; diyecek çok şey var; aslında hepimiz her şeyin farkındayız da….
Allah(cc) hepimize feraset versin!