Bu asra, ister tutarsızlıklar, parçalanmalar, saçmalıklar, aldatmacalar, ahlaksızlıklar ya da yalanlar çağı deyin, ister post-truth (hakikat sonrası), post- nihilizm, post-kolonyalizm, post-modernizm veya post-globalizm deyin sonuç aynı yere çıkıyor: İnsanlık çok büyük bir evrim yaşıyor. Hatta bu öyle böyle bir evrim değil, Charles Darwin’in “evrim teorisini” bile geride bırakacak bir evrim.
İnsanlık tarihinin en büyük değişiminin yaşandığı bir asırda yaşıyoruz. Siyasetten iktisada, içtimai yaşantıdan kültürel hayata her şey büyük bir evrim geçiriyor. Beşer dünyasında yaşanan bu inkılab beraberinde beşeriyeti büyük krizlere sürüklüyor. Bugün yeryüzündeki bütün ülkelerde yaşanan siyasi, iktisadi, içtimai, fikri ve kültürel krizler, bu zamanın en büyük değişiminin bir eseridir.
Bu asra, ister tutarsızlıklar, parçalanmalar, saçmalıklar, aldatmacalar, ahlaksızlıklar ya da yalanlar çağı deyin, ister post-truth (hakikat sonrası), post- nihilizm, post-kolonyalizm, post-modernizm veya post-globalizm deyin sonuç aynı yere çıkıyor: insanlık çok büyük bir evrim yaşıyor. Hatta bu öyle böyle bir evrim değil, Charles Darwin'in 'evrim teorisini' bile geride bırakacak bir evrim.
Hakikatin paramparça edildiği bu asırda yalanlar havada uçuşuyor. Filozof, bilgin, alim ve düşünür diye ortalıkta dolaşanlar, Sokrat döneminin Sofistlerinden bile çok çok gerideler. Yerel hukuk ve uluslararası hukuk darmadağın edilmiş, yasalar ve kutsallar çökmüş, küresel ısınma ve ekolojik felaket Covid-19'u doğurmuş, beşer psikolojisi ise SOS sinyalleri veriyor iken hayat anlayışımızın büyük meydan okumalarla karşı karşıya olduğunu artık itiraf etmeyecek miyiz?
Dünyanın neresine giderseniz gidin, herkesin birbirini suçladığını göreceksiniz. Muhalif partiler iktidar partilerini, iktidar partileri muhalif partileri, din adamları toplumu, toplum din adamlarını, yerelciler küreselcileri, küreselciler yerelcileri, üniversite hocaları öğrencileri, öğrenciler üniversite hocalarını, aileler çocuklarını, çocuklar ailelerini, erkekler kadınları, kadınlar erkekleri ve sosyal medyada ise herkes birini suçluyor, kısacası dünya bir herc ü merc içinde devinim yaşıyor.
Yeni nesil için artık büyük fikirler, söylemler veya ideolojiler hiçbir şey ifade etmiyor. Solcular, sağcılar, komünistler, laikler, liberaller, idealistler, realistler, sufiler, İslamcılar, milliyetçiler, gelenekçiler, modernistler özetle bütün fikirler büyük bir iflas yaşıyor. 'O İslamcılar bu İslamcılar değil', 'o solcular bu solcular değil', 'o milliyetçiler bu milliyetçiler değil' ve 'o liberaller bu liberaller değil' gibi söylemler de fikir fukaralığının bir ürünüdür.
Marks, Hegel, Locke, Hobbes, Kant veya şu bu benzeri alimler bugün
yaşasaydı gibi kitapların artık bir faidesi yok. Yemeye, içmeye, gezmeye, eğlenceye, sosyal medyaya, müzik dinlemeye, resim yapmaya, spora ve sinemaya yoğunlaşan yeni nesil için önemli öncelikler para-pul ve makam-mevki.
Dünyanın bütün ülkelerinde yeni neslin gidişatı konusunda, siyasilerin birbirlerini, din adamları ise hem birbirlerini hem de siyasileri suçlarken, yaşanan büyük değişim ya da evrimin bilincinde olunmaması dünya için büyük bir hayal kırıklığı aslında. Paranın ve gücün çok çok öncelendiği bir dünyada bu büyük toplumsal değişimin yaşanması hakikatte bir sonuçtur. Bu değişimi adam gibi okuyamamanın sorumlusu ise herkestir.
'Toplum bozuldu', 'ekonomi çöktü', 'siyaset battı' ve 'gençler deist oldu' gibi konular üzerinden felaket tellalığı yapmak, kaosu çıkış yolu görmek yaşanan değişime karşı kör olmaktır. Siyasi partilerin ya da farklı ideolojik düşüncedeki insanların yaşanan bu büyük toplumsal değişim konusunda birbirlerini suçlaması ise insanlığın yaşadığı evrimi anlamamanın ve iflasın bir sonucudur.
Hakikatin kaybolduğu, bağların koptuğu, yalanın her yerde dolaştığı, bireyselleşmenin arttığı, şiddetin çoğaldığı, ülkelerin uluslararası hukuku devre dışı bıraktığı, küresel hastalıkların başgösterdiği, çevresel sorunların yayıldığı, siyasi kaos ve ekonomik krizin her yeri sardığı asırda psikolojik bunalımların kendini göstereceği inkar edilemez bir hakikattir. Endişe, kafa karışıklığı, tedirginlik, güvensizlik, stres ve bunalımlar insanları sakinleştirici ve antidepresanların kucağına atmış durumda. İleriki yıllarda işsizliğin artmasıyla birlikte yoksulluğun ve gıda sorunun dünyanın en önemli meselesi haline gelmesiyle daha büyük sorunlar yaşanacağı çok bariz bir şekilde görülüyor.
Peki, o halde ne yapmalı? Yapılması gereken çok basit, öncelikle suçlamalardan uzak durularak çağın hastalığını tanımlanmalı ve sonra teşhise bir tabib gibi deva bulmaya çalışmalıyız. Merhameti, şefkati, hakikati, iyiliği ve adaleti yeniden tesis için çaba sarf etmeliyiz. 'Dünyanın sonu' ve 'kıyamet senaryoları'ndan uzak bir arayış mücadelesini ortaya koymalıyız.
Not: Bir sonraki yazılarımda aldığım notlardan oluşturduğum 20 bölümlük bir yazı dizisi paylaşacağım.