TÜRKİYEYİ her biri tek başına sarsacak, tepe taklak edecek,
temellerini oyacak, batırabilecek, yıkabilecek yirmi iki kötülüğü
sayıyorum:
Birincisi: Sermaye olarak kullanılması, sanayie üretime
yönlendirilmesi gereken trilyonlarca doları betona, inşaata, lüks
meskene, yapı sektörüne gömmek. Japonya, Güney Kore gibi endüstri
ülkesi olmamak.
İkincisi: Bir milyon öğretmene sahip, lakin ülkeye halka devlete
hizmet edecek kapasitede olmayan, çağ seviyesinde genç nesiller
yetiştiremeyen müflis ideolojik eğitim sistemi.
Üçüncüsü: Okumaya, yüksek tahsil yapmaya istidadı ve kabiliyeti
olmayan gençleri ille de üniversitede okutmak, meslekî eğitimi
ihmal etmek.
Dördüncüsü: Korkunç israf, lüks, sefahat=beyinsizlik, saçıp
savurma, haddinden fazla yiyip içme, ihtiyacın çok üzerinde
meskenler, saçma sapan mobilyalar, pahalı eşya, gösteriş, statü
ihtirasları, cep telefonu çılgınlığı ve fetişizmi.
Beşincisi: İstanbulun rantçılar tarafından aşırı şekilde
büyültülmesi, problemleri çözülemeyen yaşanmaz canavar bir kent
haline getirilmesi, ülke nüfusunun en az dörtte birinin bu mega
şehirde toplanması.
Altıncısı: Tarımın çökmesi ve yakın zamanda dünyanın 6’ncı veya
7’nci tahıl ambarı olan Türkiye’nin senede üç milyon küsur ton
buğday ithal etmek zorunda bırakılması.
Yedincisi: Derin ve sinsi düşman güçler ve Kriptolar tarafından
halkın Türk Kürt, Müslüman Laik, Sünnî Alevî kesimlere ayrılması,
bunların birbirine düşman edilerek, iç barışın ve sosyal
mutabakatın berhava edilmesi.
Sekizincisi: Kadınların ve kızların bozularak toplumun
çökertilmesi. Birtakım bedbaht kadınlara TC başlıklı resmî
vesikalar verilerek seks köleliği yaptırılması, bundan KDV ve gelir
vergisi alınarak bütçeye konulması.
Dokuzuncusu: Hak ve halk düşmanı ahlaksız medyanın aşırı müstehcen
yayınlarla iffeti, hayâyı, ahlakı, namusu yıkması.
Onuncusu: Yaygın rüşvet, haram komisyonlar, genel kokuşma, rant
kuduzluğu, kirli ve kara servetler.
On birincisi: Kur’ana, Sünnete, icmâya dayalı Ehl-i Sünnet
Müslümanlığının kaldırılarak, onun yerine derin ve sinsi küfür ve
nifak güçlerinin istediği içi boşaltılmış, light ve ılımlı bir
İslam türetilmek istenmesi.
On ikincisi: Teşebbüs-i şahsî kültürünün yok edilerek onun yerine
devlet ve belediye memuru olmanın teşvik edilmesi.
On üçüncüsü: Kırsal kesim ve taşra kültürünün hakim olması. Medenî
kültürden uzaklaşılması.
On dördüncüsü: Müslüman çoğunluğun aliene edilmesi, kendine
yabancılaştırılması. Müslümanların Dönmeler’e benzetilmesi.
On beşincisi: Paranın, zenginliğin, lüksün, konforun, aşırı
tüketimin ana değerler haline getirilmesi.
On altıncısı: Ülkenin en akıllı, en zeki, en istidatlı, en
kabiliyetli çocuklarının yeterli kısmının subay, öğretmen ve din
görevlisi olarak yetiştirilmemesi.
On yedincisi: Cami imamlıklarının para karşılığında namaz kıldırma
memurluğu seviyesine düşürülmesi.
On sekizincisi: Emanetlerin, başkanlıklarını, işlerin,
memuriyetlerin, hizmetlerin, vazifelerin, makam ve mevkilerin
ehliyetli olanlara değil, ehliyetsizlere arpalık gibi dağıtılması,
peşkeş çekilmesi.
On dokuzuncusu: Devlet ve belediyelerdeki resmî otomobil, lojman,
sosyal tesis saltanatı ve israfı.
Yirmincisi: Nepotizm.
Yirmi birincisi: Tek bir Ümmet olması gereken Müslümanların,
kafirler ve münafıklar tarafından birbirinden kopuk bine yakın
hizbe, fırkaya, cemaate, gruba, parçaya ayrıştırılması, bunların
bir kısmının birbirleriyle çekişip tepişmesi.
Yirmi ikincisi: Tahammül sınırını aşan din sömürüsü, mukaddesat
bezirganlığı.
Yirmi Üçüncüsü: Halktaki iyilikleri desteklemek, kötülükleri
kösteklemek şuurunun ve iradesinin yok edilmesi.
(İkinci Yazı)
Medenî, Kibar ve Vasıflı Müslüman Olmak
İsteyenlere
1. Efendim kelimesini (yerinde olmak ve yapmacık olmamak şartıyla)
çok kullanınız. Nasılsınız efendim?.. Teşekkür ederim efendim…
Haklısınız efendim… Saat acaba kaç efendim… Saat üçe beş var
efendim… Buyurun efendim… Mümkün değil efendim... (Tekrar ediyorum,
bu efendim’ler yerinde kullanılacak ve yapmacık olmayacaktır.)
2. Yine yerinde kullanılmak ve yapmacık olmamak şartıyla teşekkür
ederim kelimelerini çokça kullanın. Fransa’da, Almanya’da, diğer
medenî ülkelerde böyledir.
3. Yeri geldiğinde Estağfirullah demesini bilmelisiniz.
4. Müslümanlar kendi aralarında Elhamdülillah, çok şükür
kelimelerini sık sık kullanmalıdır.
5. Bir şey yapmayı, bir yere gitmeyi, istikbalde=gelecekte meşru
bir iş yapmayı düşünüyorsanız, inşaallah demelisiniz.
6. Bütün hayırlı işlerde (içinizden) bismillahirrahmanirrahim
demelisiniz.
7. Kibar insanlar birbirlerine (çok samimi ve yakın değillerse) sen
demezler, siz derler.
8. Kibar kişi, yediği yemekleri çok samimî olmadığı kimselere
anlatmaz ve söylemez. Hele lüks, pahalı, nâdir yemek ve tatlıları
söylemek çok ayıptır.
9. Lüks cep telefonu ile öğünmek, onunla gösteriş yapmak, benim
telefonum şöyledir böyledir diye hava atmak âdilik, bayağılık,
görmemişlik, türediliktir.
10. Medenî Müslümanlar açıkta, herkesin arasında, imrendirerek
yemezler, içmezler. İslam ahlakında buna mürüvvetsizlik denir.
Ayıptır. Mürüvvetsiz bir insana güvenilmez.
11. Medenî Müslümanlar kendilerini övmezler, övülürlerse
Estağfirullah derler.
12. Medenî, ahlaklı, faziletli, vasıflı Müslümanlar yalan söylemez,
gıybet ve iftira etmez, insanları aldatmaz. Onlar lisanlarına hakim
olur.