İnsanlık tarihinin başlamasıyla birlikte insanlar hep bir
mücadele içinde varlıklarını sürdürmek uğruna çok büyük sıkıntılar
içinde bu günlere geldiler. Âdemin çocukları bu uzayda barışık
olmayı pek beceremediler.
Âdem (A.S) cennette Havva anamızla birlikte dünyaya gelişinden
beri şeytan ve şeytanı duygu, düşünce ve fikirler onu gölge misali
izledi ve fırsat buldukça onlara vesvese ve kötü duygu, düşünceler
ve fikirler vermek için fırsat kollamıştır. Kötü duygu, düşünce ve
fikirleri şeytanı bilmek ve olumsuz bir enerji olarak düşünmek
yanlış olmaz diye düşünüyorum.
Bu kötü duygu, düşünce ve fikirler ilk defa Âdem babamızla Havva annemiz cennette iken buğday ağacından o meyveyi yemekle başlamış ve dünyaya girişleriyle birlikte bu kötü duygu, düşünce ve fikirler kendilerini gölge gibi izlediğini biraz önce söylemiştim. Çocukları Habil ve Kabille bu kötü duygu, düşünceler ve fikirler yeşerme ortamı yakaladı. Habil bu kötü duygu, düşünceleri ve fikirleri bertaraf ederek kardeşiyle mutlu olarakyaşamak uğruna çok büyük emek verdi. Hak ve hukukuna rıza gösterdi ve kardeşi Kabilden de aynı anlayışı bekledi. Ne yazık ki Kabil’in gönlü, duygu, düşüncesi ve fikir dünyası hırs bürünmüş ve gerçeği görmemiştir. Bu hırs ve kıskançlık duygusu onu duygu ve düşüncesine köle etmiş oldu.
Duygu ve düşüncelerine köle olan Kabil gerçekleri duymaz,
işitmez, hissetmez, tadamaz olmuştur. Onun için başkasının
özgürlüğüne ipotek koymak suretiyle kardeşi olan Habil’in
özgürlüğünü her geçen gün elinde almak suretiyle onun payına düşen
ve eş olarak alması gereken kadına el koymak suretiyle Habil’in
elinde almaya yeltenmiştir. Habil ilahi mesajın dışına çıkmaması ve
hakkına rıza göstermesini istediyse bir anlam ifade etmemiştir.
Habil duygu, düşünce ve fikrini özgürce söylediği için beledîni
canıyla ödedi ve tarihte ilk düşünce, fikir şehidi olarak tarihe
geçmiştir.
Buna karşın Kabil’de ilahi mesaja karşı çıkmamakla kalmadı, duygu, düşünce ve fikirlerini özgürce ifade eden ve hakkını ve hukukunu savunan Habil’i şehit etmek suretiyle tarihe ilk defa özgürlükleri kısıtlayıcı ve yok eden bir insan olarak geçmiştir. Hak ve hukuk ihlali yapmıştır. Tarihe hak ve hukuk ihlal edici olarak geçmiş oldu.
Semavi olan tüm inanç sistemlerinde özgürlük konusu
önemli bir konudur. İnsanların özgürce yaşamasının önemi ile ilgili
sayısız ilahi mesaj vardır. Yaratılmış ve gönderilmiş ayetler ve
insanın kendi varlık sebebi olan kitabı de bu özgürlükleri ve
özgüryaşamayı tastık etmektedir. De ki: Ey kâfirler, ben
sizin tapmakta olduğunuz putlara tapmam. Siz de benim mâ'buduma
tapanlardan değilsiniz. Ve ben sizin taptıklarınıza asla tapıcı
olmadım. Siz de benim mâ'buduma tapıcılardan değilsiniz. Sizin
dininiz size, benim dinim bana. »(Kafirun süresi)
İrade Hürriyetinin Olduğunu ima Eden Ayetler: "Ey Resulüm sen
de ki: İster inansınlar isterlerse inanmasınlar." (İsra, 107)
"Onlara ne oluyor ki, Rablerine imana davet edildikleri halde
Allah'a ve Resulüne iman etmezler." (Hadid, 8) "Onlar yeryüzünde
idareye geçtikleri zaman fesat çıkarmaya, ekini ve nesli mahvetmeye
koşarlar, hâlbuki Allah fesadı sevmez." (Bakara, 205) Müşrikler
'Allah bize bunu emretti' diyerek atalarının yanlış yolarına devam
ederler. Ey Resulüm sen de ki: 'Allah çirkin şeyleri emretmez.'"
(A'raf, 28) "Kendi iradeleri ile kazandıklarına az gülsün çok
ağlasınlar." (Tövbe, 82) "Onlar yaptıklarının karşılığı olarak
ebedi kalmak üzere Cennete girecek olanlardır." (Ankebut, 14)
"Dileyen iman etsin, dileyen küfrü seçsin." (Kehf, 29)
Tam bir irade hürriyetinin olmadığını ima eden ayetler: "Biz Cehennem için birçok cin ve insan yarattık. Onların kalpleri vardır, ama anlamazlar. Gözleri vardır ama görmezler. Kulakları vardır, ama işitmezler. Onlar hayvanlar gibidirler, hatta onlardan da daha alçaktırlar. İşte gafiller onlardır." (A'raf, 179) "Allah dileseydi yeryüzünde herkes iman ederdi. Öyle ise sen de insanları inanmaları için zorlama. Allah'ın izni olmadan kimse iman edemez. Allah akıllarını kullanmayanları rezillikle azaba duçar eder. Sen onların akılarına hitap etmek için semavatta ve yeryüzünde ne kadar hikmet delilleri varsa göster. Ancak bütün bu deliller inanmayacak olanlara bir fayda sağlamaz. Onlar ancak başlarına bir bela gelmesini beklerler. Sen de ki: 'Bekleyin, ben de sizinle beraber bekliyorum.' Biz sonunda inananları mutlaka kurtarırız." (Yunus, 99–102) "Allah'ın dilediği hariç. Rabbin dilediğini yapar." (Hud, 107) "Allah dilemedikçe sizler isteyemezsiniz. Allah dilediğini rahmetine erdirir." (İnsan, 30–3; Tekvir, 29) "Sizi de yaptıklarınızı da yaratan Allah'tır." (Saffat, 96) "Allah her şeyin yaratıcısıdır. Her şeyin vekili ve yöneticisi de O'dur. Her şeyin anahtarı O'nun elindedir." (Zümer,62-63)
Bu ayetlerin ruhuna ve anlamına bakıldığında yüce Allah
yaratmış olduğu insanın özgürlüğünü kısıtlayıcı bir Ayetullah
yaratmamıştır. Yaratılmış ve gönderilmiş tüm ayetler insan
özgürlüğüne uygudur. Bütün inanç sistemlerinde özgürlük büyük yer
tutuğu halde krallar, padişahlar, hükümdarlar, hükmediciler,
idareciler, yönetenler zaman zaman insanların özgürlüklerini elinde
almak için çaba içinde olmuşlardır. Bunu yaparken kendilerini
kutsallaştırmış ve insanların kendilerine karşı çıkmamasını,
muhalif olmamasını daima arzu etmişlerdir.
Bunu yaparken kimi zaman inanç değerlerine, kimi zaman kendi
kurdukları sisteme dayandırarak yapmak istemişlerdir. Bu
özgürlükleri kısıtlayanlar; iktidara gelirken özgürlük getirilecek
insanlar rahat yaşamelde edecek diye gelmişlerdir. Yerleştikçe ve
genişledikçe ilk yapmış oldukları iş insanların özgürlüklerini
kısıtlamak ve sonunda yok etmek üzere mücadele vermiştirler.
Özgürlükleri kısıtlama uğruna nice insanların kanına girmeyi doğal
görürler.
Dünyada birçok kavga ve savaşların ana temelinde insan özgürlüğe el koyma vardır. Bu kavga ve savaşlar çok kazanmaktan ve kazandıklarını başka insanlarla paylaşmamak ve insanlığı açıkla karşı karşıya bırakırlar.Onlara nefes aldırmaz, insanlığın başına bel olurlar ve sonunda dünyayı yaşanmaz hale getirmiş olurlar.
İnsanlık tarihinin başından beri insanlar üç özgürlük uğruna
can vermiştir. İşkenceler görmüş ve işkencelere maruz kalmıştır.
Birçok idam sehpaları ve işkence aletleri bunun için icat
edilmiştir. Kimi zamanda bazı insanlar kitlesel ölümlere ve insanı
yok etme uğruna örgütler kurmuş ve insanlığı yok etmiştir. Günümüz
dünyasında bunun örnekleri vardır. İnsanların üzerinde
hükümdarlığını kurmak için her türlü işkence ve zalim yollara
başvurmuşlardır. Tarih boyunca insanlık haksız muamelelere maruz
kalmıştır.
Tarih boyunca insanlığın elde etmek istediği üç özgürlükler; düşünme, düşündüğünü ifade etme ve inançlarını özgürce yaşama ve yaşmaözgürlükleridir. İslam dini insanlık tarihiyle başlayan ve tüm hak dinlerin genel adı İslam’dır. İslam tarihi boyunca İnsan özgürlüklerine müdahale etmek isteyenlere müdahil olmak istemesine rağmen ne yazık ki İslam Tarihinde özgürlükler kısıtlayan birçok idareci ve yönetici olmuştur. Genelde maraz etleri ve sığındıkları nokta devletin zarar görmesi gösterilmiştir.
Tarih boyunca insanlığın elde etmek istediği üç özgürlükler; düşünme, düşündüğünü ifade etme ve inançlarını özgürce yaşama ve yaşmaözgürlükleridir. İslam dini insanlık tarihiyle başlayan ve tüm hak dinlerin genel adı İslam’dır. İslam tarihi boyunca İnsan özgürlüklerine müdahale etmek isteyenlere müdahil olmak istemesine rağmen ne yazık ki İslam Tarihinde özgürlükler kısıtlayan birçok idareci ve yönetici olmuştur. Genelde maraz etleri ve sığındıkları nokta devletin zarar görmesi gösterilmiştir.
Bunu göz ardı görmek doğru değildir fakat kantarın tozunu ayartmadan aşırıya giderek insanların özgürlüğünü kısıtlayıcı kültür ve iklim oluşturulmuş ve öylesine bir noktaya gelmiş ki her insan zarar görmüş olması iyi olmamıştır. İslam tarihinde birçok iç karışıklıklar ve ölümler bu sebepten ortaya çıkmıştır.
Kimi zaman da özgürlükleri hatalı anlamamızdan
kaynaklanmaktadır. Özgürlük demek bir başkasına zarar vermek ve
hürriyetini kısıtlayıcı demek değildir. Kendi özgürlüğümüz kadar
bir başkasının özgürlüğü de en az bizim özgürlüğümüz kadar önemli
olduğunu bilmek durumundayız.
İslam dünyası bu güzellikleri ve çelişkileri zaman içinde farklı şekilde yaşamıştır. Kimi zaman özgürlükleri yaşarken, kimi zaman ise özgürlükleri kısıtlanmış ve tutsak duruma düşmüştür. İslam dünyası özgürlüklerinde problem yaşarken batı dünyası da asırlarca bu özgürlükleri elde etmek uğruna büyük mücadele vermiştir.
Bu uğurda çok büyük can kayıpları vermiştir. Yüz yıllarca insanlık mücadelesini vererek Rönesans haredekine kadar geldiler.Rönesans hareketi ilimve teknikteki ilerlemenin yanı sıra insan ve tabiat sevgisini de beraberinde getirdi. Rönesans’ın öncüleri, sanat faaliyetlerinin yanı sıra edebiyat, tarihve arkeolojiye de önem verdiler. Resim ve tasviranlayışı gelişti. Mimaride gotik tarzı terk edilerek barok ve rokoko üslubu geliştirildi. Bu barok ve rokoko mimariyapıları çok kaba ve ihtişamlıydı bu yüzden Rönesans mimarlığının başlıca özellikleri ölçü, sadelik ve tabilik olmuştur. Yani kaba ve ihtişamlıktan daha çok sadelik ve ölçülüğe, doğallığa yönelik sanat eserleri ortaya çıkarmışlardır. İtalya’da başlayan Rönesans hareketi kısa zamanda bütün Avrupa’da yayıldı. Rönesans daha ziyade Fransa’da sanat; Almanya’da dini tablo ve resimler; İngiltere’de edebiyat; İspanya’da resim ve edebiyatalanında gelişti.
Rönesans hareketine bakıldığında bu üç özgürlüğün mücadelesini orada görmek mümkündür. O günden bu güne aynı mücadele devam etmektedir. Kimi zaman bu özgürlükleri insanlığın elinde planlı bir şekilde almak isteyenler olmaktadır. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Bu gün de vardır, bu gün bu özgürlükleri kısıtlamak ve tekrar insanlığı başa döndürmek isteyenler vardır. İnsanların elinde genel anlamda özgürlüklerin almak insanlığı ileri götürmez geriye götürecektir.
İnsanlığın son şansı olan demokrasi kültür ve iklimini daha iyi geliştirmek ve insanların saygı, sevgi, hoşgörü kültür ve iklimde yaşaması için sistemler kurulmalıdır. Bunun olması için idare sistemleri şeffaf ve temiz ve arı bir sistemle yönetilmelidir. İnsanlık üzerine ekonomik hükümdarlık kurmak isteyen güç dengeleri iyi görülmelidir.
Her insanın hak ve hukuku gözetilerek verilmelidir. İnsanlarda
kendi özgürlüklerini kurumakla birlikte başka insanların
özgürlüklerinin mücadelesini insanlık adına vermelidir. Mazlum
insanların sesine kulak verecek insanların çoğalması ve bu
insanların idarelerde görev almasına dikkat edilmesi önemlidir.
İnsan idaresinde işi bilen ve adil davranmayı bilen, ilkeli ve etik
değerleri benimseyen insanların iş başında olması
işinçözümdür.
Gelir kaynakları dengeli ve adil dağıtımı
sağlanmalıdır.Toplumda dar gelirli ve orta sınıf güçlendirilirse o
zaman asgari müşterekte insanların yaşam standardı birbirine yakın
olur ve o zaman insanların yaşamı huzur ve güven içinde geçer.
Günümüz dünyasında gelişmiş ülkeler buna çok dikkat etmektedir.
Birey haklarını asgari müşarekette sağlamaya dikkat
etmektedirler.
Gelişmiş ülkeler ekonomik değerleri yükseltirken bunun yanında insan özgürlüğüne de çok değer vermek için çaba içinde olduklarını görmekteyiz. İnsan hakları, insan hakları mahkemeleri ve dünya insan hakları mahkemeleri bunun bir göstergesi olarak göstermek mümkündür. Her türlü iyi niyet çalışmalara rağmen ırkçılık, etniksite, mezhepçilik ayrımcılık olmuyor demek mümkün değildir. Her ülke ve milletlerde az da olsa Vandalizm hareketleri olmaktadır.
Özellikle İslam coğrafyası ve Ortadoğu coğrafyasında
insan hakları ihlalleri dünyadaki bütün gelişmiş ve gelişmemiş
ülkelerin gözü önünde yapılmakta olması ayrı bir çelişkidir.
Dünyanın gözü önünde insan ölümleri oluyorsa ve her gün şiddet
varsa sorun bu ülkelerin insanın gelen yapısında vardır demektir.
Şiddet ve işkencenin olduğu ülkelerin insanları aklı selim hareket
etmedikçe bu toplumda huzur ve güven ortamın olmasının imkanı
yoktur.
Dünya ekonomisini, siyasetini elinde tutanlar bu insanlık
katliam ve ölümlerine fazla seyirci kalırsa insanlık topyekûn
kendini yok eder ve dünya yaşanmaz hal alır, o zaman yüce Allah’ın
cezasını beklemek ve bize vereceği çok ağır bir ceza olur. Bu
dünyada mazlum işkencegördükçe ve ölümleri yaşadıkça tüm dünyadaki
insanlık sorumluluk altında kalır ve insanlık suçunun işlenmesine
ortak olur.
İnsanlık bu özgürlükleri elde etmek için bu özgürlükler uğruna milyonlarca insanın nefesini verdi ve bu verilen nefesler çoğu zaman ölümlerle ve işkencelerle sonuçlanmış olduğunu dünya tarihi şahit olmuştur. Ölümleri vere vere bugünler gelmiştir. İnsanlık bedelini ağır ödeyerek elde ettiği bu özgürlük alanlarını kaybederse bir daha bunları elde etmenin imkânı yoktur. Bu özgürlük alanları olmazsa dünya tekrar ilkel bir dünya yaşamına dönmüş olur.
İnsanlık için ne gelişmişse, bu özgürlüklerin sağlanması
sayesinde olmuştur.Teknik, teknolojik gelişmeler başta olmak üzere
her tür gelişme bu özgürlüklerin varlığına borçludur.
Keşif ve buluşlar bu özgürlükler sayesinde olmuştur. Bu gün dünyanın dışına başka galaksilerde keşifler yapılıyor ve yaşam için keşifler yapılmak istemiyorsa bu özgürlükler sayesinde olmaktadır.
Her ülke de bir elin sayısı kadar bazı ailelerin kapital
kazanma hırsı uğruna bu özgürlükleri kısıtlamalara gidilirse o
zaman kıyameti bekleyeniz.
Birileri milyarlarca insanın sırtında kapital kazanacak ve keyfine bakmak için bu özgürlüklerin kısıtlamasına imkân verilmemelidir. Dünyada sayısı belli olan kapitalist insanların keyfine bu özgürlükler ortadan kaldırmaya kimsenin gücü yetmemelidir. Dünyada kapitali elinde tutanlar bilsinler ki o ellerindeki kapitalin ihtiyaç fazlasının dünya insanına ait olduğunu bilsinler. Onun hesabını mutlaka vereceklerdir.
Dünyanın bir yerinde milyonlarca insan açlıkla karşı karşıya ise onlar kapital biriktirmek uğruna insan katlediyorsa onları yüce Allah zalim olarak ilan ettiğini farkında olmalıdırlar. Mazlum insanlar bir gün hakkını mutlaka alacaklardır. Kapital uğruna insanın kanına girenler insan kanı içmeyi bıraksınlar. İnsanlıktan nasibini almaya baksınlar. Onlar için zaman daralmaktadır. Her insan gibi onlarında yaşam süresi bu dünyada sınırlıdır.
Sonuç olarak koşullar ne olursa olsun düşünce, düşündüğünü ifade temek ve inanç ve değerlerini özgürce yaşamak her insanın hakkıdır. Hak olmaya devam edecektir. Her insanın bu özgürlükleri yaşaması yüce Allah’ın onlar için kendilerine sağladığı haklarıdır. Kim bu hakkı insanın elinde almak isterse yüce yaratıcıyla savaş halindedir demektir. Özgürlükleri almak ve yaşamak insanlığınortak mücadelesidir. Bu kutsal bir yürüyüştür. Bu gün hâkim güç olanlar yarın hesap vermeyecek diye bir garantileri olmadığına göre insan olarak şapkamızı önümüz koyarak insanca davranmayı ve insanlığa zarar verecek işlerden kaçınmalıdır. Her insan gibi özgür düşünmek, düşündüğünü ifade etmek ve inanç değerlerini yaşamada özgür olmak her insanın hakkıdır. Bu özgürlükleri yaşamak temennilerimle yazımı sonlandırmak istiyorum. (24.12.2014)