CHP'nin Suriyeli mültecilere dair olan seçim vaadi, insanın kalbini
kanatacak mahiyette. Sn Kemal Kılıçdaroğlu, iktidar olduklarında
Suriyelileri geri yollayacaklarını taahhüt ediyor. Bu nasıl
mantıktır ve hangi insaftır? Suriye'de ne değişti ki bu insanlar
iade edilecek?
Babasından daha zalim çıkan Beşar Esed gitti, yerine iyi bir kimse
mi geldi? Baas rejimi topyekun ortadan mı kalktı? Beşar Esed, can
havliyle uzak-yakın değişik ülkelere sığınan vatandaşları için
dünyanın önünde kesin bir dille kıllarına dokunulmayacağı sözünü
verip, çekinmeden geri gelmeleri çağrısını mı yaptı?
Suriye'de değişen bir şey yok:
İç harp devam ediyor. Her şey her gün daha kötüye gitmekte. Şartlar
böyle iken Türkiye'ye sığınmış bu mustarip insanları Beşar Esed'e
teslim etmenin hiç bir makul tarafı olamaz. Öyle bir teslim
yaşandığında o insanların bir çoğu ya zındana atılacak, ya kurşuna
dizilecek veya idam edilecektir.
CHP buna rağmen böyle bir seçim konuşması yapabiliyorsa demek ki
aynı tas aynı hamam devam etmekte. Artık ağza alınmayan "yeni CHP"
bir masal.
CHP'de Tek Parti zihniyeti hiç değişmemiş:
1945 yılında 146 Azeri Türkü, tarihin en kan dökücü zalimlerinden
biri olan Stalin zulmünden kaçarak Aras nehri üzerindeki Boraltan
Köprüsünü geçip ana vatanlarına, al bayrağa, Türk kardeşlerine
sığınma fırsatı bulmuşlardı. Fakat Joseph Stalin, Ankara'dan
onların derhal iadesini istedi. İsmet İnönü, iadenin yapılması
talimatını verdi. Hudut karakol komutanı, talimat telgrafını alınca
gözlerine inanamadı. Bunu tekrar tekrar teyit ettirdi. Maalesef
doğruydu. Utana-sıkıla vaziyet, mültecilere anlatıldı. Azeriler,
komutanla askerlerimizin boynuna sarıldılar. Yalvarıyorlardı: "Bizi
kendi topraklarımızda, kendi bayrağımız altında bari siz kurşuna
dizin; nasılsa o tarafa geçer geçmez başımıza geleceği biliyoruz;
siz kurşuna dizin bari Türk kurşunuyla ölelim!"
Hakikaten Ruslar, onları teslim alınca köprünün diğer tarafında ve
bizim askerlerin gözü önünde hepsini takır takır kurşuna dizip
şehit ettiler. Bunun üzerine karakol komutanımız, bu yükü
kaldıramayarak kendi eliyle kendi kafasına sıktı. 147. şehidimizi
bu yakada vermiş olduk...
CHP daha böylesi günahların bedelini ödememişken neden yeni
günahlar ve yeni ahlar peşindedir? Memleketimizdeki o Suriyeliler,
evvela insandır? 95 sene önceki vatandaşlarımızdır. Hepsi din
kardeşimizdir. Bir çoğu Selçukludan beri oralarda var olan
Türkmenlerdir.
Türkiye, tarihin değişik dönemlerinde zorda kalıp kapısına
gelenleri daima içeri buyur etmiştir. İspanya ve Almanya'dan kaçan
Yahudilere kucak açtık. Polonya'dan kaçan Polonezlere kucak açtık.
Bolşevik ihtilalinden kaçan Ruslara kucak açtık. Humeyni’den kaçan
İranlılara kucak açtık. Jivkov'dan kaçan Türklere kucak açtık.
"Necibullah" adlı Rus kuklasından kaçan Afganlılara kucak açtık.
Saddam'dan kaçan Kürtlere kucak açtık. Bunlardan bir çoğu zaman
içinde Türk vatandaşı oldular. Polonya'dan kaçanlar bugün bile
İstanbul'un Polonezköy adlı mahallesinde dinleri ve dilleriyle
yaşamaktalar.
Hal ve hakikat bu iken CHP nasıl olur da Suriyelileri varil
bombalarının altına, kurşuna, ölüme göndermek ister? Eğer tersi
olup, Suriyeli Nusayriler ülkemize misafir olsalardı onlar da
gönderilmek istenecek miydi? O da CHP seçim vaadine girecek miydi?
Bu yaralayıcı ve insan haklarına aykırı ölçüsüz söz dahi CHP'nin
seçim kazanmaması için kâfi sebeptir.
O halde...
AK Parti'ye düşen meydan meydan şu vaadi yapmasıdır:
-Suriyeli kardeşlerimiz, şartlar mecbur kılınca yaşadıkları
toprakları bırakarak ana vatanları Türkiye'nin merhametine,
misafirperverliğine ve kardeşliğine sığındılar. İktidarımızın
devamında biz, 3 yıldır ülkemizde yaşayan bu insanlara TC
vatandaşlığı vereceğiz. Suriye'de şartlar düzeldiğinde dileyen geri
dönebilir. O zaman da çifte vatandaş olur ve yeni Türkiye ile yeni
Suriye arasında köprü vazifesi yaparlar...
AK Parti, bu vaadi mutlaka yapmalı ve iş başına gelince de vaadini
yerine getirmeli.